Hemen hemen herkesin uzaktaki bir şey,yer ve kişi için bir özlemi ve çok güzel bir hayali vardır.
Mesela çok güzel yemyeşil bir bahçe, yemyeşil bir köy.
Çoook uzaklarda sıcacık ıssız bir yer veya ada.
Çoook güzel bir kadın veya çok güzel yapılı yakışıklı bir erkek.
Her şeyi elde etmemizi sağlayan bir iş.
Onlu yirmili odalı bir konak.
Birde yakından bakınca nasıl olacak acaba.
Bahçenizde böce börtü olacak diktiğiniz şeyleri yiyecek. İki gün sulamazsanız kuruyacak.
Issız bir yerde suyu nerden bulacaksın, yiyeceği nerden temin edeceksin gibi gibi öteki yönlerle karşılaşacaksın.
Ya ey yılan çiyan susuzluk açlık bir dakika dur. Ben hastayım, yorgunum, vaktim yok vs. de diyemiyeceksin.
Tabi bunların hepsi kendiliğinden olacaksa o zaman güzel.
Nedense elimizdeki yakınımızdaki şeylerden hep uzaklaşmak arzusu var.
Kimse uzaklarda da aynı şeylerin olabileceğini şimdi yaşadıklarımızın oralarda da başımıza gelebileceğini düşünmüyor.
Uzaktakilerden önce elimizdekinin yakınımızdakinin kıymetini bilmek mecburiyetimiz var.
Güvenliğimizin sağlığımızın, mutluluğumuzun bence anahtarı bu.
Her ne kadar elin tavuğu kaz gibi görünsede gidip elin folluğuna yumurtlar.
Kıskanmanın çekememezliğin hinayetliğin de bize bir faydası olmuyor.
Uzaktakine bakarken yakındaki yılana çıyana akrebe kendimizi kaptırmamak lazım.