2016 yayınlanan Geçmişten Geleceğe Burdur Halk Oyunları başlıklı yazımda Burdur Bölgesi Halk Oyunlarının günümüze nasıl aktarıldığını elde ettiğim veriler ölçüsünde paylaşmaya çalıştım.
Günümüz Burdur Halk Oyunları’na geçmeden önce, insanlar neden oynar?, oyunun kaynağı nedir ve neden oynama ihtiyacı duymuşlardır. Bu konuda kısa bilgi notu paylaşmak sanırım faydalı olacaktır.
Türkiye’de Halk Oyunlarımıza baktığımızda; Dinsel, büyüsel kökenli taklide dayalı oyunların halen günümüzde yaşamakta olduğunu görürüz. ”Ancak Bu günün ne seyircileri ne oyuncuları bu oyunların niçin oynandığını kesinlikle bilmemektedir. Onlar çoğunlukla oyunların eğlenmek için oynandığını sanmaktadır. (EROĞLU Türker: Halk Oyunları El Kitabı. İstanbul 1999.)
Bu durum oyunun biraz hafife alınmasına neden olmuştur. Çünkü iş haricinde boş vakit geçirmek için yapılmaktadır. Oysa Huizinga[1] oyun oyun olmayan bir gayeye varmaya yarar demiştir. (KARABAŞA Solmaz. Burdur İli Halk Oyunlarının Günümüzdeki Durumu ve Düşündürdükleri. Milli Folklor.)
Oyunun kökenindeki anlamından gittikçe uzaklaşmasına rağmen; kişiye verdiği ruhsal tatmin ile psikolojik birlikteliği sağlama ile toplumsal vbg. işlevlerin öne çıkması, dikkatleri gene üzerine çekmesine sebep olmaktadır. Çünkü Dans edilmediği takdirde insanlarda duygusal, sanatsal, fiziksel ve sosyal bir eksiklik hissedilmektedir. (Aktaş, 1999;15 Temel Dans Eğitimi İzmir Ege Üniversitesi Basımevi)
Bu tanımlamalar eşliğinde Burdur Halk Oyunlarının geçmişine bir göz atarsak tarihsel süreç içerisinde bu güne kadar aktarılan Burdur halk oyunlarının Doğa ve insan sevgisi, hayvan sevgisi, insanı ve doğayı işleyen hareket ve ezgilerden oluştuğu ve duygularını, düşüncelerini oyuna işleyerek aktarıldığını gözlemlemekteyiz.
Daha önceki yazımızda belirttiğimiz gibi derleme, bir ülkenin kültür mirasını oluşturan tüm belge ve yayınlarıdır. Bu tanım basılı yayınlar kadar yeni bilgi taşıyıcılarını da içermektedir. Günümüzde Burdur Halk Oyunlarında karşılaştığımız sorun daha büyüktür. Burdur Halk Oyunları’nın ulaşa bildiğim kaynaklardan topladığım veriler ile geçmişten geleceğe nasıl aktarıldığını daha önce sizler ile paylaşmış idim. Sorunumuz 1940 lı yıllardan itibaren bizlere ulaşan Halk Oyunlarımızı bizler ne kadar sağlıklı bir şekilde taşıyıp aktarabiliyoruz.?
Bu konuda kurumlar arası yapılan Halk Oyunları yarışmalarının olumlu olumsuz bir çok etkisi bulunmaktadır, elbette yarışma burada halk oyunlarının yaşaması gelecek kuşaklara aktarılması için bir araç olarak kullanılmaktadır.
Peki bu yarışmalara hazırlanan okullar, Kulüpler ne amaçla katılmaktadırlar.? Burada Siyasal iktidarın Kültür Politikası ve olaya bakış açıları önem arzetmekte olup yetkili idarecilerin olumlu ve olumsuz, insiyatif alması ile elbette Kamu hizmeti ön plana çıkarılarak yapılması amaçlanmaktadır.
Türkiye Halk Oyunları Federasyonu bu konuda Kanun ile görevlendirilmişken maalesef bazı ard niyetli kişilerkültürümüzü yaşatıyoruz düşüncesi ile sırf kişisel rant ve menfaat uğruna kamu kuruluşlarına yarışmalar düzenleterek Federasyonun otoritesini sarsmaya çalıştıkları gözlerden kaçmamaktadır, elbette bu tür iyi niyetli faaliyetler desteklenmeli ve yapılmalıdır.Yarışmalarda değerlendirme hakemi olarak görev alan bizlerin her ne kadar öz verili fedakarca görev yapsak da yöre ve saha bilgi eksikliklerimiz yer yer kendini göstermekte olup acilen çözülmesi gereken bir konudur, bu arkadaşlarımız biraz geçmişe baksalar 1964 de Yüksek Tahsil Gençliği adıyla bir araya gelen bir avuç gönüllünün neler başardıklarını halen o mirası paylaştıklarını zannedersem farkında değiller. Ülkemizde halk oyunlarının Bu konuda atılan adımlar böyle giderse ileride toplumun Kültür erozyonu ile karşı karşıya kalacağını görmezden gelemeyiz.
Örneğin Anayasamızda her vatandaşın kültürünü yaşama hakkı koruma altına alınmış iken son dönemlerde çıkarılan yönetmelikler ile sınırlandırılmıştır. M.E.B yeni çıkardığı bir yönetmelikle Halk Eğitim Merkezlerinde Halk oyunları kursu açılması için on dört yaş sınırı getirerek daha küçük yaşlarda bu konu ile ilgili eğitim verilmesini engellemiştir. Bu tür sorunlarımızın İlgili kuruluşlar ile Sivil Toplum örgütleri ile Türkiye Halk Oyunları Federasyonu çatısı altında bir araya gelerek çözümleneceğine inanıyorum.
Konumuz olan Burdur Halk Oyunlarına dönersek, günümüzde Teke yöresi oyunlarının halk bilimciler tarafından farklı sınıflandırmalar yapılarak bir sonuca varamadıklarını görülmektedir. Örneğin Gurbet havaları zeybeğe başlamadan önce saz eşliğinde söylenmesine rağmen bir oyun gibi algılanmıştır.
Teke Zeybekleri tüm yöreyi kapsamasına rağmen bazı oyunlar sayılmış Bazıları sayılmamıştır. Demir Sipahi “Türk Halk Oyunları” kitabında Teke Yöresini Taşeli Platosundan Fethiye körfezine kadar tanımladığı için Silifke ve İçel oyunlarından bazılarını teke yöresi oyunları kategorisine almıştır. 1942 Yılında Halil Bedi Yönetken ve Ahmet Kutsi TECER’in Burdur Aziziye Köyü derlemelerinde Kaynak kişi Musa Başer ile yaptığı derlemede Silifke yöresinde halen oynanmakta olan Yayla Yollarında göç katar, katar türküsünü derlediği bilinmekte olup kayıtları mevcuttur.
Boğaz Havaları, yörede iki farklı şekilde yapılmasına rağmen oyun gibi algılanmasına sebep olmuştur. Genelde araştırmacılar Teke Yöresinde çalınan ve oyun olarak oynanan oyunlara Teke Zeybekleri demişlerdir bu geneldir ama bugün bu sorun sınıflandırma nedeni ile karşımıza çıkmaktadır, halen doğal ortamında tespit edilemeyen Bucak Zeybeği, Daval Zeybeği, Tingildeme, Burdur Zeybeği, Koca Karı Zeybeği, Köroğlu gibi oyunların olduğu ve sahneye taşınmadığını paylaşmıştık.
Kaynak Kişi Musa BAŞER 1926-1983
Burdur Halk Oyunlarını Doğal ortamına ve sahne ortamına göre, Erkek ve Kadınlar olarak ayrı ayrı oynanan veya birlikte oynanan veya ezgi yapısına göre Ağır, Kıvrak, Kırık, Teke Zortlatmaları, Gabardıç gibi çeşitlendirerek sınıflandırabiliriz.
Doğal Ortamına göre ve Sahneye göre sınıflandırırsak;
1-Doğal ortamındaki yaşatılan halk oyunları (Düğün, Nişan, Sünnet, Eğlence, Asker Uğurlama, Kına, Misafir Karşılama.Festival, vbg. )
2-Sahnelenen halk oyunları. (Çeşitli kamu kurumlarınca yapılan yarışmalarda sergilenen halk oyunları, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Türkiye Halk oyunları Federasyonu, Kültür Bakanlığı vb. gibi kurumların Halk Oyunlarını yaşatma ve yayma amacıyla düzenlemiş olduğu yarışmalar.)
Her ne kadar doğal ortamında sergilenen halk oyunlarında halen kadın ve erkeğin genel olarak birlikte oynamadığı görülse de sahnelenen halk oyunları yarışmalarında kadın ve erkeğin bazı oyunları birlikte oynadığı görülmektedir. Burdur halk oyunlarında bu güne kadar altmışa yakın oyun ismi literatürde gözükmektedir.
Oyunlarda ortak nokta olarak gezenleme, çökme, dönme, sallama, sürtme, tek diz, çift diz, tek dönme, çift dönme, atılma, çırpmalı atılma vbg. gibi figürler kullanılmaktadır. Bu güne kadar günümüze aktarılan Burdur halk oyunları her ne kadar ortak figür yapıları çok benzese’de birbirine bağlı olmayan bağımsız oyunlardır. Bu nedenle tek kişi oyna ya bildiği gibi iki, üç ya da daha fazla kişi ile birlikte oynanmaktadır.
Genelde tercih edilen iki kişidir, fazla kalabalık tercih edilmez ama bazı yerlerde zeybeklerin alaylı çok toplu oynandığı görülmektedir. Oyuncular genellikle uyuma önem verdikleri için eşlerini dikkatli seçmektedirler. Bazı kişiler oyunu göstermek ve kendilerini ifade edebilmek için tek başına oynamayı tercih ederler. Erkekler tarafından Toplu oynanan zeybek oyunları daire etrafında saat yönü tersinde dönülerek oynanır, bazı zeybeklerde özellikle Bucak Zeybeğinde dolama figürünün sağdan sola saat yönünde yapıldığı görülür.
Kadınlar tarafından oynanan kadın oyunları daire etrafında oynandığı gibi bazı kadın zeybekleri karşılıklı ve tek başına da oynanır. Oyunda her ne kadar dönüş, çöküş diz ve ayak vuruş gibi temel ortak figürler varsa da, kişi bunları yeteneğine bağlı olarak ilaveler yapıp oyunu süsleyebilir. Bucak, Dirmil, Çeltikci, Ağlasun, tefenni’nin bazı bölgelerinde oyunların kaşıkla oynandığı görülmektedir, bunun la ilgili İsmail Güngör (1951Bucak)“Şehirde çocuklar öğretmenlerinin öğrettiği gibi oynar biz atamızdan gördüğümüz gibi oynarız diyerek Bucak’da kaşıksız oyuna çıkmayız demiştir.”Sahnelenen halk oyunlarında sanatsal bir gösteri olduğu için oyunun geleneksel yapısına uygun olarak mutlaka ezgisinde ve figürlerinde sanatsal içerikler katkılar yapılmaktadır.
Dirmil’li İsmail evcil kaşıklı kırık zeybek oynarken.
Günümüz de bana göre ezgi yapısına göre bir sınıflama yaparsak.
Burdur Yöresi Zeybekleri;
Ağır Zeybekler; (AlyazmaZeybeği , Bas Bas Zeybeği, Guluman Zeybeği, Muğla Zeybeği,
Ağır Alyazma Zeybeği, Bucak Zeybeği, Tefenni Zeybeği, Kazım Zeybeği, vbg.)
Kıvrak Zeybekler; (Serenler Zeybeği, Avşar Zeybeği, Bucak Serenleri, Tefenni Serenleri,vbg.)
Kırık Zeybekler; (Karinom, Haymanalı, Hükümet, Torunlar, Dirmil, Tek Zeybek,vbg.)
Teke Zortlatmaları, (Yayla Yolları, Dattiri,Gakkili,Goçamın Gürlemesi, Hadi Gari, vbg.)
Düz Kadın zeybekleri; (Meşeli, Karamanlı, İğnem düştü, Şişedeki gül yağı, Top Şeker, Ferace, Kadın Serenleri, Kezban Yenge, Erik Dalı, Gökte Yıldız Ellidir, vbg.)
Kaba ardıç; Oyun hareket yapısı itibarı ile teke hayvanın otlaması ve hareketli zıplamalarını tasvir etse de ezgi ve usul bakımından farklı sınıflandırılması gerekmektedir.
Köroğlu; Oyun genelde yöremizde bireysel olarak oynanır en son toplu olarak 1998 İnsuyu Festivalinde Karamanlı gösteri ekibi tarafından bıçaklı Köroğlu oynandığı görmüştüm.Köroğlu oyunu ortak figürleri Kol sallama, El çırpma, Ayak altı el çırpma, Bıçaklı Kavga, (El çırpma genellikle pehlivanların güreşe çıkmadan önceki peşrevine benzemektedir.) bölgemizde nadir de olsa tek tük oynayana rastlanılır ancak genelde köylerde Köroğlu oynamak için yapılan faaliyetin sonucuna göre şerefine oynanması gerekir şeref oyunu olup çok özel nedenler ve sebepler olmadığı sürece oynanmaz.
Günümüzde Oyuncuların cinslerine göre bir sınıflandırma yaparsak
Erkeklerin kendi arasında oynadıkları oyunlar.
Günümüz de hem köylerde hem sahnelerde erkekler kendi cinsleri ile Ağır Zeybek, Kıvarak Zeybek, Kırık Zeybekleri ve Teke Zortlatmarı ile Kabardıç oynamalarına rağmen kadın oyunlarını toplum tarafından ayıplandığı için kesinlikle oynamamaktadırlar. Bu konu ile ilgili Bununla ilgili kaynak kişimiz Süleyman ŞENCAN şöyle demektedir:” Bucak'ta Bucak Zeybeği oynarken eskiden Akça Dede vardı. Akça Dede dediğimiz İsmet Akçay düğünün birinde bu zeybeklerin haricinde Dımıdan, dediğimiz kadın oyunu oynamış. Abisi babasına şikayet etmiş, Bunun üzerine babası koyun avlusunda değnekle dövmüş neden Dımıdan oynarsın diye.”(Süleyman ŞENCAN 13.10.2012,Bucak)
İsmail Güngör-Süleyman ŞENCAN kaşıklı Bucak Zeybeği oynarken.
Erkek zeybeklerinin tamamda oyuncular oyuna başlamadan önce giriş gurbeti müzisyen tarafından çalınarak, oyuncunun oyun düzeni alması ve oyuna hazırlanmak, motife, konsantre olmak için gezenleme yapılır, oyuncunun hazır olması ile birlikte müzisyen zeybeğin söz kısmını keserek oyuna girilir.
Genelde Serenler, Avşar gibi Zeybeklerde ortak figürler sırası ile Yürüme, Çökmeli Yürüme, Dolama, Sallama, Üç Diz, Tek Diz, Sallama, Çift Diz, Tek Atılama, Çırpmalı Çift Atılma, sayıları görülür,oyuncuların yeteneği ve oyununun dinamik yapısı gereği ortamına göre farklı doğal ortamında oluşan figürler görülebilir.
Aziziye Köyü Ekibi.2014
Kadınların kendi arsında oynadıkları oyunlar.
Burdur ve yöresinde Kadınlar kendilerine özgü düz oyunlar dediğimiz,Meşeli,Menevşeli,Tüngümelivbg, oyunların yanında erkekler tarafından oynanan Oyunların tamamını oynayabildikleri görülmektedir bu konu ile ilgili kaynak kişi Mehmet AKSUNGUR (Aziziye 1936) “Bizim kadınlarımız bizim oynadığımız zeybeklerin hepsini ayrı odalarda, oynarlar hem’de bazılarını bizden daha iyi oynarlar diye ifade etmiştir.”Her ne kadar bazı köylerimizde erkeklerin kadın oyunu oynaması ayıplansada kadınların kendi aralarında erkeklere özgü zeybekleri oynamaları normal karşılanmaktadır.Bu gün bizim sorunumuz kadın oyunların sahnede yanlış aktarılmasından kaynaklanmaktadır. Burdur ve çevresinde kültür yapımızın dinamik yapısından dolayı sadece köylerimizde kadınlar teke zortlatmaları yani tüngümeli oyunlar haricinde hızlı kıvrak oyun oynamazlar ağır oturak sade hareket yapısı ile oynamaktadırlar ama kent kültürü içerisinde oyunun deforme olduğunu görmekteyiz.
Kaynak Kişi Mehmet AKSUNGUR .
Birlikte ortak oynanan oyunlar gibi Bu örnekleri çoğalta biliriz
Teke Zortlatmaları ve Kırık Zeybekler genelde ortak oynanan oyunlardır.
Daha önceki bazı oyun sınıflandırmalarında Kesinti Zeybeği adı altında oyun sınıflandırması yapıldığı görülmektedir. Bu konuda Cemil DEMİRSİPAHİ Burdur Oyunlarındaki Kesinti Oyunlarını şu şekilde ifade etmektedir. Kesinti: Teke yöresinde Türkmen Yörükleri arasında Kesinti oyunları adı altında başka bir adlandırma vardır, Bunu Kesinti oyunlarını, sözlü oyun havalarının söz bittikten sonra gelen çalgılı kısımların oynanması olarak tanımlayabiliriz. Kesinti adı verilen sözsüz müzikle oynanan Teke oyunlarının bu bölümü şu biçimde gözükmektedir.
1-Kesinti-Sözlü müzik-Kesinti
2-Sözlü müzik-Kesinti-Sözlü müzik-Kesinti
3- Sözlü müzik-Kesinti-Sözlü müzik
4- Sözlü müzik-Sözlü müzik -Kesinti-
5-Kesinti-Sözlü müzik -Kesinti-Sözlü müzik
Görüldüğü gibi kesiti başta, başta ve sonda, sonda, ortada, orta ve sonda olmak üzere görülür. Kesinti sözcüğü iki anlamda kullanılır.1-Belli bir fasıldaki türkü ve oyunların sonunda, ortasında ve başında çalınan müzik yapıtlarına. 2-Belli bir düşünce ve yapıt düşünülmeden hiçbir yapıta bağlı olmayarak bestelenmiş oyun havalarına da kesinti adı verilir. (Türk Halk Oyunları Cemil DEMİRSİPAHİ İş Bankası 1974)
1980 yılı Aziziye Köyü Çocuk topluluğu.
Yukarıdaki tanımlar altında Serenler, Avşar, Zeybekleri ezgisel yapısı özellikleri gereği önce kesintili gurbet çalınmakta olup daha sonra söz sözden sonra kesintide zeybek oynanmaktadır, Alyazma, Kazım, Bas Bas zeybeğinde bilindiği üzere önce direk söz sonra kesinti ile birlikte oyuna girilmektedir. Ezgisel yapıları itibari ile bu zeybekleri kesinti zeybeği tanımlamamız yanlıştır. Burdur kültürüne büyük emek vermiş Değerli insan Hamit Çine’nin 1967 Burdur İl yıllığında yapmış olduğu Kesinti Zeybekleri tanımı yukarıdaki tespitimize göre tartışmaya açık olupkesintili çalınan zeybek havaları adı altında tarif edile bilir.
Bu konu ile ilgili İnsanlar yaşadıkları sürece birikimleri kadar kültürlenirler, sahada geleneksel hayatta yaşayan bazı zenginliklerimizi sahneye taşıyamadığımız için kabullenemiyoruz ama zamanla bunlar aşılır asıl sorun finansal yapımızda çevre komşu illerimizin Turizm bölgesi olması nedeniyle bu sorunu çözdü oradaki arkadaşlarımız güzel çalışmalar yapıyorlar ama Burdur da çok kısıtlı imkanlar ile alan çalışması yapmaktayız.
İlimizin öncü kuruluşlarından olanBurfad’ın(Burdur Folklor Araştırma Derneği) kuruluş tüzüğündeki ilk cümle Bölgesindeki Halk Kültürü öğelerini derlemek ve gelecek kuşaklara aktarmak diye başlar ama maalesef Burdur da Halkın çeşitli istek talepleri nedeniyle farklı faaliyetlere yöneldik derneği ayakta tutmak için buna mecbur bırakıldık, bu alanda biraz dernek faaliyetlerinde ihmal ettik, ama yine de halk bilimi alanında güzel çalışmalara imza attık. Değişmeyen kültür yok olur kültür kendi dinamiği içerisinde yöresinde doğal ortamında değişime uğrar ve toplumu oluşturan bireyler tarafından kullanıyorsa sorun yoktur. Bu konu’dayeni bir örnek vereyim Bekir Aslan diye bu işe gönül vermiş bir arkadaşımız gösteri ekiplerinde Avşar sallamasına yeni bir figür eklemesi yaptı doğal ortamında figür oyuna gerçekten oturdu ve geleneksel ortamda kullanılmaya başlandı, bu grup sırf bu figür zenginliği ile tüm festivallerden davet alıp kendilerine maddi kaynak yaratıyorlar, ama maalesef doğal ortamında yaşayan bir figür yarışmalarda puan korkusu nedeni ile kullanılmıyor.
Bekir ARSLAN ve Halk Oyunları Ekibi Düğün gösterileri.
Yöre Kostümleri ile ilgili 59.ve 60 sayılarımızda Ağgül ERDOĞAN, Erdinç SEZEN ile yaptığımız çalışma ile ayrıntılı olarak verdiğimiz için burada ayrıntıya tekrar girmek istemiyorum. Kısaca bizim Yörede Halk Oyunları Kostümü olarak kullandığımız kostümler yörede o günün şartlarında halkın giydiği kostümlerden oluşmaktadır. Ama bu kişilerin yaşadıkları mevsime ve kişisel varlıklarına ve ortamına göre değişmektedir. Modernize için saha çalışmalarının tamamlanıp yörenin tüm özelliklerinin işlendiği ifade edildiği kostümlerin ortaya çıkarılması gerekmektedir. Bir İbecik Kostümü var maalesef hala yarışmalarda puan korkusundan mıdır bilinmez o kostümler kullanılmıyor. Bunlar bizim yöre zenginliğimiz yörenin tüm renk ve motiflerini kostümlerimizde kullanmamız gerekir. Bir ara yeşil, sarı cepken erkek giymez demişlerdi, ama Sütçüler de ve yalvaçta İlçelerinde giyenler tespit edildi. Bizler genetik olarak dışardan bir kültür empozesi ile baskı geldiğinde savunmaya geçeriz, yeniliğe açık bir yapımız yok taaki kabullene kadar. Yöre olarak dinamik bir yapımız var yöre halkı değişimi kendi içerisinde doğal ortamında gerçekleştirirse, daha güzel ve doğru olur. Gelecek kuşaklara aktarmak adına olabilir.Bu bizler için çok büyük sorun veri var ama paylaşamıyorsunuz paylaşılmayan bilgi yok olur.
İbecik Köyü Kostüm Örneği
Yöremizde maalesef hala 1942 yıllarda yapılan derlemelere kaynak olarak bakmaktayız ,yapılan bazı derlemelerinde objektif olmadığını yanlış aktarıldığını görmekteyiz.Derleme metodlarını öğrenmeden Ön bilgi edinmeden sahaya çıkamazsınız çıkarsanız adınız kaptı kaçtıya çıkar. Mutlaka çalışma yapılacak alan ile ilgili ön bilgi toplamak gerekir Objektif, ön yargısız tarafsız olmak önemlidir.Buacemilikleri ben yaşadım zaman içerisinde kendinizi öğrenerek yetiştiriyorsunuz. Mesela daha yeni bir olay yıldır eskiden oynanan bir oyun için Karamanlı bölgesinde kaynak kişileri buldum görüştüm uygun zaman sahada çalışmak için haber bekliyorum, birazda sabır gerekir artık insanlar kapıya her geleni daha önceki yaşanmışlıklardan dolayı buyur etmiyorlar, Burdur a gelen araştırmacıları alana kaynak kişilere iyi niyetle göndermemizden dolayı faturayı bugün biz ödüyoruz.Bazı arkadaşlarımız komşu ilimizde alanda çok güzel derlemelere imza attılar ama bugün maalesef yaptıkları çalışmaları o ilde gerektiği şekilde değerlendirilemediğini gözlemliyorum. Bu bölgede Çalışma yapacaklar mihenk taşlarını İyi bilmelidirler Fethiyeli Ramazan Güngör, Çameli ‘den Hayri Dev, Emirdağ’dan Yoksul Derviş, Şuhutlu Muharrem, Elmalıdan Mustafa Tetik ve Hamza baba Höyüklü Arap, Niyazlar’lı İbrahim Bakan, Ali Tekin, Kadir TÜREN, Aşık Ömer ARIKAN, Ahmet Ali SELÇUK, Mehmet Ali KAYABAŞ gibi halen yaşayan mahalli kaynak kişileri incelemeden yaptıkları çalışma eksik kalır.
Yöredeki Halk kültürü ürünlerinin derlenip gelecek kuşaklara aktarılması gerekmektedir bunun için alan çalışmalarının yapılması gerekir,toplumların Millet olabilme özelliklerinden biriside unutmayalım ortak kültürleridir, Bu anlamda ihmal edilmeden mutlaka yapılması gerekir.
Bana göre Kültür İnsan doğumundan ölümüne kadar geçen sürede elde ettiği birikimlerdir. Evet alana çıkmadan önceki bilginizle alandaki öğrendiğiniz yeni bilginiz arasında mutlaka bilgi dağarcığınızda yeni oluşumlara ve bakış açısı yorumlarınız taze bilgiler ile o konu hakkında değişecektir. Alan araştırması kişiyi daima yeni bilgi ve doğruya doğru merakla sürükleyecektir, konu hakkında elde edilen bilgi verilerin ışığında değişim kaçınılmazdır.
Bizler hala oyunlarımızı sınıflandıramıyoruz. Burdur coğrafi olarak geçiş bölgesidir etkilenmemesi mümkün değildir ve etkileşime açıktır. Eğitmenlerin çevre illerin yarışma ekiplerinden etkilenerek onlara benzer sahne düzeni ve müzikleri ile yarışmalara katıldıklarını gözlemliyoruz. Bucak çanağından Antalya’ya Dirmil Gölhisar üzerinden Fethiye’ye Denizli üzerinden Aydın’a yörüklerin göç hikayeleri ile büyüdük bu yaşanan göçler ile kültürel etkileşim olumlu ve olumsuz olarak yaşanmıştır. 1998 yılında Burfad olarak Halk Kültürü’nün Dünü Bu Günü isimli düzenlemiş olduğumuz panelde rahmetli Prof.Dr.Gürbüz ERGİNER, Prof.Dr.Sabri ÇAKIR, Öğr.Gör.Abdurahim KARADEMİR ,VE Hamit ÇİNE katılmışlardı. Değerli araştırmacı Abdurahim KARADEMİR O gün şu cümleyi sarfetmişti “Burdur’un müzik ve oyun zenginliği ile çevre illerin yarışmalarda başarıdan başarıya koştuklarını ama Burdur’unkendi kültür zenginliğini değerlendiremediğini söylemişti.“ bu söz 19 yıl önce söylenmişti üzülerek ifade ediyorum değişen bir şey yok çünkü bu konuda ilimizde çalışma yapan kuruluş ve insanlara yeterli destek verilmemektedir, yaşım gereği ve öğrendiğim kadarı ile Burdur olarak tarihte iki defa bir bütün olarak belirli konularda hareket ettiğimizi görmekteyim ilki 1849 da meydana gelen Feterat olayı ikincisi de 2005 yılında gerçekleştirmiş olduğumuz halk oyunları rekor denenmesidir zannedersem bu konuda herkes çuvaldızı kendisine batırmasında fayda vardır. Burada size elliye yakın Burdur ile ilgili çalışma yapmış ve halen yapan çok değerli isimleri sayabilirim, nacizene onlar adına haddim olmayarak söylemek istiyorum hiç olmazsa engel olmayın. Çünkü ileride eskiden şöyle güzel oynanırdı demeye başladığınızda bilin ki ilk vicdan azabını siz duyacaksınız.
Hoşca kalın.
Abdurrahim KARADEMİR-Hasan AKIN-Süleyman Şencan-Mehmet ŞENCAN 2017 Bucak Saha Çalışması.
Kaynakça:
EROĞLU Türker: Halk Oyunları El Kitabı. İstanbul 1999
(KARABAŞA Solmaz. Burdur İli Halk Oyunlarının Günümüzdeki Durumu ve Düşündürdükleri. Milli Folklor.
Aktaş, 1999;15 Temel Dans Eğitimi İzmir Ege Üniversitesi Basımevi)
Süleyman ŞENCAN 1950 Bucak
İsmail GÜNGÖR 1951Bucak
Cemil Demir Sipahi Türk Halk Oyunları 1974 İş Bankası.
Mehmet AKSUNGUR Aziziye 1936
Hamit Çine’nin 1967 Burdur İl yıllığı.
Bekir RASLAN 1976 Burdur
Burfad Burdur Folklor Araştırma Derneği Arşivi
Hasan AKIN Burdur Halk Oyunları 2004