MİLLETVEKİLİ ARSLAN'DAN ÇARPICI AÇIKLAMALAR

TAKİP ET

Kâğıttaki yüksek fiyat artışına karşı yeni yollar öneren CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan, gerekli önlemlerin acilen uygulanmaması halinde okur ve okul hazırken kâğıt darboğazının aşılamayacağını belirtti.

"Dövizin kâğıt fiyatlarını fırlattığı bu dönemde bakanlık seyirci kalamaz. Acilen tüm yayınlarda istinasız olarak KDV yüzde 8’den 1’e indirilmeli, ithal kâğıt yerine yeniden yerli kağıt üretimi için devlet öncü olmalı, bu çileye ve pahalılığa çözüm bulmalıdır. Benzindeki zamları pompa fiyatına yansıtmamak için uygulanan ÖTV modeli, bir süreliğine farklı vergileri düşürerek ve kur farkının bir bölümünü devletin karşılaması sağlanarak kâğıtta da derhal uygulamaya sokulmalıdır.” Diyen Arslan açıklamasını şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin SEKA ile yaşadığı büyük tecrübe yeniden hatırlanmalı, hatalı özelleştirmenin sonucu olan bu kâğıt bağımlığı yerine yerli kâğıt üretimi devlet-özel sektör eliyle birlikte sağlanmalıdır. Yazarların telif haklarındaki yüzde 17’lik gelir vergisi stopajı ilk yıl yüzde 10’a, ikinci yıl ise sıfıra düşürülmeli, telif hakkı ödemelerindeki KDV ise kesinlikle kaldırılmalıdır.Matbaa gider kalemindeki tüm işlemlerde vergiler en çok yüzde 8 olarak sabitlenmelidir. Günümüzde pek çok üniversite ve kurum kütüphanesi artık bütçelerinin büyük kısmını kitap veri tabanlarına harcamaktadır. E-kitapta verginin %8 olacağı açıktır, fakat veri tabanlarının durumu belirsizdir. Bunlar da e-kitap gibi %1-8 arasında vergilendirilmelidir. Ülke genelindeki kitap/gazete dağıtımının tekelleşmesinin önüne geçilerek yerel dağıtımcı ve yayıncı korunmalı, mali nedenlerle kimsenin basmaya cesaret edemediği butik yayıncıların önemli yayın hizmetleri özel teşvik kapsamına alınmalı, kitap dağıtımında uluslararası tekellerin hâkimiyet kurma girişimine karşı yerli internet dağıtım firmalarının markalaşmasına dönük teşvikler sağlanmalıdır"

                      

CHP Milletvekili Kazım Arslan'ın yazılı açıklamasına şöyle devam etti:”Ülkemiz hatalı siyasetin an ağır faturasını şimdi de kültür, basın ve eğitim alanında ödüyor. TL’de yaşanan büyük değer kaybı, hatalı özelleştirmeler sonucu ithalata bağımlı kaldığımız kağıt sektörünü de derinden vurmuştur. Eğitim sezonunun açılacağı ve en yoğun satışın yapılacağı bu ayda kitap ve gazete kâğıdının gördüğü zam, birçok yayınevinin kitap basamama ve hatta kapanma kararı almasına yol açıyor. Kâğıdın tonunda Euro cinsinden hem yüzde 20 artış oldu, hem de TL Euro karşısında yılbaşından beri yüzde 60'lara varan oranda eridi. Zaten popüler kitabın getirdiği kârı nitelikli yayına tercih etmek zorunda kalan birçok yayınevi, şimdi elindeki çok satacak yayını bile kâğıt sıkıntısı yüzünden basamıyor.

          

ÜRETMEDEN TÜKETMENİN EN SON DURAĞI KÂĞITTIR

Her şeyde olduğu gibi kâğıtta da ithalata ve borçlanmaya sürükleyen bu iktidar, üretmeden tüketmeyi ve borçlanmayı hüner sanmış, tükettirdikçe tükendiğimizin farkına varmamış, tükettikçe tıkandığımızı ancak anlayabilmiştir. Hesapsızca ve plansız bir şekilde SEKA’yı özelleştirenler, bugün ülkeyi kâğıtsız bıraktı, basını da zora soktu.Milli Eğitim, Kültür ve Turizm Bakanlıklarının önüne her yıl kamyonlar dolusu milyon liralık kitapları yığan ve hazır müşterisi devlet olan, neredeyse sıfır riskle yayıncılıkta ciro rekoru kıran kimi yandaşları, parti kanalıyla girdikleri yayıncılıkta kısa sürede köşe olan yeni yayıncıları bir kenara bırakalım. Binbir maliyete katlanarak kitap üreten yayınevleri, gazeteler ve dağıtımcılar, döviz ve yeni maliyet krizinin doğrudan sarstığı ilk büyük sektördür.

EYLÜL GELDİ, OKUR VAR AMA KÂĞIT YOK

Olmazsa olmazı kâğıdı bulamayan, bulsa da fahiş fiyatla maliyeti katlanan yayıncımız, üstelik ağır vergi yükleri altında ezilmektedir. Kâğıt fiyatı fırlarken seyre dalanlar, kitaptaki yüksek vergiyi peşin peşin toplamaktadır. Çok acı ama bayramda maliyetler yükseldiği için basılamayan gazeteyi gördü Türkiye. Şimdi Eylül ayında, hazır kitabını matbaaya veremeyen binlerce yayıncıyla, yazarla karşı karşıyayız. Okul ve okuma sezonu açılıyor ama kitap yok. Okul ve okur var ama kâğıt yok. Dersler başlayacak ama kâğıt karaborsalık olmuş, gerçekleri yazan gazetecilik ise hapis ile kâğıt tehdidi arasına sıkıştırılmış.İktidara sırtını yaslamadığı için kitaplarını matbaadan çıkar çıkmaz bakanlıklara veremeyen, nitelikli yayıncılık yapsa da bu iktidarın istediği içerikte yazmadığı için kitaplarını kabul ettiremeyen yayıncılar, ya artan maliyeti okuyucusuna yansıtmak durumunda kalacak ya da kapısına maalesef kilit vuracak.

            

NE YAPILMALI?

Dövizin kâğıt fiyatlarını fırlattığı bu dönemde bakanlık seyirci kalamaz. Acilen tüm yayınlarda istinasız olarak KDV yüzde 8’den 1’e indirilmeli, ithal kâğıt yerine yeniden yerli kağıt üretimi için devlet öncü olmalı, bu çileye ve pahalılığa çözüm bulmalıdır. Benzindeki zamları pompa fiyatına yansıtmamak için uygulanan ÖTV modeli, bir süreliğine farklı vergileri düşürerek ve kur farkının bir bölümünü devletin karşılaması sağlanarak kâğıtta da derhal uygulamaya sokulmalıdır. Türkiye’nin SEKA ile yaşadığı büyük tecrübe yeniden hatırlanmalı, hatalı özelleştirmenin sonucu olan bu kâğıt bağımlığı yerine yerli kağıt üretimi devlet-özel sektör eliyle birlikte sağlanmalıdır. Yazarların telif haklarındaki yüzde 17’lik gelir vergisi stopajı ilk yıl yüzde 10’a, ikinci yıl ise sıfıra düşürülmeli, telif hakkı ödemelerindeki KDV ise kesinlikle kaldırılmalıdır.Matbaa gider kalemindeki tüm işlemlerde vergiler en çok yüzde 8 olarak sabitlenmelidir. Günümüzde pek çok üniversite ve kurum kütüphanesi artık bütçelerinin büyük kısmını kitap veri tabanlarına harcamaktadır. E-kitapta verginin %8 olacağı açıktır, fakat veri tabanlarının durumu belirsizdir. Bunlar da e-kitap gibi %1-8 arasında vergilendirilmelidir. Ülke genelindeki kitap/gazete dağıtımının tekelleşmesinin önüne geçilerek yerel dağıtımcı ve yayıncı korunmalı, mali nedenlerle kimsenin basmaya cesaret edemediği butik yayıncıların önemli yayın hizmetleri özel teşvik kapsamına alınmalı, kitap dağıtımında uluslararası tekellerin hâkimiyet kurma girişimine karşı yerli internet dağıtım firmalarının markalaşmasına dönük teşvikler sağlanmalıdır. Kamu ihalesi almış hiçbir holdingin, bağımsız olması gereken medyadaki dağıtım ağlarında ağırlık kazanmasına ve tekelleşmesine fırsat verilmemelidir.