"Bilge kişi ölmeden hemen önce halkı geniş bir meydana toplamış. gerçekleri son bir kez daha hepsinin huzurunda anlatmış. Halkla arasında çok güzel bir diyalog kurulmuş.
Halktan biri sormuş:
- Bize sevgiden söz et!...
Bilge anlatmış, anlatmış, anlatmış...
Bir başkası:
- Bize aşktan ve evlilikten bahset!... demiş.
Bilge anlatmış, anlatmış, anlatmış...
Üçüncü kişi:
- Bize alışveriş hakkında bir şeyler söyle!... demiş.
Bilge, yine anlatmış.
"Çocuklardan, eğitimden, çiftçilikten bahset!..." demişler.
Bilge hapsini en ince ayrıntılarıyla anlatmış...
"Alın terinden, emekten, adaletten bahset!..." demişler.
Bilge, hiç yüksünmeden anlatmış. Günlük hayatla ilgili daha bir çok konuda hikmetli sözler söylemiş...
Konuşmasının sonuna doğru birisi öne çıkmış:
- Bana dinden bahset!... demiş.
Bilge tebessüm ederek demiş ki:
- Bahsettim ya dinlemedin mi?"
Din olgusunu günlük hayatın dışına çıkarırsanız, böyle garip bir soruyla karşılaşırsınız...
Bugün olduğu gibi!...
Din; Namaz, Oruç, Zekat, Hac ve Kelime-i şehadet'ten ibaret bir inanç mı?
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!
Not: Hikâye, R. İhsan ELİAÇIK'ın, "BANA DİNDEN BAHSET" kitabından...