1919 yılı eylülünde Gazeteci Ahmet Emin YALMAN, VAKİT gazetesinde aşağıdaki yazıyı yazmıştı:
“Birçokları bizimle insanlık adına ilgilenecek, sonra kendi kendine çekilecek bir devlet bulunamaz, bu bir hayâldir diyorlar. Biz iddia ediyoruz ki böyle bir devlet vardır ve Amerika’dır.”
2Ekim 1919 tarihli İRADE-İ MİLLİYE gazetesinde de şunlar yazıldı:
“...Hasis çıkarlarını kutsal duygulara yeğleyip halkın dışında resmi bir güçle, bunun etkisinden yararlanan açgözlü ve yozlaşmış bir azınlığın dışında bütün millet, bütün memleket, Anadolu’nun sinesinden verilen bir işsret üzerine dalga dalga kıyam etmiş, herkes aynı duygu ve istekle birleşmiştir. İşte Harekât-ı Milliye günümüzün en büyük sorunu olan millî bütünlüğü ve bağımsızlığı korumak için bütün milletin azim ve imanından doğdu.
Bu ayaklanma, yalnız hamiyetsiz bir hükümeti inatla tutunduğu iktidardan düşürmek değil, milletin kaderini belirlemede millî iradeyi egemen ve milleti etkin kılmak ve şu anda dışarıdan varlığımıza yöneltilecek saldırıları red ve iptal etmek ve ebediyyen halk egemenliğini sağlamak gibi üç cepheli bir sahnede mücadeleyi göze almış olmakla cihan tarihinin bir mislini daha kaydetmediği en azametli bir harekettir.”
Bu yazı imzasız çıkmıştı ama yazarının Mustafa KEMAL olduğundan kimse kuşku duymuyordu.”
Attilâ İLHAN. (HANGİ ATATÜRK)
Bir daha soralım:
Yüz bir yıl önce Anadolu’da yakılan bağımsızlık düşüncesinin eyleme geçirilmesindeki tartışmada kim haklı çıkmıştır?
Mandacı zihniyet mi Türk milliyetçiliği mi?
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!