(Sırrı BİLTEKİN)
Hasan AKIN Sırrı BİLTEKİN
11.07.2017 Kızılkaya/Bucak/Burdur
Ülkemizde Kültür taşıyıcısı ve aktarıcılarımız diye saymaya kalksak hepimizin ilk aklına başta Aşık’lık geleneğini devam ettiren sayıları zaman içerisinde azalan Aşıklarımız ve mahalli sanatçılarımız gelecektir.
Burdur ve Teke yöresinde bugün hala azımsanmayacak sayıda düğünlerimizi, eğlence ve kutlamalarımızı gerçekleştirdiğimiz özel günlerimizde bizlere eşlik eden eğlendiren kuşaktan kuşağa usta çırak ilişkisi ile bu mesleği sürdüren mahalli sanatçılarımız azımsanmayacak sayıda mevcuttur.
Bugünsizlere onlardan biri olan TRT Antalya Radyo’sunda Antalya’nın sesi programında ve Sahnelerde birbirinde değerli sanatçılarımıza bağlaması ile eşlik eden,yöre türkülerimizin ve oyun havalarının günümüze aktarılmasında önemli bir yeri olan, Bucak ve çevresinde Altmış (60) yıl mahalli sanatçılık yaparak düğünlerinde ve eğlencelerinde muhabbetlerininaranılan insanı olan SırrıBiltekiniletanıştırmak istiyorum.
Daha önceden kendisinde birkaç sohbette bahsedilmişti, Sırrının sazı şöyle, Sırrı Şöyle söyler diye sohbetlerimizde adından sık sık söz ediliyordu, 08 Temmuz 2017 günü yine Bucakta mahalli bağlama ustası Mehmet ŞENCAN ve Bucak Zeybeği kaynak kişilerinden Süleyman ŞENCAN ile sohbet anında yine Sırrının sazından ve sözünden sohbet başlayınca sözlerini keserek madem bu kadar bu kişi bucağın türkülerine ve oyunlarına eşlik ettiyse çalıp söylediyse neden benimle tanıştırmadıklarını sordum onlarda tabi neden olmasın bizde çok isteriz dediler kendisi Kızılkaya’da yaşadığı için telefon edelim müsaitse gidelim dediler bende kabul ettim. Sırrı BİLTEKİN ile bağlamacı mahalli sanatçı Mehmet ŞENCANtelefon’la görüşerek durumu anlatarak randevu istedi o da kabul edince üç gün sonra sözleştik.
Gitmeden önce Kızılkaya hakkında biraz bilgi toplamıştım, Kızılkaya'nın tarihi M.Ö. 1295 Etiler zamanında Pisidya Cumhuriyeti 1511 şah Kulu isyanı bu bölgede ceryanetmişytir. gitmektedir. Pisidya Cumhuriyeti, Eti imparatorluğu'na bağlı, içişlerinde bağımsız bir devlet idi. Pamiiya, Karyalıkya gibi diğer küçük devletlerle komşu bulunuyordu. Pisidya'nın çevresinde Komabe (bugün Garipçe), Kratopolis (bugün Kızılkaya), Legost (bugün Büyükköy), Pogla (bugün Çomaklı), Vebre (bugün Bozova)gibi küçük devletçikler bulunmaktaydı. Kızılkaya tarihi daha sonra Roma-Bizans Devri, Selçuklular Devri, Beylikler Devri, Osmanlılar Devri olmak üzere 5 ana bölümden oluşmuştur. 1511 şah Kulu isyanı bu bölgede büyüyerek yayılmıştır. Kızılkaya kurulduğu günden bugüne kadar hem Bucak ilçesine bağlı yerleşim yerleri arasında hem de Burdur iline bağlı köy ve kasabalar arasında daima en önde gelen yerleşim yerlerinden birisi olmuştur. (Vikipedi, özgür ansiklopedi.)
Soldan sağa:Hasan AKIN, Süleyman ŞENCAN,Sırrı BİLTEKİN,Mehmet ŞENCAN
|
Derleme Anıortada Sırrı BİLTEKİN |
11 Temmuz 2017 Salı günü saat 14 civarı öğleden sonra Bucak’tan Mehmet ŞENCAN, Süleyman ŞENCAN ile birlikte yola çıkarak eskiden Roma yolu ve Deve kervan yolu olarak kullanılan Bucak ovasını yararak, Antalya istikametine devam eden asvalt yoldan Kızılkaya’ya saat 14:30 civarı vardık, Mehmet
ŞENCAN eli boş gidilmez düşüncesi ile Sırrı ustaya çarşıdan hediyelik hazırlattı, (Mehmet Şencan aynı zamanda Bucaklı hayırsever bir iş adamıdır.) arabamızı Sırrı Biltekin’in evinin sokağına park ederek kapıya doğru hareket ettik bizi kendileri kapıda karşılayarak hoşgeldiniz diyerek selamlaştıktan sonra yukarı buyur etti iki katlı narenciye bahçeli bir evdi odaya girince söze başladı,
Yüksek Yüksek Tepelere Dağlara Derlerki Yücedir Yüce
Benim Dostlarım Ziyaret edecekmiş duydum
Sevincimden uyku uyuyamadım üç gün üç gece
Burdurun Aziziye köyünden Hasan Akın hocam
Hoş Geldin Diğelim Sizlere;
Mehmet ve Süleyman ŞENCAN’na dönerek;
Arabası Ford değil Fiat değil Mandır
Bucağın Zeybeklerini Oynayan Süleyman ŞENCANDIR.
Boyunlarına takarlar Şıngırdaklı Halı
Bucağın Vardır Kervansarayı İncirhanı
Vardır Bucağın Bağlamacısı Sayın Mehmet ŞENCANI.
Diyerek bizleri mani söyleyerek karşıladı.Üçümüzüde maniyle ayrı ayrı selamlama biçimi çok hoşumuza gitmişti, o zaman anladımki gelmekte ne kadar isabetli bir karar verdiğimizi doğru insanı bulduğumuzu kim bilir daha ne kadar dağarcığında bilmediğimiz maniler, türküler ve anılar olduğunu düşünerek Kamera ve kayıt cihazlarını hazırlayarak, kendisini tanıtmasını söyledim.
Sırrı BİLTEKİN 1938 “Ben Sırrı Biltekin Bucak Kazasının Yuva köyünde 1938 yılında doğdum anamın adı Ayşana babamın adı Halil’dir,babamın babası Karapınar köyünden OmarHocalar sülalesindendir, ama babamın annesi Bademağacı kasabasından gelmektedir. Bize lokumcular sülalesi derlerdi, beşkardeşim vardı, ben yuva köylüyüm emme[1] benim ömrüm Bucak’ta geçti daha çok Bucaklı sayılırım,Benim amcalarım düğün ederler güzel saz çalarlardı Küçükken onlardan görüp heveslenirdim, değnekleri, çamaşır tokuçlarını saz yapar çalardım.Askerliğimi Doğubeyazıt ta yaptım,1964 yılında evlendim bir kız bir oğlan 2 çocuğum var beş torunum var.”
Peki bir saz çalmaya nasıl başladınız.?.
Sırrı BİLTEKİN 1938 “Benim Osman, Ali, Mehmet amcalarım güzel saz çalarlar düğün ederekgeçimlerini çalgıcılık yaparak sağlarlardı, Süleyman Şencan söz alarak girerek Mehmet Amcası babamın asker arkadaşıdır diye belirtir, Osman amcam ile, Mehmet Amcam’ın dizlerinin dibine oturur onların çalışlarını söyleyişlerini seyrederdim yarenliklerine doyum olmazdı, onlar yokken değnekten saz yapar çalar veya anamın çamaşır tokucunu[2] saz yapar çalardım, Eskiden evimizde çamaşır makinası yoktu anam hayratta[3] tokuçla çamaşır yıkardı tokuç saza benzer onun gövdesine çivileri çakar kiremit telinide takar saz gibi çalmaya çalışırdım rahmetli annem hem kızar hem çekişirdi[4] bir gün harman yerinde amcam gille harman dövüyoruz onlar düğen[5] sürüyor öküzlerle ben bir taşın üzerinde tokuçtan yaptığım sazla oyalanıyorum çalmaya çalışıyorum söylenmeye başladım tokuçtan yaptığım sazla;
Taş Başında Yatan Oğlan
Taş Böğrüne basan oğlan
Parasına gıyamamış
Dul karı ile yatan oğlan
Ovada kara kedi
Kalmadı keklik eti
Amcan gızını vermezse
Yakarım memleketi
diye hava[6] çekince harman döven Osman Amcam’gil beni diliyorlarmış el ettiler bana Sırrı gel buraya bize bir hava çekiver diye çağırdılar, hava çekersem ellerinde bir avuç ala şekerini göstererek bana vereceklerini söylediler, bir hava çektim bir ala şeker verdiler bir daha söylersen bir daha vereceğiz dediler şeker gıymatlı[7] o zaman şekerin hepsini alıncaya kadar hava çektim Amcam gile harman yerinde böyle, böyle, başladım çalıp söylemeye içimden geliyordu, gelelim saza Amcam gilin sazı aldım eve getirdim,anam daha önce sağdan soldan çalıp söylediğimi duyuyormuş tokucunu saz yapsamda üstüne durmamıştı, ben sazı tıngırdatmaya[8] başlayınca anam sırrı sazı kafanda parçalarım diye bağırarak çekişdi, meğerse o gün anamın çamaşır günüymüş saz yaptığım çamaşır yıkadığı tokucu bulamayınca hayratta benide saz çalarken bulunca çok kızdı dellen’di[9]nur içinde yatsın namazına çok düşkündü anan bana bağırmaya başlayınca babam geldine oluyor burda diye sordu bende babama anam sazı kıracak dedim tabi eskiden geçler bağa, bahçeye, işe,reçberliğe[10] giderdi ben gitmez evde orda, burda, tokuçtan yaptığım sazı çalmaya çalışırdım babam da bunu duymuş anama dönerek bak dedi nasihat etmeye başladı senin evine kır bekçisinden, muhtardan,lokumcuHalil’in oğlu şunun bağına girmiş, şunun malını almış haylazlık[11] etmiş diye suç işlemiş diye şikayete gelen oldumu dedi, o da hayır dedi o zaman bana dönerek bak oğlum beni eyi!dinle dedi; başta yalan söylemeyeceksin,söz verdiğin birşeyi yapacaksın yapamayacağın bir şeye söz vermeyeceksin,diye baya bir nasihat ettikten sonra sazı çalacaksan elin bir acı almasını çalmayacaksın, ben olmazsam evin vekili sensin dedi bunu duyunca hemen vardım babamın kucağına sarıldım, anamda eyi ettin gali herif diye babama söylendi oda benim oğlum saz çalsın başka bir şey çalması yalan söylemesin dürüst olsun temiz ahlaklı olsun dedi Baba’mım verdiği izinle çalmaya böyle başladım.
Bucakta Sinemada Konser anı: Sırrı BİLTEKİN, Osman ERDOĞAN,ve oğlu Mustafa BİLTEKİN |
Peki düğün etmeye ne zaman nasıl başladınız.?
[1] Lakin
[2] Çamaşır yıkamada kullanılan ağaçtan yapılan ucu kalın değnek-
[3] Çamaşır yıkanan yer
[4] Söylenirdi
[5] Ağaçtan olup altı çakmak taşları ile döşeli harman bıçkı düzeneği
[6] Türkü
[7] Kıymetli
[8] Çalmaya
[9] Çıldırdı
[10] Çalışmaya
[11] Yaramazlık
Sırrı BİLTEKİN 1938 “Daha sonra Mustan dayı diye komşumuz vardı rahmetli oldu, o da düğün ederdi güzel saz çalardı bize geldi bir gün, ben kendimi ona göstermeye çalışıyorum, beni şöyle bir süzdü,Sırrı dedisen böyle çalışırsan sanatçı olursun dedi daha sonra,Mustandayım ve amcalarım 11-12 yaşlarında Bucağa düğüne götürmeye başladılar, o zaman küçük bir sazım var Bucağa düğüne Amcam gil veya Mustan dayım kim götürürse araba olmadığı için yayan giderdik, eskiden kahvelerden Bucağa kadar ev yoktu bağ, bahçeliktiyayan düğün evine vardıkmı, hem oynar hem, çalardık, oynarken yerimde duramazdım, ama çalmaya başladığımda on bir (11) yaşlarında olduğum için ayaklarım sandalyeden kısa geldiği için ayağımınaltına takoz[1] koyarak çalardım, sandalyeye boyum kısa gelirdi, o haldeyken her hafta yayan bucağa düğüne götürülerdi beğendikleri için. Daha sonra gençlik yıllarımdan beri kendim çalmaya düğün etmeye başladım. Eskiden bucakta dört gün düğün olur pazar günü gelini çıkardıktan, sonra çevre köylere düğün yapmaya giderdim, bu Süleyman’ın düğününü beş günde yaptım, Bucak’ta 20 sene kara sazla çalgıcılık yaptım sonra cihazlar çıktı ama her yerde ceryan[2]yoktu cihazın aküsü yetmezdi,Bucak’ta sanayide Mehmet CADIL var Akücülük yapardı,şimdi hayırsever bir iş adamı oldu, benim çok kahrımı çekti ona bir akü yaptırdım, onunla baya düğün ettim bir düğün 4 gün sürdüğü için akü iki günde biterdi tekrar Bucak’a döner Mehmet CADIL’dan, akü alır düğüne devam ederdim, daha sonra yeni cihazlar çıkmaya başladı İstanbul’a giderek yeni bir cihaz daha aldım Bucak’ta o zaman cihazı ilk getiren benim.”
“Yine Bucakta düğün ediyorum düğün evi hocanın[3] evine yakınmış o düğünde dört gün sürdü ohafta başka düğünler dağıldıktan sonra Bucak’ın gençleri benim düğüne eğlenmeğe geldilerbende onları muhabbetimle şenlendirirdim,sabahlara kadar eğlence olduğu için hoca biraz rahatsız olmuş galiba aradan biraz zaman geçti yine yeni cihazla Çakır Ali dayımın düğünü yapıyorum öğlen oldu, Cuma Selası verildi, bende düğünü bıraktım camiye gitmek için yola düştüm asker arkadaşım vardı Necati ASLAN nereye gidiyorsun Sırrı diye sordu bende KaravatlarMahallesine cumaya gidiyorum dedim, gel gel dedi Çukur camiye gidelim dedi beni yolumdan çevirdi, camiye girdik namazı kıldıktan sonra yan tarafta bir direk var,şöle[4] yaslandım direğe namazdan sonra vaaz dinliyorum hoca vaaza başladı hoca okudu okudu sayın cemaat dedi ; düğünler yapıyoruz ama Sırrının düğünleri çok kalabalık oluyor çok neşeli oluyor şamatalı eğlenceli oluyor, oğlanlarımız kızlarımız sırrı olmayınca gelin damat olmayacaklar böyle gidersesırrının dediği olacak dedi, o ara cemaat döndü bana bakıyor cevap vermek istiyorum dilimin ucuna geldi,” hocam kusura bakma ama senin okuduğun hutbede benim adımmı yazıyor diye sorayım dedim, camide müezzinlik yapar sahneye çıksam saz çalarım hocam bu da Allah vergisidir” demem kalmadı arkadaşlarım dur dediler söyletmediler içime attım, terbiyem müsaade etmedi camiden çıkarken başladı camcı Ziya Bucağın oğlanları Sırrı’sız düğün etmiyecekler! diye başladı eğlenmeye ses çıkarmadım. Bucakta herkes tarafından sevilip sayıldığım için sözüm onlardan fazla dinlendiği için belliki hoca rahatsız olmuştu, çalgıcı olduğumuz için hocalardan fazla söz sahibi olmamızı istemezler, cemaatle arama fitne sokmaya kalktı, camiden çıktık ben tekrar düğüne döndüm Ak fasulye çalıyorum gençler oynuyor ben bunun altında kalırmıyım Ak fasulye türküsü vardır ebemden öğrendiğim birazdan anlatayım hemen onun sözlerine ekledim,Açıldımı harımların gediği yine oldu bu sırrının dediği, diye sonuna düğünde ekleyiverdim bu duyanlar başladılar oynamayı kesip alkışa hocaya verdiğim cevabı hemen anladılar,yaşşaSırrı dayı eyi ettin dediler. Park kahvesinin[5] orda rahmetlik Hasan,Hüseyin abi çağırdı Sırrı gel bi dakika diye park kahvesinio zaman Süllü ağa çalıştırıyor,Hasan Hüseyin abi Sırrı camide hoca ne dedi diye sordu? Bende anlattım duydum dedi cevap verdin mi terbiyem müsaade etmedi vermedi, dedim millet hocayı kınadı seni değil dedi sen iki para üç paraya var yok milletin düğünü yapıyorsun milletin işini görüyorsun tabi sen daha çok sevilirsin dedi nasihat etti beni o an çok ferahlattı.”
Peki bu düğünlerde hangi oyun havalarını türküleri çalar söylerdiniz.?
Sırrı BİLTEKİN 1938 “Avşar beyleri zeybeği, Kazım zeybeği, Bağları belleme diye bir türkü vardı,“Bağları belleme dibinde eğlenme” diye,oyun havası vardı bunu Bucak’lılar çok oynardı, boğazlar, Ak fasulye, Menevşeli, bunları çalardık, bir de köy odaları vardı her aksam odada Serenler zeybeği,Kazım zeybeği, Avsarzaybeği, Gemi zeybeği, Basbas diyorlar, şimdi boğaz havaları çalar söylerdik ben bağlama çalarken gençler oyun zamanı oynar biz söylerken çıt çıkmazdı.Muhabbetler olur eğlenilirdi hep ben çalmazdım hiç unutmam arif efe dayı kel şükrü dayı vardı çok iyi çalarlardı nur içinde yatsınlar.”
1938 doğumlu olduğu için kendisine yaşından dolayı bağlama ile türkülerden örnek verip veremiyeceğiniçekinerek sordum, Peki Sırrı amca bize çalıp söyleyebileceğin veya anlatabileceğin bir türkü hikayesi varmı.?
Sırrı BİLTEKİN 1938 “Tabi ben size o zaman Ak Fasulye türküsünü hikayesinianlatıp söyleyeyim. Bu türkünün bende hatırası çoktur biraz önceki camide yaşadıklarım gibi nasıl çıktığıyla başlayayım isterseniz.
Türkülerin bir oluşu, gelişi, deyişi, vardır, bir oğlan kızı sever kız oğlanı sever alamazçeşitli sebeplerden türkü yakılır, ama ben size Ak Fasul’ye türküsünün asıl mevzusunu anlatayım.Rahmetli benim ebem[6] vardı dul kadın adında seferberlik zamanı 7 kardeş oğlan tek kız bacısı olduğu için adı dul kadın kalmış o seferberlik zamanı kıtlık da var 1945-46 yıllarında bize bakardı ilgilenirdi biz 6-7 yaslarında çocuğuz o hep bize Ak fasulyepişircem toprak tencerede derdiAk fasulye pişirir bize yedirir arkasından maşa çalarak söylenmeye başlardı;Ak fasulye pişirdim, toprak tenceresinden diye, bizde oynardık, o ak fasulyenin tadı hala damağımdadır ebemin maşa çalmasını bizi oynatmasını hiç unutamadım, gittiğim tüm düğünlerde Ak fasulye dedim çaldım, bucağın günlük gelişen olaylara göre sözlerini değiştirir çalardım hani o hoca varya demin anlattığım beni camide cemate şikayet eden düğünün birinde rast geldi hemen gözüne içine bakarak “Açıldımı harımların gediği, yine oldu bu sırrının dediği” diye ekledim okuyunca hocanın yüzü kızardı kalktı gitti düğün evinden.
Düğün anından bir kesit |
Osman ERDOĞAN ve Sırrı BİLTEKİN |
İsterseniz sizlere bununla ilgili bir anımı daha anlatayım
Bucakta Arap Abdullah vardı Allah Rahmet eylesin onunla düğün ediyoruz, onunda iki çocuğu var düğün bitince çocuklarına sarılır yatardı, birisi kızdı aynı odada kalırdık aksamları düğün evinde kızlardan birisi biz yatarken baba benim düğünümde Sırrı amcama saz çalacakmı? diye sordu babasından önce ben tabi kızım çalarım söz dedim, aradan yıllar geçti söz verdiğim Arap Abdullah’ın kızı gelinlik çağa gelmiş istemişler vermişler, Abdullah düğünü kurmuş, benim haberim yok Bucak’ta çalgıyı oğlan evi tutar kız evi bir şeye karışmaz,Abdullah eve gelince kız ağlamaya başlar ne o kız neden ağlıyon diye sorar, Abdullah hani baba bana verdiğiniz söz benim düğünümü Sırrı amca saz çalacaktı söz vermiştiniz der ağlamaya başlar sözünde durmadın düğün ettirmem ben diye başlamış ağlamaya babası verdiği sözü hatırlayınca hemen bizim köye,Yuvaya gelir beni sorar eskiden telefon olmadığı için ben her hafta hangi düğüne nereye gidersem yazardım falanca köydeyim falancanın düğünündeyim diye bizim hanım Ağlasun Mamak’ta olduğumu söylemiş o da bir kamyonla gecenin bir vakti düğünün ortasında çıktı geldi Mamak’a, ben onu görünce sazı kestim hayırdır, Abdullah hoş geldin dedim, ya Sırrı ustam yıllar önce benim kıza söz vermiştin onun düğünde saz çalacaktın, hatırladınmı dedi ben kız evi olduğum için sana bir şey diyemedim, kız ağlıyor düğün ettirmem diyor sen bilirsin düğünüm yarı kalmasın, düğün sahibinden müsade istesem gelirmisin diye sordu, düğün sahibini çağırıp soralım müsade ederse hay, hay, söz benim dedim. Düğün sahibini çağırdık, Abdullah ayaklarına kapanarak bir akşamlık beni götürmek için yalvardı, ne isterse yapacağını söyledi, düğün sahibi ısrara dayanamayarak benim düğünüm yarıda kalmasın seninkide yarıda kalmasın dedi bana müsade verdi.Ben diğer sazcımı davulcumu orda bırakarak Abdullah’ın düğününe gittim ama bu olay beni etkilemişti, orda hemen “Şu Bucağın Gızları,Sırrısız gelin gitmez” diye ekledim ve diğer sözlerini söyledim ona verdiğim sözü yerine getirdim. Tekrar Ağlasun’adüğüne döndüm gelini çıkardım, yola düşcez[1]artık Bucak’lı Hasan ağa geldi duymuş benim orda olduğumu önümü kesti Sırrı benim düğünümü yapıver diye anlattım 4 hafta doluyum olmaz dedim 4 değil 14 hafta beklerim seni dedi sıraya girdi eskiden o kadar revaçtaydım sonra onun düğününüde yaptım.”
Yazarın Diğer Yazıları
- Geçmişten Geleceğe Burdur Halk Oyunları (İnceleme Tespit) - 17 Mayıs 2023
- Günümüzde Burdur Halk Oyunlarına genel bir bakış. - 03 Nisan 2023
- Geçmişten Geleceğe Burdur Halk Oyunları (İnceleme Tespit) - 26 Aralık 2022
- BUCAK ZEYBEĞİNİN BURDUR HALK OYUNLARINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ - 21 Kasım 2022
- OKUNMAYI BEKLEYEN 26 ESERİ İLE 40 YILLIK ÜSTADIMIZ AYTEKİN ERSAN - 17 Ekim 2022
- DARI DERESİ (Anam Gari Ya Ya ) DERLEME - 16 Eylül 2022
- DARI DERESİ (Anam Gari Ya Ya ) DERLEME - 16 Eylül 2022
- OKUNMAYI BEKLEYEN 26 ESERİ İLE 40 YILLIK ÜSTADIMIZ: AYTEKİN ERSAN - 16 Ağustos 2022
- Hasan Akın kimdir? - 15 Ağustos 2022
- DARI DERESİ (Anam Gari Ya Ya) DERLEME - 15 Ağustos 2022
- Hasan AKIN kimdir? - 15 Ağustos 2022