Resul Dede Türbesi, Dedebağ kasabası, batı istikametinde, Yaran Tepesi diye tarif edilen ve Acıpayam Ovası’na hâkim bir tepenin üzerinde, çam ağaçlarının arasındadır. Yazılı kaynaklarda kim olduğu ve ne zaman yaşadığı hakkında bir bilgi yoktur.
Burada iki türbe bulunmaktadır. Köy halkı Pınarın yanında bulunan türbeye “Büyük Dede” türbesi olarak isimlendirmektedir ve burada Dede Resul’ün yattığına inanılmaktadır. Diğer türbeyi de “Küçük Dede” olarak tarif etmekte ve türbede yatan kişinin de Resul Dede’nin kardeşi olduğuna inanmaktadırlar.
Kendisi de Dedebağlı (Dedesi) olan “İstiklal Güneşi Müftü” kitabının yazarı Veli Aykar, söz konusu kitapta; “… Gemiyanlı çeteleri Köpek Beli’ni aşarak Garbikaraağaç (Acıpayam) Ovası’na girmişler. Avşar Oymağı ile Germiyan bozguncuları arasında amansız bir çarpışma başlamış.
İşte tam bu sırada Horasan’dan kona göçe Anadolu’da yerleşecek yurt arayan Resul Dede ve kardeşi ovadaki kılış ve kalkan seslerini, at kişnemelerini, çığlıkları duymuş. Müslüman Türk’ün birbirini kırmasına yürekleri elvermemiş. Bunun üzerine Garbikaraaç’ı yurt edinmiş Avşarlara yardım etmeye karar vermişler. Resul Dede’nin çarpışmaya katılması ile birlikte durum değişmiş. Germiyanlılar neye uğradıklarını şaşırmışlar ve yenilmişler.
Garbikaraağaç’tan ve Erle (Burdur-Yeşilova ilçesi) Ovası’ndan uzaklaşmışlar. Avşar Beyi, Resul Dede’ye: “Bana yardım etmekle yurdumu, odumu, ocağımı kurtardın. Dile benden ne dilersen” demiş. Resul Dede: “Konup göçmekten yorgun ve bitkin düştük. Obama bir yurt ararım” deyince, Avşar Beyi: “Dalaman Çayı’nın güneyi senin olsun” demiş.
Resul Dede ve kardeşi obasıyla birlikte, Yaran Tepesi eteklerinde, dağlardan akan suların birleştiği yerde yerleşmişler. Köyün adını “Dederesul” koymuşlar ancak o günden bu güne “Dederesul” adı aşınarak “Dedesil” şekline dönüşmüş ve kasabanın adı olmuştur. Geniş toprakları sayesinde bolca göç alarak Garbikaraağaç Ovası’nın en büyük yerleşim merkezlerinden biri olmuştur.” demektedir.
İbn Batuta Anadolu seyahati sırasında, 1333 yılında Antalya istikametinden, Gölhisar ve Acıpayam yoluyla Denizli’ye gelirken; “…Acıpayam yeşil bir alandır. Türkmenlerin yerleştiği sahalardandır. Bu ovada Germiyan obaları yol kesicilik ettiğinden, bizim Lâdik’e (Denizli) sağ salim ulaşmamızı sağlamak için (Gölhisar) sultan, yanımıza cengâverler katmıştı. Germiyanoğullarının Yezit bin Muâviye oldukları söylentisi yaygın! Kütahya onlara aittir. Allah, onların şerrinden bizi korusun. Böylece Lâdik’e (Denizli) vardık…” demektedir.
Türklerin Acıpayam Ovası'na ilk yerleştikleri dönemde Germiyanoğulları Beyliği Sünni, Hamiroğulları Beyliği de Alevî Türkmen topluluklarından oluşmakta, Veli Aykar Hoca’nın Acıpayam Ovası etrafına ilk yerleşen Türkmen toplulukları, Dede Resul ve Dedesil beldesi için anlattıklarını Arap gezgin İbni Batuta da doğrulamaktadır.
“Dedesil köy halkı her yıl mayıs ayının başlarında Yaran Tepesi’ndeki Resul Dede (Büyük Dede) ve (kardeşi) Küçük Dede türbelerine ziyarete çıkmaktadır. “Meneni” dedikleri bu ziyaret günleri öncesi hazırlık yapılmaktadır. Buğdaylar, bulgurlar hazırlanır, erkeç (enenmemiş teke), tavuk, horozlar kesilirdi. Bu ziyaretlerde yenilecek, içilecekler için her aile gücü nispetinde katkıda bulunurdu. Kadın, kız, kızan yediden yetmişe kabını kacağını, kaşığını alan Yaran Tepesi’ne yönelirdi. Tam bir imece usulü ile yapılırdı bu ziyaretler” şeklinde tarif etmektedir.