Yemyeşil çimenlerle, ağaçlarla çevrili, rengi yeşile çalan bir göl ve üzerinde kayarcasına hiç çaba harcamadan yol alan bir ördek… Ne kadar güzel yüzüyor değil mi? Suyun içerisinde kayıyor, rengârenk tüyleri gün ışığı ile parlıyor. Başı dik ve mağrur. Yavaş boyun ve göz hareketleri ile etrafı izliyor.
Evet, çevrenizdeki herkes tıpkı bu ördek gibi değil mi? Etrafınızdaki insanlar şen kahkahalarla, güzel kıyafetleri ve bakımlı vücutları ile göz dolduruyor. Sadece onlar mı? Hayır, sadece etrafınızdakiler değil. Herkes öyle. Bir bakıyorsunuz sosyal medyaya, insanlar en güzel elbiselerini giymiş. Bakımlı erkekler ve kadınlar yüzünde en güzel gülümsemeleri ile arzı - endam ediyorlar. Sanki bir gram bile fazla kiloları yok ve hepsi hamburgerin etrafından ketçap mayonez sızdırmadan, şeftalinin suyunu akıtmadan çatal bıçakla yiyebiliyor. Kendiliğinden zahmetsizce.
Oysa tüm bunlar buzdağının görünen kısmı.
Bir çift düşünün… Hafta sonu sinemaya gidecekler. Evde başlıyor tartışma.
'Hadi geç kalıyorsun yetişemeyeceğiz seansa' şeklinde başlayan tartışma yolda trafik karmaşası ve araç kullanma şekli ile devam eder. Çift sinema salonuna ulaşır ve filme girer. Sinema salonundan paylaşan bir resim düşer sosyal medyaya…
Hafta sonu, güzel bir film ve aşkım etiketiyle…
İşte bu sosyal medya durumu Stand ford Üniversitesi tarafından ele alınmış, sakinlik ve kontrol arasındaki bu davranışa atıfta bulunarak ördek sendromu adı verilmiş.
Çevremizdeki, sosyal medyadaki insanların paylaşımlarına bakıldığında herkesin hayatında kişisel yetersizliklerinin bulunması muhakkak görülmesine rağmen nasıl olur da herkes bu kadar mutlu, başarılı ve huzurlu olur. Olur mu? Öyle görünür mü?
İşte bu insanların istedikleri duygu ve davranışları zahmetsizce elde edilmiş var olma durumla ördek sendromu diyoruz
Ördek yüzeyde zahmetsizce kayarak yüzüyor gibi gözükse de, suyun altına daha yakından bakıldığında bu küçük bacakların hızlı şekilde hareket ettiğini görürsünüz. Sakinlik ve dinginlik sadece düzeydedir. Altta ise ördeğin istediği yöne ilerlemesini sağlayan büyük bir çaba vardır.
İşyerimizde hiçbir iş yapmıyormuş gibi görünen, ancak tüm projeleri zamanında tamamlayan iş arkadaşımız, üniversitede sürekli gezen ancak tüm sınavlardan başarı ile geçen sınıf arkadaşımız, hiç ölçü kullanmadan tam kıvamında ve lezzetli yemek yapan komşumuz…
Peki biz bu kadar çabalarken onların aldığı sonucuna göre daha az başarı elde ediyoruz?
Esas soru şu;
İnsanlar gerçekten göründüğü kadar mutlu, zengin bakımlı ya da mükemmel mi?
Ya da biz bu bize gösterilen mi?
İşyerinizdeki hiç çalışmayan ve projelerini tam zamanında bitiren eleman muhtemelen sabaha kadar çalışıyor ve siz ortak olmayan bu süreci göremiyorsunuz. Üniversitede sürekli gezen ancak tüm sınavlardan başarı ile geçen arkadaşınız belki de bütün verimli ders çalışma tekniklerini zorluklarla öğrenmiş ve ders çalışmak için ayırdığı zamanda sadece çalışmaya
odaklanıyor. Hiçbir ölçü kullanmadan, tam kıvamında ve lezzetli yemekler yapan komşumuz o noktaya gelene kadar belki de defalarca o yemeği yaktı,
Evet, hiç kimsenin hayatı mükemmel ve sorunsuz değil. Kimsenin hayatı suyun üzerinde kayar gibi görünen o ördek gibi değil.
Tüm paylaşımların, yaşaranların altında hüzünler, acılar, düş kırıklıkları olduğu gibi inanılmaz bir çaba bir uğraşı var. Bazılarının belki biraz daha fazla.
Bu nedenle kendimizi beğenmeme, aşağılama gibi, başkasını kendimizden üstün görme de suyun altındaki ayaklarınıza yapılabilecek en büyük hata, en büyük kötülük olur.
Sevgi ile kalın.
İyi haftalar
Yazılarınızı severek okuyorum.Başarılarınızın devamını dilerim
Evet harika