Ayaz ve puslu, karlı ve yağmurlu bir gecenin üçünde Mamak nizamiyesine vardık. Bize demişlerdiki erken gelin sınırlı sayıda avukat ve izleyici alınacak.
Nizamiyenin loş ışıkları ve ıslak asfalt yol Vey ırmağıydı sanki.
Başbuğumda Atamız Kürşad gibi cunta sarayını basmıştı.
Bütün Türkiye ayaz karlı ve yağmurlu gecede sanki başbuğun çerisi olup nizamiyeye akmıştı Başbuğlarıyla beraberlerdi.
Ben Avukat olarak ismimi yazdırdım.
Rahmetli Ferit Kayasu girememişti.
Saat altıya kadar bekledik.
Hepimiz Türkeş olmuştuk.
Hepimiz Kürşad olmuştuk.
Bir işaret bir kıvılcım bekleniyordu.
Saat altıda önce bizi aldılar.
Bir kaç defa arandıktan sonra duruşma salonuna girdik.
Başbuğumun çerileri yerlerini almışlardı.
Bizler genç avukatlar olarak oturacak yer olmadığından Başbuğumun çerilerinin oturduğu yerlein yanındaki boşluğa dizildik.
Hüzün ve sevinç bir aradaydı.
Ülküdaşlarımız ve Başbuğumuz esir alınmıştı hüzünlüydük.
Baş buğumuzu görecek ondan bir umut bir ışık alacaktık bunun içinde sevinçliydik.
Çerilerle aramızda her metreye bir asker dizilmişti. Konuşamıyorduk. İşaretleşiyorduk.Ara ara tansiyon yükseliyordu.Münakaşalar oluyordu.
Saat dokuza doğru cuntanın hakimleride yerllerini aldı.
Bir anda salondaki çerileriimiz misafirlerimiz avukatlarımız ayağa fırladık.
Cuntanın askerleri mani olamıyor susturamıyorlardı.
BAŞBUĞ
Atamız KÜRŞAD ATAYI OĞUZ ATAY TÜRKÜ TEMSİLEN sanona azametle heybetle gurur ve vakarla teşrif ediyorlardı..
Türkeş ve çeriileri cuntaya ve bütün Dünyaya meydan okuyor haykırıyorlardı.
Kürşad atamız ve çerileri olmuştuk.
KORKMA
SÖNMEZ BU ŞAFAKLARDA
YÜZEN ALSANCAK.
SÖNMEDEN YURDUMUN ÜSTÜNDE TÜTEN EN SON OCAK
O .BENİMDİR
O BENİM MİLLETİMİNDİR ANCAK.
Diyorduk.
Türkün başbuğunun ve çerilerinin
Başlarının eğilemiyeceğini ruhlarının ve inançlarının esir edilemiyeceğini.
O gün o satte
Başbuğum ve çerileri cuntaya ve bütün Dünyaya kabul ettirdi.
O duruşmadaki o haykırış
Türkün iştiklal ve hürriyet haykırışı.
Türkün Turana selamı idi.
O gün anladım ve inandımki.
Yer ve arş Türkün olacak.