Kızılelma dalında kurtlandı beklemekten,
Ne oldu eski yıllar, nerede bizim gençlik?
Bütün mahfiller aynı, şişmiş hazır yemekten;
Değişmiş bildik hâller, nerede bizim gençlik?
Boranda mı karda mı, uçurumda yarda mı?
Yoksa kuytu bir yerde, hayatları darda mı?
Mankurtlaşmış bir hâlde, yurtta iktidarda mı?
Kırıldı mı o güller, nerede bizim gençlik?
Görüntü bıktırıyor, işe yaramıyor”zap”
Biz huzur bekliyoruz, karşımızda hep azap;
Tek tek hücrelerime ulaştı kızgın kezzap,
Şakımıyor bülbüller, nerede bizim gençlik?
“Biz” için yaşadık biz, ben demezdik, biz derdik;
Kutlu mücadelede, nice şehitler verdik!
Her türlü saldırıya birlikte göğüs gerdik,
Sanki lâl olmuş diller, nerede bizim gençlik?
Biri geldi bitirdi, kalmadı işin özü;
Biri de ahlâk dedi, çaldı kızarmaz yüzü;
Yanan ocaklar sönmüş, tükenmiş onca közü;
Yelde savrulmuş küller, nerede bizim gençlik?
Karabudak, hangi dağ taşırdı kutsal derdi?
Bu dâvâ, yiğitleri hep Anadolu’dan derdi;
Başbuğ mezardan çıksa: “Bu mu emanet?” derdi!
Çıkmaza girdi yollar, nerede bizim gençlik?