Yıl bin dokuz yüz kırk dört, Sıtalin iktidarda;
Yüz kırk altı Azerî sığınmış ana yurda.
İkinci Dünya Harbi bitti, bitmek üzere;
Yenildi Hitler, Rus’un ayağı değdi yere.
Yüz kırk altı aydının izini sürdü Moskof,
Türkiye soydaşlara sahip çıkamadı of.
Azerbaycan’ı bizden ayıran coşkun Aras,
Nehre kurulan köprü Boraltan’ın adı yas.
Türkiye’ye sığınmış yüz kırk altı münevver,
Sıtalin Ankara’ya demiş ki: Onları ver!
Karakol komutanı soruyor Ankara’ya,
Aldığı buyruk ise tuz ekiyor yaraya.
Bir kez daha soruyor karakoldan komutan,
Mülteciler kahrolmuş o cevap geldiği an!
Verin demiş Ankara, mültecileri Rus’a;
Bu karar duyanları boğmuş en hazin yasa.
Yalvarmış mülteciler: Ölmek olmaz hiç tasa,
Gerekirse öldürün, vermeyin bizi Rus’a!
Ne yapacak komutan, emir demiri keser;
Türklüğün tarihinde yok böyle kötü eser.
Ana yurda sığınan yüz kırk altı Azerî
Bindirilmiş tirene gönderilmiş yüz geri.
Geçmişler Boraltan’ı ölümü duya duya,
Sorguya çekilmeden varmışlar hep uykuya!
Bekliyormuş cellatlar karşıda hazır kıta,
Yüz kırk altı masum can veda etmiş hayata!
Bir adım öncesinde burada vicdan susmuş,
Cellatların silahı hep birlikte kan kusmuş!
Ana yurtta ölmeyi ne kadar istemişler,
“Gelin vermeyin Rus’a, siz öldürün!” demişler.
Onların katili kim, Ankara mı Moskof mu?
Türk’ü Moskof’a veren vicdan mı yoksa kof mu?
Soydaşları Moskof’a al demek cinayettir,
O canları unutmak Türklüğe ihanettir!
14.11.2018 F. KARATEPE