“Sahranın kralı Aslan yaşlanmış. Pençesi sökülmüş, dişleri dökülmüş. Hızlı koşan bir avın peşinden koşma gücünü kaybetmiş. Burnunun dibine kadar yaklaşan av olursa onunla idare etmeye başlamış.
Uzun süre av yakalayamayan Kral, açlıktan halsiz düşmüş. Yaveri Tilkiyi çağırmış. Durumunu anlatmış. Tilki Aslanın karnını doyurmanın yolunu anlatmış:
- Yüce Kral, siz hiç merak etmeyin. Tepenin arkadındaki vadide bir eşek var. Ben onu sizin yanınıza kadar getiririm. Gerisi size kalmış.
Tilki hemen vadiye gitmiş. Erkek eşeğe hikâye anlatmaya başlamış:
- Bak Eşek kardeş, şu tepenin arkadında bir dişi eşek var. Sizi evlendireyim. Ona anlattım. Kabul etti. Seni bekliyor...
Erkek eşek bu evlenme vaadini büyük bir sevinçle kabul etmiş. Hemen yola çıkmışlar. Tam Aslanın yanına yaklaştıklarında, Kral hamlesini yapmış ama eşeği yere yatıramamış. Eşek kaçmış gitmiş.
Tilki Eşeğin peşinden yetişmiş. Durumu açıklamaya çalışmış. Gelin hanımın heyecandan Eşeğin üstüne atladığını söylemiş. Eşek buna da inanmış. Bir daha gitmişler. Aslan bu sefer görevini tam yapmış. Eşeği yere yatırmış. Ölünceye kadar boğazını sıkmış. Ne var ki çok yorulmuş. Kenara çekilip uykuya dalmış.
Bu arada Tilki, eşeğin beynini, kalbini ve ciğerlerini yemiş! Aslan uyanmış. Yemek için eşeğe yaklaşmış. Eşeğin beyninin olmadığını fark etmiş. Tilkiye çıkışmış:
- Nerede bu Eşeğin beyni?
Tilki izah etmiş:
- Kral hazretleri bu Eşeğin beyni olsaydı birinci saldırıdan kurtulduktan sonra kendi ayağıyla bir daha senin yanına gelir miydi?..”
Amerika da bir gün bu Aslan gibi dişlerini ve pençesini kaybedecek!
Bize düşen, Eşek olmamak!..
Tilki mi?
Her zaman Aslanın gölgesinde bir Tilki olacaktır!..
Yeter ki biz Eşşek olmayalım!..
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!