Hüsameddin Dede (Hüsameddin Bey) Türbesi, Baklan ilçe mezarlığı içerisindedir. Hüsameddin Dede, Acıpayamlı Öğretmen-Yazar Ali Vehbi Aykota’nın anlattığı rivayete göre; Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından Yatağan Baba (Osman Bey) ile birlikte Denizli Bölgesi’nin fethi ile görevlendirilmiş bir birlik komutanıdır.
Yatağan Baba Acıpayam Ovası’nın fethi ile uğraşırken, Hüsameddin Dede de Çal-Çivril Ovası’nı fethetmiştir. Ve 12. yüzyılın son yarısı ile 13. yüzyılın ilk yarısında yaşamış bir “alperen” ve “gaziderviş”tir. Askeri görevleri sona erdikten sonra da bölge insanının eğitimi ve irşadı için Baklan’da tekke kurmuş.
Ömrünün kalan kısmında da insanların eğitimi ve irşadı için uğraşmıştır.
Ahmed Yesevî, Türk Milleti tarafından, Türk Müslümanlığı diye tarif edilen, “Horasan Okulu” veya “Horasan Ekolü” diye adlandırılan özgün İslam inancının kurucusu aziz kişi olarak kabul edilmektedir. Ahmet Yesevî okulundan feyiz almış ve Anadolu’nun Türk ve İslam yurdu olmasında bedenen ve fikren canları pahasına mücadele eden aziz kişilere de “Horasan Erenleri” denmektedir.
Bu minval üzere Tuğrul Bey, Çağrı Bey ve Alpaslan Anadolu’nun maddi fatihleri ise Hacı Bektâş-ı Velî, Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî ve Horasan Erenleri de Manevî fatihleridir. Horasan; İran, Afganistan, Türkmenistan ve Özbekistan gibi ülkelerin sınırları içerisinde kalan, Türklerin kadim ”ata yurdu” olan geniş bir coğrafi bölgenin adıdır. Farsça bir kelimedir ve “güneşin doğduğu yer” anlamına gelmektedir.
İşte Türklerin “Horasan Ekolü” diye adlandırdıkları, Türk Müslümanlığı diye tarif ettikleri bu okuldan icazet alan “Horasan Erenleri” inziva hayatı yaşayan Arap ve İranlı mutasavvıflar dervişler gibi tekke ve zaviyelere kapanmamışlar. Aksine onlar, “mücâhid-i fî-sebîl-illah” olarak, inanmış Türkmenlerle birlikte binlerce düşmana karşı savaşmışlar.
Denizli gibi uç bölgelerde, serhat boylarında fetihlere katılmışlar. Binlerce köy ve kasabaya isimlerini vermişler. Ellerinin emeği ve alınlarının teriyle dağ başlarında yer açıp yerleşmişler. Bağ ve bahçe yetiştirmişler. Kurdukları tekke ve zaviye etrafında köyler oluşturmuşlar.
Böylece toprağa vatan yapan, İslâmiyet’i yayan “Kolonizatör Türk Dervişleri” olmuşlar.
Horasan’dan Anadolu’ya kitleler halinde göç eden Türkmen toplulukları başlarında, ”baba” veya “dede” unvanlı bu “Horasan Erenleri” ile birlikte, terk edilmiş arazi ve yerleşim yerlerine, stratejik öneme sahip yollar ile asayiş ve güvenlikten yoksun bölgelere yerleşmişler ve burada faaliyet yürütmüşlerdir.
Bu çerçevede, yerleştikleri yerleri yaşanabilir hale getiren bu önder kişiler hayvancılık, tarım, meyvecilik, ticaret, dokuma, dericilik, değirmencilik gibi bütün kabiliyetleri ile kendi bölgelerini imar etmişler ve şenlendirmişlerdir.
16. yüzyıl bir Osmanlı Devlet arşiv belgesine göre de: Çivril ilçesi, Beşparmak Dağı’nın altında, Hüsameddin Dede adında bir “Horasan Ereni” kendi çabasıyla, ormanlık bir alanda, otuz beş dönüm kadar yer açıp bağlar dikmiş, bostan ekmiş. Oraya evler, ahırlar yapmış. Tekke ve mescid açmış. Bu suretle meydana çıkardığı mülklerinin geliri ile yoldan gelene geçene yatacak yer ve bedava yemek vermiş.
Tekkesinde birçok talebe ve derviş yetiştirmiş. İsâm Devleti’nin devamı ve İslâm Padişahı’nın başarısı için dua etmekle meşgul olmuş. Hüsameddin Dede bir vakit sonra bu dünyadan göç etmiş. Yerine kardeşinin oğlu Seydi halife olmuş. Onun mezarının üzerine türbe yaptırmış.
600 yıl önce, 35 dönüm taşlık, ormanlık arazide Hüsameddin Dede tarafından açılan tarla ve kurulan tekkenin olduğu yerde bugün, 5000 nüfuslu modern bir ilçe bulunmaktadır. 16. yüzyılda “Hüsamdede Köyü”, daha sonra sadece “Dede Köyü”, son olarak da 1990 yılında da ilçe merkezi yapılarak adı da “Baklan İlçesi” olarak değiştirilmiştir.
Bu alperen, gaziderviş, eren ve evliya Hüsameddin Dede şimdi Denizli’ye yaptığı hizmetlerin huzuru içerisinde, Baklan ilçesi mezarlığında, kendine mahsus türbesinde, eşi Rukiye Hanımla birlikt, ebedi uykusunda yatmaktadır. Yolunuz Baklan ilçesine düşerse, Hüsameddin Dede’nin ruhu için bir Fatiha okumayı unutmayın.
(Kaynak: Denizli'nin Evliyaları ve Türbeleri, Selvi Yayınları, İbrahim Afatoğlu)