Bir yaz günü eşeğine yüklediği hasır şapkaları satmaya götüren Hasır Şapka Ustası, yolunun üstündeki ulu ağacın gölgesinde biraz dinlenmek için şapkaları yere indirmiş. Kendi başında da bir hasır şapka varmış.
O arada ağacın dallarındaki maymunlar yere inip adamın şapkalarını aldıkları gibi ağaca tırmanmış.
Her biri, adamı taklit ederek şapkaları başlarına takmış.
Şapkacı telaşa kapılmış. Öfkeyle başındaki şapkayı çıkarıp yere çarpmış.
Bütün maymunlar da şapkaları başlarından çıkarp yere atmış. Şapkacı hemen şapkaları toplamış. Eşeğe sarıp yola koyulmuş. Ertesi yıl, torunu ile birlikte gitmiş şapka satmaya. Yine aynı ağacın altında mola vermişler. Yine maymunlar şapkaları alıp ağaca çıkmış. Dede, torununa demiş ki:
- Hiç merak etme. Ben şapkaları nasıl alacağımı biliyorum. Şapkamı çıkarıp yere çarpınca bütün maymunlar şapkaları atacak. Biz de toplayıp gideceğiz...
Gerçekten de öyle olmuş. Bir tek şapka bırakmadan pazara gitmişler.
Yirmi yıl sonra dedesinin işini yapan torun, aynı ağacın altında mola vermiş. Eşeğin yükünü indirmiş. Yere oturmuş. Dinlenirken maymunlar şapkaları alıp ağaca çıkmış. Genç şapkacı kendi kendine konuşmuş:
- Ne yapacağımı biliyorum. Dedemden öğrenmiştim. Şapkamı çıkarıp yere çarpınca bütün maymunlar şapkaları atacak!..
Şapkasını çıkarıp yere atmış. Ne var ki beklediği olmamış. Az sonra bir maymun yere inip şapkacının yere attığı şapkayı da almış. Sonra genç adama okkalı bir tokat aşketmiş...
Ve demiş ki:
- Senin deden varsa bizim de dedemiz var. Biz gözümüzü açtık artık. Haydi git yoluna. Şapkaları alırım diye de heveslenme!
Maymunlar bile uyanmış Ey Türk! Sen ne zaman uyanacaksın? Oysa senin Mustafa Kemal ATATÜRK gibi bir Devlet kurucun, Bilge Kağan gibi taşlara yazdığı buyrukla öğüt verici atan var!..
NEMUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!