Saldır Şeyh-i Horasani hakkında yazılı kaynaklarda bir bilgi yoktur. Ama hakkında anlatılan menkıbeye göre Anadolu’nun fethi sırasında Anadolu’ya gelen Horasan Erenlerinden ve gazi-dervişlerden birisi olduğu anlaşılmaktadır. Türbesi Muğla vilayeti, Bodrum ilçesi, Cevat Şakir Mahallesi, adıyla müsemma olan Saldırşeyh Caddesi üzerindedir. Günümüzde Bodrum’un önemli ziyaret yerlerinden birisidir.
Anadolu Selçuklu Devleti’nin uç komutanlarından olan Saldır Şeyh-i Horasani, Bodrum bölgesinin fethi için seksen kişilik askeriyle birlikte Gelibolu’dan Gümbet kasabasına gelmiş. Burada Bizans Devleti ordusuyla karşılaşmış.
İki ordu, dişe diş mücadele ederken, bir düşman askerinin darbesiyle Saldır Şeyh-i Horasani’nin başı kopmuş ve yere düşmüş. Saldır Şeyh-i Horasani, yere düşen başını hemen koltuğunun altına almış ve savaşmaya devam etmiş.
Saldır Şeyh-i Horasani’nin kelle koltukta savaştığını gören savaşın dışından birisi, “Aaa başı koltuğunda savaşmaya devan ediyor” diye seslenmiş. Bu söz üzerine Saldır Şeyh-i Horasani’nin başı koltuğundan yere düşmüş. Bu şekilde bir müddet daha savaşan Saldır Şeyh-i Horasani, yüz metre kadar ilerde yere yıkılmış ve şehit olmuştur.
Saldır Şeyh-i Horasaninin Horasanda kalan annesine oğlunun Anadolu’da şehit olduğu haberi gitmiş. Annesi üzüntülü bir şekilde, “Ben evladıma bir defanın dışında haram süt emzirmemiştim, oğlum sağ salim geri gelir diye ümit ediyordum” demiş.
Bu kesikbaş menkıbeleri Saldır Şeyh-i Horasani’de olduğu gibi Anadolu’da sıklıkla anlatılmaktadır. Buna benze bir kesikbaş menkıbesi de Denizli’de bulunmaktadır.
Vaktiyle Müslüman Türklerle Bizans askerleri arasında bir savaş yapılmaktadır. Savaş zamanla Denizli vilayeti, Çal ilçesi Çökelez Dağı’nın zirvesine kadar sürmüş. Çarpışma esnasında Türk ordusunda savaşmakta olan Ellez’in başı bir düşman darbesiyle (Anadolu’da İlyas adının galat şeklidir. Hıdırellez; Hıdır ve İlyas Peygamberin birleşimi bir sözcüktür) adlı yiğidin başı kopmuş. Kellesini koltuğuna alan Ellez, düşmanla savaşmaya devam etmiş.
Kahraman Ellez’in bu halini gören komutanı, askerinin vaziyetine dayanamamış “çök Ellez, çök Ellez (otur Ellez manasına)” diye seslenmiş. Komutanının bu emir üzerine Ellez olduğu yere çöküvermiş ve oracıkta ruhunu Allah‘a teslim etmiş ve şehit olmuş. Ellez’i, şehit olduğu dağın zirvesinde, toprağın sinesine emanet etmişler. Zamanla bu hadise unutulmamış ve yiğit Eliez’in şehit düştüğü bu tepeye “çök Ellez’den” galatla “Çökelez Dağı” adı verilmiş.
Elbete ki; bizi şefkatli bir ana kucağı gibi bağrına basan bu vatan topraklarını düşmanlara çiğnetmemek, ay-yıldızlı al bayrağımızı ebediyen göklerde dalgalandırmak, gökkubbeyi çınlatan ezan sesini kesmemek, gönüllere şifa olan Kur’an’ı susturmamak, toprağın altında binlerce kefensiz yatanı rahatsız etmemek, üstünde yaşayanları da zillete ve esarete düşürmemek için, nefisleri Allah’ın verdiği her nimete tatmadan, bedenleri ölümü tadan, sevdiği ile bir ömür boyu aynı yastığa baş koymadan bu vatan için musalla taşına baş koyan şehitler, bu toprağın yetiştirdiği en önemli insanlardır. Bütün şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyorum…