Ali Dede Türbesi, Bozkurt ilçesi, Dutluca köyünün Hambat Ovası’na hakim, çam ağaçları ile kaplı Arpalık Tepesi üzerindedir. Kim olduğu, nereden geldiği ve ne zaman yaşadığı konusunda bir bilgi yoktur.
Yine de kimliği belli olmayan diğer türbelerde de olduğu gibi Horasan Erenlerinden olduğu, bu toprakların Türkler tarafından fethedilmesi sırasında yapılan savaşlarda şehit düştüğü ve bulunduğu yere gömüldüğü rivayet edilmektedir. Hatta bu görüşü desteklemek için de, Dutluca köyünün 1693 yılında kurulduğu, bu tarihten önce de mezarın burada olduğu ifade edilmektedir.
Ali Dede’nin, yattığı yerdeki çam ormanının cami, okul ve köy odası gibi kamu amacı dışında kullanımına izin vermediği, ormandan kendi özel amaçları için fayda temin etmek isteyenleri uyardığı, hatta onları cezalandırdığı anlatılmaktadır. Bu nedenle Dutluca köyünde Ali Dede’nin ormanı koruduğuna inanılmakta, türbenin bulunduğu ormanlık araziden bir kozalak dahi koparılmamaktadır.
Rivayet odur ki; köy halkından Hüseyin Çalık, günlerden bir gün ormanda sadece kökü kalmış bir çamı sökmüş ve evine getirmiş. Bir süre sonra, hayvanlarına ot verirken birden çam kökünü getirdiği atının topalladığını fark etmiş. Bunun üzerine Hüseyin Çalık daha önce anlatılanların ve başından geçen bu olay üzerine bir daha ormandan bir şey almaya tövbe ettiğini söylemiş.
Sadık Sarıkaya’da Kör Mevlüt’ün oğlu Süleyman’ın Dutluca köyündeki çam ormanından kamu amacı dışında odun aldığını, fakat bir hafta sonra (1963 yılı Kasım ayında) traverslerin arasına ayağının sıkışarak sakatlanmasına tanık olduğunu anlatmış. Ayrıca anılan yerde amaca uygun olmayan biçimde ağaç kesimine gidenlerin bir süre sonra ayaklarının titremeye başladığına söylenmiş.
Bir başka rivayet de şöyledir:
Bu bölgedeki çobanlardan biri, Ali Dede türbesinin arka taraflarında bir yere çadır kurmuş, orada hayvanları ile yatar kalkarmış. Çoban bir gün Ali Dede’nin türbesinin olduğu ağaçlık yerden geçerken biraz odun alıp götürmüş.
Uykusunda orada yatan zat-ı muhterem gelip çobanın boynundan tutarak onun kafasını tuvalet çukuruna sokmuş ve : “Ye bakalım, sen nasıl oradan odun getirir de yakarsın” demiş. Çoban kan ter içerisinde uyanmış ve hemen yanmakta olan odunları ocaktan alarak söndürmüş.
Ali Dede ile ilgili başka bir anlatı da şu şekildedir: 1919 yılında Yunanlar Denizli’ye yaklaşınca, Türk askerleri Bozkurt ve Çardak taraflarına gelip olası Yunan işgalini önlemek amacıyla hazırlıklar yapmaya başlamışlar. Askerler evlere dağılmış, evin bir gözünde asker diğer gözünde ev sahipleri kalıyormuş.
Bu askerlerin başındaki kumandan yakmak için odunu daima bu yatırın olduğu yerdeki ormandan getirtirmiş. Bir gün komutanın rüyasında zât-ı muhterem, komutanın ağzına gemi vurmuş, onun üzerine binmiş ve : “Sakın bir daha benim oradan odun alma.” demiş. Alay kumandanı kan ter içinde kalmış ve bu halde uykusundan uyanmış. Hemen emir subayını çağırmış ve: “Hemen askere haber sal, o dağdan bir daha odun almasınlar, aldıkları odunları da hemen yerine geri götürsünler” demiş.
Kaynak: İbrahim Afatoğlu, Denizli Evliyaları ve Türbeleri, Selvi Yayınları, Ankara