“Eski zamanlarda, Çin’de kamburu çıkan bir hasta, kamburunu düzeltecek bir hekim arıyormuş. Tanıdıklarından biri, kırık-çıkık ve omurga rahatsızlıklarını tedavi eden bir hekimin adını ve adresini vermiş. Kamburu çıkan hastayı o hekime götürmüşler.
Hekim, hastayı muayene etmiş. İki metre uzunluğunda, yetmiş santim genişliğinde kalın bir tahta getirmelerini istemiş. Hasta yakınları tahtayı getirmiş. Hekim, hastayı tahtanın üzerine sırt üstü yatırmış. Sıkıca tahtaya bağlamış. Hastanın sırtı tahtaya yapışıncaya kadar kuvvet uygulamış. Sonunda kambur düzelmiş. Hastanın sırtı tahtaya tapışmış. Fakat hasta bir daha uyanmamış.
Hasta yakınları hekime çıkışmış:
- Hastayı tedavi etmedin, öldürdün!...
Hekim kendini savunmuş:
- Ben kamburu düzelttim. Gerisine karışmam!...”
Türkiye’de Millî Eğitimin şu andaki mevcut hâli, kamburu düzeltilmiş hastanın son hâli gibidir!
Yani eğitim ölmüştür!...
Yeni sistemlere değil, doğru sisteme ihtiyaç var!
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!