Şehirlerin ülke genelinde markaları vardır. Bu markalar spor kulüpleri, büyük şirketler ve Üniversitedir. Üniversiteler eğitim ve bilim yuvası olarak şehirlerin bütün yükünü çeken kurumların başında gelir. Özellikle Ar-Ge araştırmaları, ekonominin lokomotifi şirketlerle el birliği yaparak şehirlerin ülke genelinde yükselmelerine vesile olmaktadırlar.
Hele hele, eğitim öğretim anlamındaki başarılarını ülke geneline kabul ettirip kendisinden söz ettiriyorsa, bu bir ilk için bulunmaz nimetlerden birisidir.
İlimiz Denizli, kim ne derse desin Pamukkale Üniversitesi ile özdeşleşen, Denizlispor’un içinde bulunduğu kriz yüzünden, onun yükünü de üzerinde hisseden bir kurumdur. Bu açıdan ele alındığında üniversitemizin yükü hafife alınmayacak kadar önemlidir.
Özellikle üniversitedeki FETÖ yapılanmasını kırmaya yönelik süreçle birlikte göreve gelen Rektör Prof.Dr. Hüseyin Bağ'ın fetö ve başkaca bir takım gölge yapılarla yaptığı mücadele esnasında attığı tüm adımlar ve girişimler, kime veya kimlere hizmet ettiği belli olmayan, kendilerini farklı yapı ve yapılanmaların üyesiymiş gibi göstermeye çalışan kişi, kişiler veya gruplar aracılığıyla kirletilmeye ve gölgelenme girişimlerine maruz bırakıldı.
Geçmişten bugüne kadar devleti ve kurumları ele geçirmeye, toplulukları yönlendirmeye çalışan bu türden yapı ve yapılanmaların uzantıları ve maşaları kurum içerisinden bir takım bilgi ve belgeleri basına sızdırarak bu belgeler üzerinden yapılan haberlerle Üniversite Yönetimi iş yapamaz hale getirilmeye çalışıldı.
Fetöcü yapılanmayla birlikte geçmişten buyana ülkeye ve kurumlara egemen olmuş vesayetçi yapının uzantıları ve kalıntıları aracılığıyla üniversitede hiç iyi bir gelişme olmuyor algısı yaratılıp olumsuz bütün olaylar birbirini takip ediyormuş izlenimi verilmeye çalışıldı.
Halbuki bu olumsuz haberlerin perdelediği o kadar güzel olay vardı ki, bunları es geçen kimi basın, söz konusu edilen yapıların ve uzantılarının Üniversite yönetimi üzerinde manevi bir baskı uygulamalarına zemin hazırladı. Bunca zamandır çok büyük işlerin yapıldığı ve yapılma girişimlerinin olduğu Üniversitede bu tür gelişmeler haber sitelerinde veya basın organlarında çok küçük puntolarla kıyıda köşede yer alırken olumsuz gibi görünen ne kadar haber varsa, hepsi manşetten girilip olağan dışı bir biçimde abartılarak olumsuz bir algı oluşturulmaya çalışıldı.
Ne var ki şu an gelinen durumda üniversitede, aşağı yukarı olağan gibi görünen kimi küçük aksaklıklar dışında Rektör Bağ ve Yönetimi üniversitede bugüne kadar kökleşmiş olan pek çok sorunu çözmüş ve çözmeye çalışmaktadır.
Örneğin eğitimin öğretimin ve bilimsel gelişme ve araştırmaların sağlıklı biçimde yürütülmesinin temeli olan öğretim üyeliği eksiklikleri hızlıca giderilmiş geçmiş dönemlerde bir sorun olarak görünen öğretim üyelerinin hak ettiği akademik yükselmeleri süresi geldiğinde hiç bekletilmeden hakları verilmektedir. Takip ettiğim kadarıyla ve edindiğim izlenimlere göre öğretim üyelerinin akademik kadro gibi bir kaygı ve sıkıntılarının olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Üniversiteler Türkiye’nin geldiği noktada pek çok devlet kurumuyla karşılaştırıldığında büyüklük ve içindeki örgütlenme şeması açısından farklı ve hacimli birer yapıdırlar ve üniversitelerin her zaman iç dinamikleri farklı olagelmiştir.
Üniversiteleri üniversite yapan verdiği eğitimin niteliği ve kalitesi olmakla birlikte temel amaçları bilim ve yeni fikir ve düşünceler üretmektir. Bu noktada bakıldığında son zamanlarda yine gördüğüm kadarıyla Pamukkale üniversitesinde çok değerli bilim insanlarının ülke gelişimine ve teknoloji üretimine pek çok alanda katkı sunan değerli çalışmalar içinde oldukları da görülmektedir. Buradan edindiğim izlenim rektör Bağ ve yönetiminin bu türden gelişmeleri artırmaya yönelik kurumsal anlamda bilim insanlarının çalışmalarını kolaylaştırıcı bürokratik engelleri ortadan kaldıran yönetimsel ve teknik yollar geliştirmeye çalıştığı şeklinde. Bu türden çabaları bir gazeteci olarak destekliyorum çünkü ülkemizin gelişimi, gelişmiş ülkeler düzeyine erişmesi tamamen bilimsel üretim ve bu üretimin sanayi ve teknoloji alanında ete kemiğe bürünmesiyle gerçekleşebilir. Bu nedenle de üniversiteler her zaman böylesi gelişmelerle anılmalı ve bu türden gelişmeler her açıdan desteklenmelidir.
Bu yüzden de diyorum ki Denizli’mizin elimizde kalan tek markası Üniversitemize göz bebeğimiz gibi bakmak zorundayız. İlimizi seven insanlar, PAÜ yönetimine hataları sevapları ile yardımcı olmak zorundadır. Üniversiteleri üniversite yapan ana fikrin ne olduğu kavranarak üniversitelerin gelişimine katkı sunacak olan her türlü enstrüman önyargısız bir biçimde harekete geçirilmeli ve işletilmelidir.
Öte yandan üniversitemiz için ülkenin ve insanlığın gelişimine katkı sunacak olan böylesi gelişmeleri engellemeye çalışan üretmekten ziyade başka amaçlar ve işler peşinde koşan, insanlar hakkında dedikodu, iftira, karalama, itibarsızlaştırma ve komplo ile meşgul olan insanlar her zaman olduğu gibi tarihin çöplüğünde yer alacaklardır tarih çöplüğü bu türden zihniyetlerle doludur.
Yukarıda da söz konusu ettiğim ve vurguladığım üzere bilimden, üretmekten, gelişmekten, yerinde saymayıp yürümekten, koşmaktan yana olan herkese yine diyorum ki insanlık için ülkemiz için Denizlimiz için bir değer ortaya koymaya, bir şeyler üretmeye ve katkı sunmaya çalışan insanlara siz de tüm bu değerler için katkı sunun destek verin.
Diğerlerine de diyorum ki dokunmayın üniversitemizde üreten ve üretmeye çalışan insanlara …
Dokunmayın insanlık için Türkiye için Denizli için bir şeyler yapmaya çalışanlara...