Çınarın dalında kartlaşmış kabak,
Sallanıp duruyor, düşer mi bilmem.
Köksüz zirvelere çıkmış işe bak,
Düşse bir kaç suyla pişer mi bilmem.
Sert bir rüzgâr esse, kopsa dalından;
Anlayan olmasa garip hâlinden,
Yaralansa başın, gözün, dilinden;
Konuşamaz, dili şişer mi bilmem.
Destek almış yükselirken çınardan,
Yoksun nezaketten, mahrum hünerden;
Bir sam yeli çıksa şöyle kenardan,
Düşme korkusuyla şaşar mı bilmem.
Çınar on asırlık, kabak beş aylık;
Yaptığı küstahlık, halleri toyluk;
İsteği, çınara süresiz beylik;
Zemheride zevkten coşar mı bilmem.
Çınarın ucuna çıkınca birden,
Gördük, ayakları kesilmiş yerden;
Zanneder kendini halkolmuş nurdan,
Çınarsız, o yerde yaşar mı bilmem.
Karabudak bahar geçer, yaz geçer;
Gün dolanır, mevsim döner, güz geçer;
Kış gelince kasırgalar düz geçer,
Kabak hâlâ haddin aşar mı bilmem.
18.05.2019 F. K. ( KARABUDAK)