Bir zamanlar bizim iki köpeğimiz vardı.
Birisi güdük bir pali köpeği idi. Biz onu güdük diye çağırıyorduk.
Biriside bosçu diye çağırdığımız bu günkü kangallara benzeyen boz bir çoban köpeği idi. Acarmı acardı. Köyde bir köpeği yenemiyordu ama onada yenilmiyordu. İkisi anlaşma yapmışlar aynı mekanda bulunmuyorlardı.. Diğer köpekleri sıraya diziyordu. Bazende iki üç köpekle birden boğuşur yinede yenilmezdi.
Pali ve bu çoban köpeği devamlı birlikte olurlardı.
Pali köpeği bosçuya güvenir bütün köpeklere saldırırdı.
Saldırdıklarıda bosçudan çekinir la havle çekerlerdi.
Bir gün dedem bu bosçuyu birilerine verdi. Galiba Sivaslılı biri idi. Ben çok üzülmüştüm, kahramanım gitmişti, Gürbüz Çavuş eniştede çok üzülmüştü o da Bosçuya hayrandı, tabi yapacak bir şey yoktu.
Güdük işin farkında değildi. Yine her zamanki gibi olur olmaz saldırılarına devam etti. Bir iki üç saldırdıkları baktılarki esas oğlan Bosçu yok. Gel bakalım güdük efendi abin gitti elimize düştün dediler hafkalamaya başladılar ( hafkalamak boğmak ısırmak) Güdük dişlerle tanışıp acıları tadınca gerçekle tanıştı. Hemen avlunun en güvenli yerini kendisine mekan yaptı. Bağa filan giderkende at arabasının altından santim çıkmıyordu.
Türkiyemizde de güdükler var. Olur olmaz yerlere saldırıyorlar.
Ey güdükler amerikadaki abinizi birilerine verirler işte o zaman ne yapacağınızı düşünün derim.