Denizli, Türklerin Anadolu’ya geldiği 1071 yılından itibaren
Anadolu’nun tamamı fethedilinceye kadar serhat şehri olmuştur. Bu süreç içerisinde Bizans Devleti ve Selçuklu Devleti arasında dört kere el değiştirmiştir. Bu sıralarda Denizli ve çevresinde şiddetli çarpışmalar olmuştur.
Bu minvalde 1148 yılında yapılan 2. Haçlı Seferi’ne Denizli üzerinden gidilmiştir. Bu sefer sırasında, Honaz Dağı eteklerinde yapılan, Kazıkbeli Savaşı’nda Türk tarafı da büyük kayıplar vermiştir. Yine 1176 yılında, Çivril tarafında yapılan Miryakefelon Savaşı’nda da Türk tarafı birçok şehit vermiştir.
İşte Denizli’nin Türk ve Müslüman yurdu olmasında kanı ve canıyla mücadele eden bu “alperenlerin mezarları” üzerine daha sonraki yıllarda türbeler yapılmıştır. Günümüzde de bu yapıların içinde yatanlar “eren” olmuş “evliya” olmuş ve insanlar tarafından kutsanmış, ziyaret yeri haline gelmiştir.
Bu türbeler yararsız dua edilen ve faydasız çaput bağlanan, hafife alınacak, görmezden gelinecek yerler değildir. Bu türbeler Anadolu’nun ve Denizli’nin ilelebet Türk yurdu olduğunu ispat eden ve elimizde bulunan birer “tapu senetleri”mizdir. Çünkü Anadolu’yu ve Denizli’yi kazanırken, karşılığında bedel olarak kanlarını vermişlerdir. Bu toprakları bize mülk olarak bırakmışlardır.
Bize düşen de bu kutsal toprakları sahip çıkmak, onu daha yaşanılır hale getirmektir. İşte bunun için o alperenleri, gazidervişleri, erenleri ve evliyaları hatırlamak ve onlara bir dua okumak boynumuzun borcudur.
Biz de bu borcumuzu yerine getirmek için ramazan ayı boyunca Denizli için kan akıtmış, Denizli için can vermiş bir alperen, gaziderviş, eren ve evliyanın kendisini ve türbesini tanıtmak istedik. Bunun için bu günden sonra Ramazan ayı boyunca her gün, bu sayfada bir Allah dostunun yazısı çıkacaktır.
Bu vesile ile Ramazan ayının tüm İslam alemine hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum, iyi okumalar diliyorum.