Geçtiğimiz Cumartesi günü “Türkiye’nin kurtarıcısı Anatürk” slagonu ile karşılanan, bazı kalemşörler tarafından da atlıların arasında geldiği için “DYP’yi anımsatan” olarak değerlendirilen İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, demek ki hala Millet’in genel başkanı olamamış durumda. Eğer Türk Milleti’nin lideri olsaydı, siyasi arenada bizi her zaman bölen kalemşörler böyle yazmazdı. Ve geçmişte İyi Parti yönetiminde –bütün çabalarına rağmen- kendi arkadaşları görev alamadığı için “İyi Parti ölü doğdu” diyenler; bu kalemşörlerin yazdıklarına “doğru tespit” yorumu yapmazlardı. Demek ki hala İyi Parti doğru yolda değil. Demek ki hala “vatanın tehlikede, Milletin ayrılmaya yüz tuttuğu” şu günlerde bazıları için mücadele ve güven bir şey ifade etmiyor.
Oysa Cumartesi günü gördük ki, İyi Parti açılışında DYP’lilerden çok MHP, ANAP ve CHP’liler vardı. Ve İyi Parti AKP’lileşmiş DYP’lilerin değil MHP ve CHP’lilerin oylarını alacak gibi gözüküyor. Böyle bir atmosferde “durumdan vaziyet çıkarmak” Milliyetçi-Muhafazakar insanlara yakışmıyor…
Gelelim Cumartesi günkü açılış mitingine..
Öncelikle insanları bir alana hapseder gibi, bütün her yeri çift bariyer ile kapatarak, tek bir yerden giriş vermek, üstelik AKP mitinglerinde cihazlarla aranan insanların, burada çantalarının bile aranmaması bana manidar geldi. Üstelik mitinge giriş kapısı ile aynı saatlerde Çatal Çeşme Oda Tiyatrosu’ndaki Türk Ocakları konferansının aynı yönde olması da dikkat çekicidir.
Bunu yazmakla, kimseyi suçlamıyorum. Suçlamakta istemiyorum. Ancak yapılanların çifte standart olmamasını diliyorum. Çünkü bütün insanlar bu Milletin evladıdır. Siyasi görüşler ayrı da olsa aynı havayı soluduğumuz insanların bu denli ayrıştırılmasına karşıyım.
Yağmurlu soğuk havaya rağmen sabahın erken saatlerinden itibaren alanı dolduran insanlardaki heyecan ve Merak Akşener’e olan sevgisi yüzlerindeki ifadeden belli oluyordu. “Bir umut, bir çıkış” içindeki bu insanlar saatlerce yerlerinden kımıldamadılar bile. Koltuk değnekleri ile alana gelen yaşlı dedeler saatlerce ayakta Akşener’i beklediler.
Orada Pilav üstü tavuk, Ayran yoktu. Gönülleri Vatan-Millet için çarpan analar, babalar ve evlatlar vardı. Ve kendiliğinden toplanan bu insanların gözlerinde bir umut, bir ışık vardı…
İşte Vatanı sevmek, Milleti sevmek budur..
Milliyetçi kesimin unuttuğu yada göz ardı ettiği bir başka husus; Ak Parti’nin 2002’den beri bütün kesimleri kullanarak kendisine oy vermesini sağlamak için yapmadığı hiçbir uygulama, kanun vs. kalmadı. Bütün kesimlerin nabzına göre şerbet vermeyi iyi beceriyorlar. Geçmişte Milli Görüş tabanını, Sosyal Demokrat ve Muhafazakar kesimi kullanan AKP, bu kesimler tarafından –gerçekler- görününce; dün “Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık”, “Ülkücüler Fatiha bile bilmez” diyenler, MHP Genel Başkanına hakaret ederek, bütün Ülkücüleri zan altında bırakan “Zürriyetsiz, Cibilliyetsiz, Kafatascı” söylemlerini fütursuzca söyleyenler, oy potansiyellerini artırmak için bu kez ve son kez Milliyetçileri kullanmak ve oylarını alabilmek için “bütün her istenileni yapıyor” gibi gözükmeye başladılar. MHP içindeki kuyrukçular da AKP’nin bu180 derecelik U dönüşünü “MHP iktidarda değil ama, görüşleri iktidar oluyor. AKP’yi istediklerimizi yaptırıyoruz” yorumları ile hala ülkücüleri kandırıyorlar. Oysa bütün Dünya biliyor ki, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aklı” ile kimse başa çıkamaz. İktidarın nimetlerini elinde tutan bu kesim, Milliyetçi oyları ile kaybolan prestijini geri almaya çabalıyor. Seçimlerden sonra ne olur bilemem.
İşte bu yüzden bütün milliyetçiler, dünkü söylemler de ayaklar altına alınan davalarını savunmak, dava onurlarını kurtarmak zorundadır. Bir yanaşma gibi AKP’nin kanatları altına girmek Ülkücü kesime yakışmaz. Geçmişte 9 kişi ile meclisi sallayan, siyasi krizlerde hamlesi ile hükümetler kuran Başbuğ Alpaslan Türkeş’in izinde gitmek bu değildir.
Herkes aklını başına almalı…