“ Ergenlik en kötü ve en iyi dürtülerin birbiriyle savaştığı ve kişiyi ele geçirmeye çalıştığı dönemdir”
G. Stanley Hall
Okurlarımdan gelen talep nedeniyle bu hafta çocuk ve ergenleri ders çalışmaya yönlendirebilme üzerine bu yazıyı kaleme aldım.
Soru bana ilk yönlendirildiğinde aklıma üniversitede bir hocamızın bize anlattığı şu anekdot aklıma geldi ve gülümsedim.
“ Bir ergen arkadaşları ile gittiği alışverişten bir kazak alarak eve dönmüş. Büyük bir heves ve istekle aldığı kazağı anne ve babasına göstermiş. Ailesinin kazağı çok beğendiklerini belirtmeleri üzerine ergenimiz:
“ Kazağı bu kadar beğeneceğinizi düşünseydim kesinlikle almazdım” demiş.
Şaka bir yana kendini bulma dönemi olarak da adlandırılabileceğimiz ergenlik, özellikle kötü alışkanlıklar, yanlış arkadaşlıklar, yanlış yönelimlerin olabileceği sancılı bir dönem. Bu süreci ne kadar sağlıklı atlatabilirsek yetişkinlik dönemine o kadar sağlam bir başlangıç yapabiliyoruz.
Hepimizin hayatımızın yönünü etkileyecek eğitim yönelimleri ve sınavların bu döneme denk gelmesi de ayrı bir handikap.
Gençliğin tüm enerjisi ile dolu olan çocuğumuzu bir masanın başına oturtup, ders çalışmasını sağlamak da ayrı bir sorun.
Ders çalışma gerekliliği ile ilgili en önemli sorun bu eylemin haz duygusu vermemesi ve beynin bu eylemi sevmemesidir. Ders çalışmak son derece sıkıcı ve tercih edilmeyen bir faaliyettir. Her ne kadar öğrenme eyleminin keyifli yanları olsa da ders çalışmak ile öğrenmenin her zaman aynı şey olmadığını da bilmemiz gerekiyor.
Öğrenme özü itibariyle içten gelen bir yönelim iken, ders çalışma dıştan gelen bir talep. Dolayısıyla ebeveynlerin ve öğretmenlerin neyi nasıl yapması gerektiğini söylemesi çocuklar için hiç de heyecan verici bir durum değil. Biz istiyoruz ve doğru buluyoruz diye bir çocuğun motive olmasını ve ders çalışmasını beklemek hayalcilik olur.
Çocuğumuzun da bizimle aynı fikirde olması durumu değiştirmez. Çünkü kendimizden de biliyoruz ki beynimiz her zaman doğruyu yapma eğiliminde değildir ve doğru her zaman has vermez. Çünkü beynimiz özü itibarıyla “akıl ve düşünme odaklı” olmaktan çok, “dürtü ve haz odaklı” dır. Bu nedenle doğrularınızdan çok hata olduğunu bilsek bile arzularımızın peşinden gideriz Çocuklarımız da daha farklı değil. Bu nedenle birçok çocuk ve ergen ders çalışmanın gerekli olduğunu bilse de bunun gereğini yapamayabilir.
Her insanın motivasyon yapısı farklıdır. Öncelikle çocuğunuzun hangi motivasyona sahip olduğunu tespit etmeliyiz.
Şöyle ki;
Motivasyon iç ve dış motivasyon olarak ikiye ayrılır. İç motivasyonu yüksek çocuklar amaçlarını bilmek ve planlı çalışmak isterler. Amaçlarını netleştirdiklerinde hedefe odaklanabilir ve sabırlı kararlı bir şekilde amaçlarına doğru harekete geçebilirler. Ancak iç motivasyonun fazla olması halinde “hırs” ortaya çıkar ki bu da bazen çocuğumuza zarar verebilir.
Dış motivasyonu yüksek çocuklar ise sonuç odaklıdır ve yönlendirmeye ihtiyaç duyarlar. Çoğu zaman çabuk sıkılır ve başladıkları işi yarım bırakabilirler. Sonu gelmeyen mazeretleri vardır ve sürekli erteleme eğilimindedirler.
Çocuğumuzun motivasyon tipini belirledik peki nasıl ders çalışma alışkanlığı kazandıracağız?
Ders çalışma alışkanlığı erken yaşlarda kazandırılmalı tıpkı kitap okuma alışkanlığı gibi. Bunun içinde ebeveynlerin ve eğitimcilerin sorumluluk almaları ve ortak bir tutum sergilemeleri çok önemli. Bu süreçte önerilerim sizlere katkıda bulunabilir diye düşünüyorum:
- Başarı duygusu tattırılmalı
Dış motivasyonu azaltıp iç motivasyonu arttırmanın tek yolu başarı duygusunun arttırılmasıdır. Çocuğumuzun başarılı olacağına dair inancımızı korumalıyız. Çocuklarımızın başaramadığı konularda ısrarcı olmak yerine başarılı olduğu konulara odaklanarak buradan başlamak en doğru yoldur. Elbette süreç içerisinde sıra başaramadıklarını da gelecektir.
-Çalışılan ortamda koku kullanma;
Ders çalışma sorunu yaşayan çocukların en çok ifade ettikleri sorun ilk başlama anı ile ilgilidir. Eğer ders çalışma ile ilgili ilk adım atılabilirse, çocuğumuz gerisini getirebilir. Bunlardan biri de kokudur. Çocuğunuzun odasına hafif ve hoş bir koku sıkmak olumlu sonuçlar verebilir. Koku beynimizde duygu ve hafıza merkezlerini harekete geçirdiği için çocuğumuz da olumlu yönde etkileyebilir.
- Minimum saat uygulaması
Yaşına göre çocuğumuzun ders çalışma sürelerini belirlemeli, abartıdan kaçınmalıyız. Sürekliliğin korunması adına minimum saat uygulaması çok işe yarayabilir. Çocuğumuza konuşmalı ortak bir süre belirlemeliyiz. Çocuğunuzun yaşına göre 10-15- 20- 30 dakika gibi süreler belirlenmeli bu sürede çocuğumuz ders çalışmasını sağlamalıyız. Bu kısa süre çocuğumuzu motive olmasında etkili olacaktır.
-Ödüllendirme
Ödül çok tartışılan bir konu olmakla beraber beynimizin haz alma duygusunu tetikleyeceğinden etkili olacaktır. Çalışma alışkanlığı kazandırılması sürecinde küçük ve makul ödüller yeterlidir. Ödül sadece bir araçtır ve araçla amacın yer değiştirmesi tabii ki istenen bir durum değildir.
- Yalın Oda
Çocuğumuzun odası, çıkartma, poster, resim, oyuncak gibi ilgi ve algı dağıtacak nesnelerle dolu olmamalı sadeleştirilmelidir. Çocuğumuzun ısrarcı olması halinde ortak bir karar verilerek birkaç eşya bırakılabilir ancak diğerlerinin kaldırılması gerekmektedir.
Tüm bunların dışında ders çalışılacak odanın havalandırılması, ışıklandırılması ve masa sandalyenin uygunluğuna dikkat edilmelidir.
Son olarak çocuklarımız söylediklerimizden çok yaptıklarımız ile ilgilidir. Çocuğumuzdan sürekli ders çalışmasını ve kitap okumasını isteyip kendimizin TV karşısında ya da bilgisayar başında olması hiç de gerçekçi değildir. Biliyorum gün boyu işte yoruldunuz. Akşamları birkaç saat dinlenmek TV izlemek internette sörf yapmak sizin de hakkınız. Evde yapılacak işleriniz var. Ancak çocuğumuz ders çalışma alışkanlığı kazanana kadar en azından bizim de; gazete, dergi ya da kitap okumamız bu süreci kolay atlatmamıza katkı sağlayacaktır.
Sevgi ile kalın
İyi haftalar
Her yazınızı büyük keyifle okuyorum
Yazılarınızı severek okuyorum. Başarılarınızın devamını dilerim Sayın Gülsen Ertör.
Çok beğendim sabırla dikkat etmek le yapılırsa kesinlikle doğru yöntem ellerinizi sağlık %