Ahî Evren’in gerçek adı “Mahmud bin Ahmed el-Hoyî”dir. Yani Hoylu Ahmed’in oğlu Mahmud olarak bilinmektedir. Doğmuş olduğu kasabanın ismine istinaden “el-Hoyî” diye adlandırılmıştır. Lakâbı ise İslâm’a ve Müslümanlara yaptığı hizmetler dolayısıyla “Nasirüddin” olarak verilmiştir.
Anadolu’daki esnaf ve sanatkâr birlikleri, Ahî teşkilatını kurduğu için “Ahî”; yılanlarla ilgili menkıbelere konu olduğu için de “Evren” adı verilmiştir. Ve “Ahî Evren” adıyla ünlenmiştir. 1171 yılında, Türkmen bir ailenin çocuğu olarak, bugün İran sınırları içerisinde kalan Hoy kasabasında dünyaya gelmiştir. 1261 yılında da Kırşehir’de vefat etmiştir. Türbesi Kırşehir şehir merkezinde Ahievran Mahallesi, Ahievran Camisi içerisindedir. Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre ve Mevlana gibi Anadolu'nun manevi fatihlerinden birisidir.
“Ahî” kelimesi Türkçe’de, “eli açık, cömert ve yiğit kişi” anlamına gelmektedir. Arapça’da da “ahî” kelimesi “kardeş” ve “kardeşim” anlamındadır. “Evren” veya “evran”, de Türkçe bir kelimedir, “yılan” veya “ejderha” anlamına gelmektedir.
Hacı Bektaş Velî Velayetnamesi’nde yazığına göre Hacı Bektâş-ı Velî ile de yakın arkadaş olan Anadolu’nun üç büyük manevi fatihlerinden biri olan Ahî Evren 1247 ve 1248 yılları arasında Denizli’de kalmış olduğu ifade edilmektedir. Bu süre içerisinde Denizli’de bağcılık ve debbağlık (dericilik, tabaklık) yapmış olduğu kaydedilmiştir.
Yine kaynağını belirtmeden Bedri Noyan (1912-1997 Bektâşi Dedebabası), Bütün yönleriyle Bektâşîlik ve Alevîlik adındaki eserinde, Ahî Evren on yaşlarında iken babası Demirci Abbas Usta, annesi Kadın Ana ve kardeşi Murat ile birlikte Denizli’ye göçmüş. Ahî Evren burada debbağ çıraklığı yapmış ve dericiliği Denizli’de öğrenmiş.
Bir müddet Denizli ve Alanya’da dericilik yapmış, daha sonra da Sultan Aleaddin Keykubad’ın isteği ve Baş Veziri Sadreddin Konevî’nin daveti üzerine Konya’ya gitmiş. Bir müddet Konya Selçuklu sarayında vezirlik ve kadılık görevlerinde bulunmuş. Sonra Kayseri ve Kırşehir’de de çalışmalarını devam etmiş, Moğol işgali sırasında, yine Moğolların atadığı Kırşehir Valisi Nureddin Caca tarafından 1261 yılında şehit edilmiş.
Ahî Evren debbağlık (tabaklık, dericilik) mesleğinin piridir. Selçuklu döneminde var olan 32 çeşit mesleği bir çatı altında birleştirmiş ve Ahî Teşkilatı’nı kurmuş. Ahî Teşkilatı’nın da önderi olmuştur. Bu teşkilat Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde üretim ve ticaret hayatını belli kanunî ve ahlâkî kural ve kaidelere bağlamış, bu iki devlet döneminde iş hayatını tanzim etmiş ve devlet adına idare etmiştir.
Ahî Teşkilatı bugünkü ihtisas kuruluşları haline gelen Sanayi Odaları, Ticaret odaları, İşveren ve İşçi Sendikaları, Tüketici Hakları Koruma Dernekleri gibi kurumların icra ettikleri görevleri tam manasıyla yerine getirmişlerdir.
İşte Denizli’deki Ahî teşkilatının güçlü bir şekilde örgütlenmesi, dericiliğin (tabakçılık ve tabakhanenin) temellerinin atılması, sanayi ve ticaret ruhunun aşılanması, önemli ölçüde Ahî teşkilatının kurucusu ve debbağlık mesleğinin piri Ahî Evren sayesinde gerçekleştirilmiştir.
Bu sayede Denizli, “Anadolu Kaplanları” diye tarif edilen Kayseri, Adana, Konya, Bursa, Gaziantep gibi sanayi ve ticarette gelişmiş, özel sektör yatırım ve üretim ruhuna sahip üç-beş şehirden birisi olmuştur.
Bugün üretimde ve ihracatta önder şehirlerden biri olmamız, 50.000 işçi çalıştırabilen bir sanayiye sahip olmamız, çocuklarımıza özel okullarda okutabilme imkânlarını sahip olmamızda Ahî Evren ve onun kurmuş olduğu Ahî Teşkilatı’nın çok büyük emeği ve etkisi bulunmaktadır.
Saygılarımı sunuyorum…