“Tanınmış bilginlerden Tuslu Naşir, yazdığı yeni kitabını Abbasilerin son hükümdarı Mustasım’a takdim etmiş. Bu sırada hükümdar Bağdat’ta nehir kenarındaymış. Yanındakiler, bu kitabın Felsefeden bahsettiğini söyleyince Mustasım kitaptan bir sayfa koparmış ve:
- Bu sayfa kirlenmiş, yıkanması lazım!.. diyerek suya atmış. Kitap düşmanı Halife bununla da yetinmemiş. Naşir’e demiş ki:
- Bunu getireceğine Tus’tan bir öküz getirseydin daha iyi ederdin!
Bu sözden sonra, yanındakilerden biri kitabı olduğu gibi nehre atmış.
Naşir bu duruma çok üzülmüş. Orada daha fazla kalmanın bir anlamı olmadığını düşünerek, gitmek üzere ayağa kalkmış. Oradakiler:
- Molla, nereye gidiyorsun?.. demişler. Naşir:
- İstediğiniz öküzü getirmeye gidiyorum!.. karşılığını vermiş. Bu üzüntü ile Hülagu’nun yanına gitmiş. Hülagu’dan beklemediği iltifat ve itibar görmüş. Hülagu’yu Bağdat’ı almaya da o ikna etmiş.
1258 yılında Halife Mustasım elleri bağlı olarak Hülagu’nun huzuruna çıkarıldığı gün, Hülagu altın tahtta oturuyormuş. Naşir de yanındaki gümüş tahtta. Naşir, halifeyi görür görmez intikamını almış:
- Ismarladığın öküzü getirdim! Nasıl beğendin mi?..”
Ne demişler:
- Dinsizin hakkından imansız gelir!..
Siz kitaba düşman olursanız, kütüphane kaatilinin elinde tutsak olursunuz! Hani bizim memlekette de Felsefe ve kitap düşmanlığı revaçta ya...
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!