Şu günlerde Ülkücü davanın misyonunu üstlenen MHP’deki çalkantılar ile gündemimizi yoğururken, AKP ve diğerlerinin yaptıklarını geri plana atarak gündemden uzaklaşıyor gibiyiz. AKP gece yarısı çıkardığı kanunlar ile siyasi kemeri iyice sıkarken, CHP ise şehit cenazelerinde genel başkanlarının yuhalanmasını, tehdit edilmesini anlatmaya çalışıyor.
İşin garip tarafı, Yargıtay kongre kararını onaylar onaylamaz, haberi alan Balgat yönetimi, Çağrı Heyeti’nden önce kongre tarihi açıklayarak, güya muhaliflerin önüne kesmek istiyordu. Zaten hukukçulara göre; çağrı heyetinden bir tanesi Balgat yönetimi ile anlaşırsa mahkeme kararı yok sayılıyordu. Ama heyetten hiç kimse bu kez Balgat yönetiminin oyununa düşmedi. Pabuçun pahalı olduğunu gören Balgat yönetimi, şimdi ise “Ben kurultay tarihini açıkladım. Bunlar bana uymuyor diye” mahkemeye başvurmaya hazırlanıyormuş. Üstelik, Meral Akşener hakkındaki disiplin inceleme kararı ile de, partiden uzaklaştırma kararının verilebileceği konuşuluyor.
Durum ne olursa olsun, MHP’nin düştüğü bu haller içler acısı duruma geldi. Kimse tutarlı bir açıklama yapmadığı gibi, Balgat yönetiminden birileri “10 Temmuz’da hesap soracağız” şeklinde açıklamalar yaparak gergin ortamı tamamen germeye, Ülkücüleri karşı karşıya getirmeye çalışmaktadır. MHP’nin bugünkü içine düştüğü durumdan birinci derecede sorumlu kişi olan Genel merkez yöneticisi şahıs, acaba kiminle hesaplaşacak çok merak ediyorum. Ülkücü, ülkücüden “Bana niye muhalefet oldun” diye hesap sorabilir mi? Böyle bir hakkı kendisinde bulan zihniyete “Sen orada Ülkücü olmadığın için mi kalıyorsun?, Bunca görevden aldığın yönetimlerin suçu neydi de kıyıma uğrattın?” diye sormaz mı? Bu bir bayrak yarışıdır. Taban ve delege “Mevcut yönetim partiyi iyi yönetemiyor” diye demokratik hakkını kullanmaktadır. Sen bu hakka karşı çıkınca “bu tavrının demokrasi ile ne ilgisi var diye sormazlar mı?” Ülkücü hareket, mevcut yönetim tarafından büyük bir kaosun içine sürüklenmiştir. Bunu temizlemek de bu yönetimi başa geçiren delegenin ve tabanın harekete geçmesidir.
Milliyetçi Hareket Partisi’nde de öyle olmuştur. Ülkücüler kendi partilerini gerileten, oy oranı ile PKK’lı partinin altına düşüren mevcut yönetime hesap sormak için harekete geçmiştir. Ne var ki, Balgat yönetimi, ülkücü iradenin isteğini yanlış anlamış; partiden ihraç ettiği, öne geçer diye milletvekili yapmadığı, tabanın sevdiği insanlara yafta üzerine yafta vurarak karalama yoluna gitmiştir. Sanki kendileri sütten çıkmış ak kaşık gibiler…
Neyse, 19 Haziran 2016 tarihinde başlayacak olan kongreler sürecinde dananın kuyruğu kopacak. Sanırım Devlet Bahçeli ve yönetimi de kongreler sonucunda devre dışı kaldıklarında, koltuklarını bırakmamak için direneceklerdir. Rahmetli Necmettin Erbakan’da TOBB başkanlığı döneminde seçimi kaybedince, polis zoru ile çıkarılmıştı. Umarım bizde de öyle olmaz, rezil olmayız Türk Milleti’ne…
Yargıtay’ın “Kongre” kararını onaylamasından sonra, 19 Haziran olarak belirlenen “tüzük” kongresine günler kala, genel başkan adayları Prof. Ümit Özdağ ve Dr. Sinan Oğan’ı ağırladık. Her ikisi de soru almadıkları gibi, Meral Akşener tarafından aylar öncesinde dile getirilen konuları tekrarlayıp durdular.
Sadece Ümit Hoca “Milletin önüne çıkmak için ekonomik program dahil olmak üzere, halkı rahatlatacak programlar yapılmalıdır. Yoksa hamaset ile bir yere varılamaz” kabilinden açıklamaları dikkatimi çekmişti. Yani Ümit Özdağ Hoca, genel başkan seçilmiş, seçim olacakmış gibi programlar içerisine girmiş gözüküyordu.
Her iki aday da bana MHP misyonunu yüklenecek kapasitede olmadıkları intibasını bıraktı. Meral Akşener her ne kadar geçmişte sağ merkez partilerde görev yaptığı için “iktidar yapma” rüzgarı ile tabanı hareketlendirdiyse de, kendi içimizden çıkan Özdağ ve Oğan O’nun kadar misyon sahibi değiller. Kongrede ikinci tur oylama sırasında çekilmeleri gerekir. Hatta ve hatta Meral Akşener, Ümit Özdağ ve Sinan Oğan, gerçekten ülkücü iradeye güveniyor, davaları için taviz verecek kadar onurlu iseler; bunca parçalanma, ayrılıkların sebebi olarak adaylıktan çekilmeliler ve Rahmetli Ülkü Devi Gün Sazak’ın oğlu, geçmiş dönem milletvekillerimizden Süleyman Sazak’a destek vermelidirler.
“Ayrılıkta azap, Birlikte rahmet vardır” hadisinin ve iktidar özlemenin gerçekleştirilmesi için; bütün kesimlerin istisnasız kabul edebileceği tek isim Süleyman Sazak’tır.
Ki O, İstiklal savaşına bizzat katılmış, Milletin mukadderatına ortak olmuş, İstiklal madalyası almış, 8 dönem milletvekilliği yapmış Emin Sazak’ın torunu, “Allah bana şahadeti nasip edecek” diyen Ankara Bahçelievler 3. Caddedeki MHP binasının yapımına katkı sağlayan, Şehit Ülkücü Gün Sazak’ın oğlu, Balgat’taki bugünkü genel merkez binasının inşaatını sıfır karla yapan Süleyman Sazak’tır.
Bugüne kadar hiçbir taraftan olmamış, sadece “ülkücü dava” şahsiyetini taşıyarak köşesine çekilmiş olan Süleyman Sazak, Başbuğ Alparslan Türkeş ile O’nun kadim dava arkadaşı Rahmetli Gün Sazak’ın dizinin dibinde büyümüş, siyasi terbiyeyi onlardan almıştır. Bu saatten sonra bize, devşirmelerle yola çıkan değil, MHP’yi ülkücü dava ekseninde şaha kaldıracak genel başkan gerekiyor.
Bunu bir düşünün isterseniz…