Sarayköy ilçesinin Uyanık köyü, köylülerin ifadesine göre, 1570’li yıllarda, Horasan’dan Anadolu’ya göç etmiş olan Abdallardandır ve kendilerine Abdal / Teber olarak tarif etmektedirler ve Alevî-Bektâşî geleneğinin Tozlu Ocağı’na tabi olduklarına söylemektedirler. Köyün adı 1950’li yıllara kadar Abdallar köyü olarak geçmektedir.
Adlarından dolayı köy halkının yaşadıkları siyasi, sosyal ve kültürel zorluklar neticesinde, halkın isteği, dönemin köy muhtarı Fevzi Yılmaz’ın başvurusu üzerine, “Erenler Köyü” olma isteğine karşılık, İl İdare Heyeti tarafından, köyün adı “Uyanık Köyü” olarak değiştirilmiştir. Köyde, Alevî-Bektâşî geleneğine uygun olarak çok sayıda türbe ve yatır bulunmaktadır. Bunlardan birisi de Uyanık 1 Kara Musa Türbesidir.
Uyanık 1 Kara Musa Türbesi, köy kahvesinin yanında, Kara Musa’nın bahçesi içerisinde, yol üzerinde, sol taraftadır. 300 x 340 santimetre ölçülerinde, 210 santimetre yüksekliğinde, kare planlı, tuğla yapılı, ahşap kırma çatılı, Marsilya kiremidi örtülü, içi ve dışı beton harcı sıvalı, uçuk yeşil boyalı, sergisiz, basit bir yapı niteliğindedir.
Doğu istikametinde ve yol tarafından giriş açılmış fakat kapı yapılmamıştır. İçerisinde 100 x 190 santimetre boyutlarında ve 50 santimetre yüksekliğinde, doğu-batı doğrultusunda konumlandırılmış, üzeri mozaik fayans kaplı, yeşil çuha ile örtülü bir kabir görülmektedir. Sandukanın altında bir kabir var mıdır, eğer var ise kim olduğu belli değildir.
Köylülerin tarifi ile “en uyanık” türbe dedesi budur. Yani kerametleri herkes tarafından bilinen ve inanılan türbe olarak bilinmektedir. Türbenin önünde iki cinayet işlenmiştir. Yine türbenin önünde bulunan elektrik trafosuna çıkan bir işçi, düşmüş ve ağır yaralanmıştır. Yani türbede yatan ermiş kişi, hala kerametlerini ve uyarılarını devam etmektedir. Hatta bu eren kişinin kadın olduğu, üzerindeki gelinlikle elinde ibrik olduğu halde dışarıda gezinirken çok kişiler tarafından görüldüğü, türbenin yanındaki çeşmeden abdest aldığı ve namaz kıldığına görenler vardır.
En çok ziyaret edilen, bu türbe olduğu söylenmektedir. Zaten içlerinde en bakımlı olanı bu türbedir. Girişin sağ tarafına, toprak zemine bir mumluk yapılmıştır. Sürekli mum yakıldığı ve kullanıldığı için de baca gibi islenmiştir.
Köy kahvesinin önünde bir ev vardır. Evin oğlu yeni evlenmiş. Yeni gelin bulaşık sularını, evin önündeki yatırın üzerine dökmektedir. Yatır bundan rahatsız olmuştur. Rüyalarında uyardığı halde aldırış eden olmamış. Bir gün evde yangın çıkarmış. Köy halkı, yangın yayılmasın diye yakında olan elektrik trafosundan köyün elektriğini kesmişler.
Köy zifiri karanlık olmuş. O anda köyün en uyanık türbesi olan Kara Musa Türbesi’nin üzerinde, kocaman bir nur halesi oluşmuş. Bu olağanüstü hali bütün köy halkı görmüş. Şikâyetlerine rağmen, üzerine bulaşık suyu dökmekten vazgeçmeyen yeni gelin hakkında, Kara Musa Türbesi’ne şikâyet ifade etiğine yorumlamışlardır.
Rivayet odur ki; Yakın kahvede bir gurup köylü oturmaktadır. Söz Kara Musa Türbesi’nden açılmış. Köylülerden birisi, “ Bunlar hurafe ve boş işlerdir. O türbenin içerisinde derviş veya ermiş yoktur. Ben şimdi giderim, orada yattığını söylediğiniz aziz kişiye söverim ve geri gelirim” demiş ve türbeye girmiş. Beş dakika sonra üstü başı al kan içerisinde geri dönmüş.
Başka bir rivayet; Kırgız İsmail, komşusunun düğününde yeterince içki içmiştir ve çakırkeyif bir haldedir. Şuursuzca hareket etmektedir. Yolu üzerinde olan türbe duvarına çişini yapmış ve evine girmiş. Eve girdiğinde üzeri al kan içerisindedir. Karısı korkuyla, “İsmail seni kim bıçakladı” diyerek feryat edince, üzerinin kanlar içerisinde olduğunu görmüş ve türbenin duvarına çiş ettiği aklına gelmiş ve çok korkmuş.
Yine rivayet odur ki; türbenin içinde bulunduğu bahçenin sahibi Kara Musa, türbeye olan inancı zayıftır. Çok içki içer ve sürekli türbe duvarına çiş yapar ve pislermiş. Türbedeki Dede, Kara Musa’ya birkaç kere rüyasında, bunu yapmaması için uyarmış. Ama Kara Musa buna aldırış etmemiş. Eskiden hanay evlerin önüne, iki direk üzerine ahşaptan balkon çıkıntı (hayat) yapılır, yaz geceleri ev ahalisi orada yatarmış. Gene böyle bir yaz gecesi Kara Musa, ahşap balkonda uyumaktadır.
Gece yarısı, deprem olur gibi balkon sarsılmaya başlamış. Ne oluyor acaba diyerek, hemen aşağıya inmiş. Yarım metre uzunluğunda boynuzları olan, dev gibi bir camız, balkon direğine dayanmış ve sırtıyla balkonu sallamakta olduğunu görmüş ve korkmuş. O anda camız dile gelmiş, “Erkek neslini alacağım ve sülaleni kurutacağım” demiş ve kaybolmuş. O günden sonra Kara Musa’nın üç oğlan çocuğu peş peşe ölmüş.