1989 yılının 16 Ekim günü Cumhuriyet Lisesi’nde okul müdürü olarak göreve başlamıştım. Bir iki hafta sonra okul müdürlerini Öğretmenlerin aylıkla ödüllendirilmesi konusunda toplantıya çağırdılar.
Ben o toplantıda söz alarak: “Aylıkla ödüllendirmeyi en çok hak eden öğretmenler, Denizli’nin en uzak köy ve kasabalarında, imkânsızlıklar içinde öğrencisine eğitim veren öğretmenlerimizdir.” demiştim. 24 Kasım Öğretmenler Gününden önce okulumuzda aylıkla ödüllendirilenlerin isim listesi geldi. Aralarında kendi ismim de vardı.
Hemen Milli Eğitim Md. Yardımcısını aradım. Telefonda dedim ki:
- Sayın Hocam, ben ödüllendirilmesi gereken öğretmenlerle ilgili bir ilke ortaya koyan konuşma yapmıştım. Sizin beni aylıkla ödüllendirmeniz rüşvet mi oluyor? Ben bu ödülü hak ettiğimi kabul etmiyorum. İki aylık müdür nasıl aylıkla ödüllendirilmeyi hak eder?..
Milli Eğitim Md. Yrd. şöyle bir açıklama yaptı:
- Biz senin müdürlüğünü değil, öğretmenliğini değerlendirdik!..
Ben resmi yazı ile de ödülü alamayacağımı bildirdim. Kabul edilmedi. Ben o ödülü almadan, mezun olduğum köy ilkokulunun Koruma Derneğine bağışladım.
Bana göre, o yıl aylıkla ödüllendirilmem uygun değildi. Onun için itiraz ettim ve ödülü almadım!
Devlet görevinde çalışanlar, haklı olduklarına inandıkları konularda itiraz haklarını kullanabilirlerse işler daha doğru yapılır diye düşünürüm.
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!