Taşkuyu Dedesi Türbesi, Serinhisar ilçesinde, Yatağan kasabası yolu üzerinde, tarlalar içerisinde, küçük bir su kanalı kenarındadır. Kim olduğu, ne zaman yaşadığı konusunda yazılı kaynaklarda hiçbir bilgi yoktur.
Kendisi de Serinhisarlı olan H. Hüseyin Aydoğdu, “Kızılhisar Tarihi” adlı eserinde, “Bu türbe Kızılhisar Ovasında ve kalın harman yolu üzerindedir. İsmini yanındaki kuyudan almıştır.
Türbe Selçuklu (Oğuz Türkleri) uç beylerinden birisine ait olup 13. asırdan kalmadır. Türklerin uç beyi savaşırken burada öldüğü için bu yere gömülmüş ve sonradan üzerine küçük bir türbe yapılmıştır. Uç beyinin sevilen bir kişi olması ve zamanla unutulmaması için yakınına bir kuyu kazılmış ve kuyuya taş yerine Selçuklu Türklerinin bir marifeti olan ardıç ağaçlarının gövdesi döşenmiştir.
Kuyu içerisinde taş yoktur. “Taşsız Kuyu” olarak tanınan bu yer zamanla halk dilinde “Taş Kuyu” olarak isim değiştirmiştir. Türbe zaman zaman onarılmış ve halkın ziyaret, adak yeri haline gelmiştir. Geçmiş yıllarda Sümbül Dede ve Taşkuyu Türbesi etrafında yağmur duaları yapılmıştır.”
Türbede yatan aziz kişinin bölgede türbeleri olan ve bu toprakların fethinde canı ve kanları pahasına mücadele eden Yatağan Baba, Abdi Bey sultan, Bedri Bey, Oğuz Dede, Alaeddin Han, Dona Baba, Semerkandi Baba, Bayezit Han, Süleyman Sarızeybek, Karaağaş Baba gibi alperen-gazidervişlerden olduğu anlaşılmaktadır.
Türbe; 500 x 630 santimetre ölçülerinde, dikdörtgen biçimli, ahşap kırma çatılı, Marsilya ve alaturka kiremidi karışık örtülü, tek odalı, taş yapılı, sergisiz, basit bir yapı niteliğindedir. Mimari ve teknik her hangi bir özelliği bulunmayan yapının içinde, doğu-batı doğrultusunda, toprak yığıntısı şeklinde bir mezar olduğu görülmektedir. Mezarın üzeri yeşil pamuklu kumaş ile örtülmüştür. Tabanı toprak kaplıdır. Yanında ulu bir yaban armudu ağacı ve dallarına bağlanmış dilek çaputları görülmektedir.
Türbe, ilçe merkezinin dışında olduğu için bakımsız ve harap vaziyettedir. Bu ilgisizlik ve bakımsızlıktan dolayı, kabrin olduğu yer ve türbenin tamamı, define arayıcıları tarafından kazı yapıldığı anlaşılmaktadır. Hatta ziyaretim sırasında kazı yeni yapılıyor olmalı ki toprak tavlı ve yanında da kazma ve kürek bulunuyordu. Benim geldiğimi gördüler ve kaçtıklarını düşünüyorum.
Yedi bin kilometre uzaklıkta olan ata yurdu Orta Asya’dan çadırı, çocukları, sürüleriyle birlikte yaya olarak gelerek canları ve kanları pahasına Anadolu topraklarını bize ana anavatan yapan bu insanlarımıza borcumuz olmalıdır. Çünkü bu vatanın tapu senetleri onların şehitlik merkadi olan bu türbeler, Anadolu’nun “Türk Vatanı” olduğunun tapu senetleridir. Onları titizlikle korumalıyız.
Sağlık ve esenlikler diliyorum…