Ağzında su karınca, gidiyormuş yolunda;
İbrahim’in işleri gitmiyormuş yolunda.
Karıncayı görenler, hemen soru sormuşlar;
Bu telaşlı gidişi bir belâya yormuşlar.
Demişler: Ey karınca! Bu yolculuk nereye?
Ağzındaki su da ne? İlaç mı bir bereye?
Karınca gayet vakur, cevap vermiş sorana;
Gidişi merak edip bir belâya yorana.
İbrahim ateşteymiş. Duydum, demiş karınca;
Ateşi söndüreyim, gidip ora varınca.
Demişler: Bir damlayla ateş nasıl sönecek?
Ateşi Nemrut yakmış. Var mı onu yenecek?
Karınca bu suale cevap vermiş doğrudan,
Maksadı ayrılmakmış yalan, yanlış, eğriden.
Ben de bilirim dostlar, bir damlayla od sönmez;
Yaratan istemezse kimse kimseyi yenmez.
Yolcu bir daha sormuş: Sendeki telaş niye?
Çok hızlı gidiyorsun, durmadın bir saniye!
Karınca açıklamış, dosdoğru meramını;
Herkes bilsin istemiş, karıncanın nâmını.
Ben de biliyorum ki ateşi söndüremem,
Daha önce kurulan pilanı döndüremem.
Benim istediğim şu: Tarafım belli olsun!
İbrahim darda imiş. Kanatlı, elli olsun.
Sen de istemiyorsan dostun tek kalmasını,
Bîtaraf olanların bertaraf olmasını...
Gerçek adalet için tarafını hemen seç,
Garip, yetim, mazlumu nerde görsen kucak aç!
10. 11. 2019. F. KARATEPE