“Nasrettin Hoca, Akşehir pazarına küçük tepsi içinde kaymak götürüp satıyormuş. Tepsinin içinde kaymak ince göründüğü için zor ve ucuza satabiliyormuş...
Başkalarının hileli kaymakları daha kolay ve pahalıya gidiyormuş...
Bir pazar günü, önceden planladığı tedbirini almış.
Tepsinin altına taze sığır dışkısını döşemiş. Üstüne de inek kaymağını kapatmış.
Sabah erkenden pazarda yerini almış. Devlet dairesinde memur olan biri, kaymağı görünce dayanamamış. Fiyatını sormuş. Hoca, önceki sattığı fiyatın iki katını söylemiş. Müşteri, kabarık kaymaktan şöyle bir parmak almış.
- Ooo... Tadı da çok güzelmiş!.. demiş.
Nasrettin Hoca, müdahale etmiş:
- Efendi, fazla daldırma boku çıkar!..
Müşteri, ikinci parmağı daldırmadan kaymağı alıp gitmiş!...”
Bizim şu Millî gelir dediğimiz, ülkenin toplam geliri de Nasrettin Hoca’nın kaymağı gibi değil mi?
Kaymağını, memleketin kaymak tabakası yiyor!...
Gerisini de geri kalanlar!..
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!