RANT HASTALIĞI  DENİZLİ'YE DE SIÇRAMIŞ

TAKİP ET

Denizli'de seminerde konuşan ünlü yerbilimci Naci Görür; kentin aktif fay üzerine kurulu 24 şehirden biri olduğunu hatırlattı, depreme dayanıklı kentler kurulmasının önemine dikkat çekti. Görür ayrıca rant hastalığına Denizli'nin de tutulduğuna tanık olduğunu belirterek, çok katlı yapılara izin verilmemesini istedi.

Ünlü yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür, Denizli Sanayi Odası'nın (DSO) Deprem Haftası dolayısıyla düzenlediği ‘Depreme Dirençli Denizli’ seminerinde Denizli'nin depremselliği ve nasıl depreme dirençli hale getirilebileceği konusunda değerlendirmelerde bulundu.

 

Merkezefendi Belediyesi Kongre ve Kültür Merkezinde gerçekleştirilen seminere CHP Denizli Milletvekili Şeref Arpacı, Merkezefendi Belediye Başkanı Şeniz Doğan, DSO Meclis Başkanı Okan Konyalıoğlu, Denizli Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcıları Seval Gebeş ve Ömer Faruk Özer, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Denizli Şubesi Başkanı ve Pamukkale Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bolümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barış Semiz, diğer yetkililer, oda üyeleri katıldı.

 

DEPREM BİR MİLLİ GÜVENLİK SORUNUDUR

 

Denizli Sanayi Odası Başkanı Selim Kasapoğlu, seminerin açılışında yaptığı konuşmada, geçen yıl 6 Şubat'ta yaşanan ve 11 kenti etkileyen deprem felaketinin depremin sonuçlarının neler olabileceğini ortaya koyduğunu hatırlattı. Kasapoğlu, “Yaşadığımız felaket, bu işin cana, mala, insana nasıl zarar verebileceğini ve hatta nasıl bir milli güvenlik problemi olduğunu bizlere bir kez daha hatırlattı. Bugün artık kentlerimizin yapı stoklarını belediyelerimizle birlikte tekrar değerlendiriyoruz.

 

Bu bir yıllık süreçte hepimiz şehirlerimize depremle ilgili neler yapabiliriz, oluşabilecek büyük depremlerde depremlerden nasıl korunuruz bunların hesabını yapıyoruz. Bizler de geçtiğimiz bir yıl içersinde DSO olarak Denizli sanayisinin sanayi yapıları hakkında çalışmalar yaptık. Türkiye'nin deprem sorunu devletlerden, hükümetlerden, belediyelerden önce hepimizin sorunudur.

 

Tüm toplumun, tüm sivil toplum kuruluşlarının deprem için hazırlanması ve bu farkındalığı sahip olması gerekir. Toplum olarak bu farkındalığı sahip olmazsak depremle ilgili hazırlık süreçlerini resmi kurumlara, kamu kurumlarına devredersek bu işten başarılı çıkamayız. İlk önce toplum olarak bizlerin deprem riskini görmesi ve depremde oluşacak hasarlarla ilgili hepimizin katkı sağlaması gerekir" ifadelerini kullandı.

 

"YÖNETMEYE TALİP OLANLARDAN İSTEYİN"

 

Seminerin konuşmacısı Prof. Dr. Naci Görür de ‘Denizli'nin Depremselliği ve Depreme Dirençli Denizli’ başlıklı etkinlikte yaptığı konuşmada, Denizli'nin deprem durumunu bildiği kadarıyla anlatmaya geldiğini ifade ederek: "Bunu da kişisel olarak bir görev addediyorum" dedi.

 

Depremden korkulduğunu belirten Görür; korkmakla işlerin çözülmediğini, korkmayacak duruma gelmek için daha başka işler yapmak gerektiğini vurguladı. Görür insanların kendini yönetmeye talip olanlara "Eğer beni yönetmeye talipsen içinde bulunduğum kentin deprem dirençli olması için gerekli kararlılığın var mı, buna niyetin var mı, böyle bir hazırlığın var mı, ne yapacaksın, bu konuda dersini çalıştın mı?" diye sorması gerektiğini, hazırlık yapmayanları sandığa gömmelerini istedi.

 

BİLİMİ İŞARET ETTİ

 

Deprem mekanizmasının 13,6 sene önce başladığını ve daha milyonlarca sene devam edeceğini anlatan Görür, "Çağdaş bilim ışığı altında yürüyen bilime önem veren toplumlar deprem dirençli yerleşim alanları, deprem dirençli kentler yapmak suretiyle bu probleme çok büyük ölçüde çözüm bulmuşlar. Bizde 5 büyüklüğünde bir deprem bile insan ölümüne sebep olurken sözünü ettiğim ülkelerde 8-9 büyüklüğündeki depremlerde bile birkaç kişi tesadüfen ölüyor.

 

Daha bir ay önce Japonya’da 7.6 büyüklüğünde bir deprem oldu 122 kişi o da tsunami ya da birtakım kazalara bağlı olarak öldü, günlük yaşamın akışı bile değişmedi. Bizde işte Güneydoğu'ya bakın bir sene oldu halen daha harabe" diye konuştu.

 

"FAYLARIN KUCAĞINDA YAŞIYOR"

 

"Denizli fayların üzerinde yaşıyor, gerçekten bu kent fayların kucağında" diyen Görür, "Türkiye'de 24 kent fayların üzerinde yaşıyor, bunlardan biri Denizli. Fay üzerinde yaşandığımıza göre bizim bazı şeyleri çok ince ayrıntısıyla iyi öğrenmemiz lazım ve kendimizi ona göre depreme hazırlamamız lazım" ifadelerini kullandı.

 

Anadolu coğrafyasının depremsellik mekanizmasını anlatan Görür, Arap levhasının Avrasya levhasına doğru belirli bir hızla hareket ettiğini, bu iki levha birbirine doğru hareket edince sıkışan Anadolu levhasının batıya doğru kaçtığını, pırtladığını söyledi. Anadolu levhasının yılda 2-2,5 santim hızla batıya doğru gittiğini, işte bu hareketin Türkiye'de olan bütün depremlerin motor gücü olduğunu vurgulayan Görür, "Anadolu batıya doğru hareket ederken Yunanistan kütlesi batıya gidişini engelliyor, engelleyince Anadolu levhası bu sefer güneye dönüyor yani Akdeniz’e doğru dönüyor ve Arap levhasının üzerine çıkıyor. Arap levhası bir bakıma Türkiye'nin altına kayıyor. Anadolu güneye Akdeniz'e doğru gelirken bizim batı Anadolu kuzey güney yönünde geriliyor. O gerilmelere bağlı olarak da Batı Anadolu'da grabenler meydana geliyor" dedi.

 

ÇÖZÜM DEPREME DİRENÇLİ DENİZLİ

 

Denizli'nin, Gediz grabeni ile Büyük Menderes grabeninin kesim noktasında olduğunun altını çizen Görür, "Yani Türkiye’nin en fazla fayının olduğu bölgelerden biri. Burası tamamen büyük ölçüde grabenlerden meydana gelmiş tektonik bir bölge. Faysız yer bulmak çok zor. Sayamıyorum kaç tane olduğunu. Kimisi 8-10-15 km uzunluğunda, kimi daha az. Kimi derin, kimi az derin.

 

Dolayısıyla canlı fayların üzerinde yaşıyoruz. Zaman vermiyorum günün birinde bu fayların biri-ikisi, peş peşe, ayrı zamanlarda harekete geçerlerse bizi tarumar eder, eğer bu kafayla gidersek. Peki çözüm ne? Deprem dirençli Denizli. Bunu yapmaya da, buradaki siyasileri kastetmiyorum, genel olarak söylüyorum siyasilerin niyeti yok. Yani siyasiler deprem dirençli kentler yapacağız diye bütün işlerini güçlerini bırakmış, bir an önce yapalım diye koşturur durumda değiller

 

. Bu işe siz sahip çıkacaksınız. Domatesin biberin fiyatına duyarlı olduğun kadar can güvenliğine de çoluk çocuğunun can güvenliğine de duyarlı olmak zorundasın. Nasıl yapacaksın bu işi? Seni yönetmeye talip olanlardan deprem dirençli Denizli'nin oluşturulmasını yapılmasını isteyeceksin" ifadelerine yer verdi.

 

Denizli'nin şanslı tarafının olduğuna, adeta laboratuvar olan Güneydoğu'ya gitmesine gerek bulunmadığına işaret eden Prof. Görür, "Yanı başınızda tarihi kentler, antik kentler var. Bu kentler depremin alfabesi, orada okuyun diye duruyor, kuzu kuzu yatıyor biz buradayız, gelin bizi inceleyin, aklınızı başınıza toplayın diye. Siz bugünkü deprem dirençli Denizli'yi yaratmada oradan yararlanabilirsiniz. Sizin Güneydoğu'ya gitmenize de gerek yok bu turistik yerlere bakın” diye konuştu.

 

RANT HASTALIĞI DENİZLİ'YE DE SIÇRAMIŞ

 

"Denizli deprem dirençli yapılmaya o kadar müsait ki büyük bir kısmı bozulmamış, 3'te 2'si bozulmamış" diyen Prof. Görür, "Sihirli bir el ile deprem dirençli hale dönüştürülür. Ama rant hastalığı Denizliye de girmiş, o beni ürküttü. Burada jeolojiisine, tektoniğine, zeminine uygun olmayan çok katlı binalar yapılmaya başlanmış.

 

Bu rant hastalığı, daha fazla para kazanalım, daha fazla gelir olsun diye, yoksa daha fazla güzellik olsun diye değil. Behemahal bu durdurulmalı, bunu savunanlardan da uzak durulmalı. Eğer kendi yapı stokuna dönerse Denizli emin olun kısa zamanda deprem dirençli hale gelir ve Türkiye'de de örnek bir kent olabilir. Bu kadar canlı faya rağmen ayakta durabilecek bir kent durumuna gelebilir" görüşüne yer verdi.

 

Prof. Görür, deprem dirençli kentler kurmak için öncelikle mikro bölgeleme çalışması yapılması gerektiğine işaret ederek, önce bölgenin topografyasının incelenmesi, fayların analizlerinin yapılması gerektiğini belirterek, daha sonra kent bileşenleri ile risk analizinin ele alınması gerektiğini, halkın bilinçlenmesi gerektiğini vurguladı.

 

"NÜFUSU ARTIRMAYACAKSIN"

 

Konuşmasının ardından soruları yanıtlayan Görür, coğrafi konum olarak şehir merkezinin mecburen doğru genişlediği ve çok katlı yapıların arttığı sorusu üzerine, Denizli'nin fazla yapı stokuna mahkum olmaması gerektiğinin altını çizerek şunları kaydetti: "Akıl onu gerektiriyor. Hele başka çözümler varsa yani niye Denizli 300 binken 2 milyon, 3 milyon olmak zorunda? Mecburiyet varsa 'illa Denizli 3 milyon olmak zorunda yoksa Türkiye batıyor' o zaman düşünelim. Demek ki deprem kentlerinde nüfusu artırmayacaksın, yapı stokunu artırmayacaksın.

 

Bu kaide bir. İkincisi bizim buradaki zemini alttaki fayları göz önüne aldığımız zaman yüksek bina her zaman için tehlikelidir. Yok kardeşim ben illa da 15 katlı bina yapacağım dersen evet yaparsın. Ama niye kendini zorluyorsun, 15 katlı yapmaya sebep ne? Ne mecburiyetimiz var illa da 15-20 katlı binalar yapmaya? Havamızı iklimimizi, suyumuzu kirletecek, baktığın zaman beton yığınına dönüşecek.

 

Niye zorluyorsun? İlla zorluyor musun o zaman sen bu zeminde burada alt suyu da fazla, bir de sıvılaşmanın olduğu alüvyonlu zemin. En tehlikeli yerde bina yapacaksan bina yapmanın bir maliyeti var. Gökdelen yapmanın maliyetine katlanacaksın. Normal binaların metrekaresi maliyeti 20 bin TL ise sen 100 bin TL vermeye hazır olacaksın. Ama sen hem ucuz hem gökdelen yapacağım dersen o gökdelen yaşamaz, bunu deprem yıkar."

 

 

deprem Prof. Dr. Naci Görür DSO Selim Kasapoğlu