Ramazan Ayı içerisinde yazmaya söz verdiğim DENİZLİ'NİN ALPEREN, GAZİDERVİŞ, EREN VE EVLİYALARI yazı dizisini, sağlık sebeplerinden dolayı tamamlayamadım. Bütün takip eden arkadaşlarımdan özür diliyorum. Bu günkü yazı ile DENİZLİ'NİN ALPEREN, GAZİDERVİŞ, EREN VE EVLİYALARI yazı dizisini şimdilik olmak üzere sonlandırıyorum. Başka tarih ve kültür konularında yazmaya devam edeceğim. Hepinize sevgi ve selamlarımı gönderiyorum, sağlık ve esenlikler diliyorum.
---------
Türbeler yararsız dua edilen ve faydasız çaput bağlanan, hafife alınacak, görmezden gelinecek yerler değildir. Bu türbeler Anadolu’nun ve Denizli’nin ilelebet Türk yurdu olduğunu ispat eden ve elimizde bulunan birer “tapu senetleri”mizdir.
Türk Kültürü araştırmacısı Prof. Dr. Mehmet Kaplan (1915 – 1986) "Her Türk şehrinde, hatta kasaba ve köyünde bir veya birkaç veli yatmaktadır. Onlar ilk Hıristiyan devletinin beşiği olan Türkiye'de İslâmiyet'i yerleştirmişlerdir.
Bu manevi kuvvet temsilcilerine halk büyük bir saygı duymaktadır. Onlara ait pek çok menkıbe ve keramet anlatılmaktadır. Toprağı bu nevi insanlar ve onların menkıbeleri kutsallaştırmıştır.
Bundan dolayı onların tarihi ve manevi fonksiyonlarını anlayan aydın, halk gibi değilse bile kendine göre onlara değer vermelidir. Batı medeniyeti, eski Türk velilerinin kerametlerinden çok daha akıl almaz, saçma hikâyelerden ibaret olan eski Yunan mitolojisine dayanmaktadır.
20. yüzyılın akılcı ve maddeci görüşüyle, Türkiye'yi asırlardan beri kutsallık duygusuyla yaşatan ve koruyan velileri inkâr ve ihmal edersek, pek büyük bir şeyi kaybetmiş oluruz." demektedir.
Prof. Dr. Mehmet Kaplan’ın dediği gibi Denizli ve köylerinde 105 türbe, 150’ye yakın yatır bulunmaktadır. Özellikle yatırların çoğu yüce dağların zirvelerindedir.
Honaz Dağı’nın zirvesinde Çoban Dede, Baba Dağ’ın zirvesinde Eren Baba, Çökelez Dağı’nın zirvesinde Ellez Dede, Bozdağ’ın zirvesinde Eren Dede, Elma Dağı’nın zirvesinde Süleyman Sarızeybek, Sandıraz Dağı’nın zirvesinde Çiçek Baba ve diğerleri gibi Denizli’nin bütün büyük ve küçük dağların zirvelerinde mutlaka bir eren, evliya yatırı bulunmaktadır.
Halkın inanışına göre bu türbe ve yatırlar, köylerin ve topraklarının manevi bekçileridir.
Bu kutsal kişiler, vatan tehlikeye düştüğünde, yaşadıkları zamanda olduğu gibi kimi zaman Çanakkale Savaşlarında, kimi zaman Kurtuluş Savaşında, kimi zaman Kıbrıs Savaşında bazı zaman da terörle mücadele eden ordumuza yardım ettiklerine inanılmaktadır.
Bu eren, evliya yatırlarından birisi de Sandıraz Dağı’nnda bulunan “Çiçek Baba” yatırıdır. Yatır, dağın 2295 metrelik zirvesinde, 42 metre uzunluğunda ve 4 metre eninde, oldukça büyük bir yatırdır.
Çiçek Baba yatırında, her yıl Ağustos ayının son Perşembe günü “Çiçek Baba Eren Günü” törenleri yapılmaktadır. Bu törenlere Muğla, Aydın ve Denizli’nin köy ve kasabalarından zaman zaman 5000-6000 insan katılmaktadır. Yatır etrafında 300-400 kurban kesilmektedir.
Bu törenlerin 600 veya 700 yıldan beri aralıksız olarak yapıldığı söylenmektedir. Bu törenlerin bir organizatörü yoktur. Ağustos ayının son Perşembe günü geldiğinde, yukarıda saydığımız illerden insanlar anlaşmış gibi büyük bir düzen ve intizam içerisinde törenlere iştirak etmektedir.
2000 yılında yapılan bir araştırmaya göre Türk halkının % 52’sinin türbe ziyareti yaptığı, 2009 yılında yapılan diğer bir araştırmaya göre de halkın % 41’nin yılda en az bir kere türbeye gittiğini ortaya koymuştur. Bunun için Fransız Düşünür Edgar Morin “İnsanoğlu hem bilgedir, hem tuhaftır. İnsanca yaşaması için mantık kadar duyguya, bilim kadar efsaneye muhtaçtır." demiştir.
Prof. Dr. Mehmet Kaplan’ın söylediği gibi “20. yüzyılın akılcı ve maddeci görüşüyle, Türkiye'yi asırlardan beri kutsallık duygusuyla yaşatan ve koruyan velileri inkâr ve ihmal edersek, pek büyük bir şeyi kaybetmiş oluruz." Sağlıklı, mutlu ve umutlu günler geçirmeniz dileklerimle…