Karacaoğlan hakkında, yazılı kaynaklarda hiç bilgi yoktur. Onun hakkındaki az sayıdaki bilgileri kendisinin söylemiş olduğu şiirlerinden ve hakkında anlatılan menkıbe ve destanlardan ancak tahmin edebiliyoruz.
Anadolu’daki Yörükler at, koyun, keçi gibi hayvan yetiştiriciliği yaparak hayatlarını idame etmişlerdir. Bundan dolayı yaz aylarında bol otlaklı, bol sulu, serin yaylalara göçmüşler. Kış aylarında da nispeten korunaklı olan sıcak bölgelere inmişler, kendilerini ve hayvanlarını kış aylarının olumsuz şartlarından korunmuşlardır. Bu yaşam biçimini sürdüren Yörüklere konar-göçer Türkmen toplulukları denmektedir.
İşte Karacaoğlan’ın şiirlerinden ve anlatılan menkıbelerden anlaşıldığına göre ailesinin de hayvancılıkla geçinen Yörük-Türkmen bir aile olduğu anlaşılmaktadır. Yine şiirleri ve efsanelerden öğrenildiğine göre babası Kara İlyas adında bir Varsak Türkmen Yörüğüdür . Kendi adının da Hasan olduğu söylenmektedir. Fakat “Karacaoğlan” adıyla ünlenmiştir. Bundan dolayı bir şiirinde Karacaoğlan:
“Kozan Dağı’nda neslimiz
Arı Türkmen’dir aslımız
Farsak’tır durak yerimiz
Gurbet ilde yar eğler bizi” demiştir.
Bazı araştırmacılar, Karacaoğlan’ın yukarıdaki dörtlükte ifade edildiği gibi Osmaniye ili, Bahçe ilçesi, Farsak köyünde doğduğunu söylemektedir. Bazı araştırmacılar da Adana ili, Feke ilçesi, Gökçe köyünde doğmuş olduğunu iddia etmektedirler. Diğer bazıları da Kilis ili, Musabeyli ilçesi, Zobular köyü veya Gökçeli köyünde doğduğunu da söyleyenler bulunmaktadır. Mersin ili, Mut ilçesi, Çukur köyde doğmuş olduğunu söyleyenler bile bulunmaktadır.
Yine hakkında anlatılan menkıbeler ve şiirlerinden anlaşıldığına göre gezgin bir halk ozanıdır. Adana, Mersin, Osmaniye, Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay gibi illeri kapsayan Çukurova Bölgesi’nde yaşadığı anlaşılmaktadır. Çünkü bu bölgede bulunan dağ adları köy adları, ırmak isimleri ve yer isimlerinden şiirlerinde çokça bahsedilmektedir.
Karacaoğlan’ın doğum tarihi ve ölüm tarihi de belli değildir. Ama 16 veya 17. yüzyıllarda yaşadığı tahmin edilmektedir. Bazı halk ozanlarımızda olduğu gibi çok yerde mezarı olduğu söylenmektedir. Antakya ili, Tarsus ilçesi; Mersin ili, Mut ilçesi; Kahramanmaraş ve Erzurum illerinde Karacaoğlan mezarları bulunmaktadır.
Tabii ki Karacaoğlan gibi bir halk ozanının nerede doğduğu, nerede yaşadığı ve mezarının nerede olduğu çok önemli değildir. Çünkü o Anadolu’nun her yerinde doğmuş, her yerinde yaşamış ve Anadolu insanının kalbinde yaşamaktadır. O bütün Anadolu insanının efsane ozanıdır.
Anadolu toprakları, ozan ve âşık yetiştirme bakımından çok verimli topraklardır. Bundan dolayı Anadolu’da birçok ozan ve âşık yetişmiştir. Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Kaygusuz Abdal, Köroğlu, Karacaoğlan, Dadaloğlu, Dedemoğlu, Âşık Veysel ve Âşık Mahsunî Şerif bunlardan sadece birkaç tanesidir.
Karacaoğlan, bu saydığımız ozan ve âşık geleneğinin yetiştirdiği en büyük ozan ve âşıklarımızdan birisidir. Karacaoğlan hakkında yazılı kaynaklarda bir bilgi yoktur. Onun hakkındaki az sayıdaki bilgileri söylediği şiirlerden ve hakkında anlatılan efsanelerden ancak tahmin edebiliyoruz.
Genel bir söyleme göre Türk Halk Edebiyatı’nda Yunus Emre, tasavvufi konuları çok işlemiştir, bundan dolayı tasavvuf ozanıdır. Karacaoğlan, aşk konularını çok işlemiştir, bundan dolayı aşk ozanıdır. Dadaloğlu, göç konularını çok işlemiştir, bundan dolayı göç ozanıdır. Pir Sultan Abdal, inanç konularını çok işlemiştir, bundan dolayı inanç ozanıdır. Köroğlu da kavga konularını çok işlemiştir, bundan dolayı kavga ozanıdır, denilmektedir.
Bu tanımlamaya uygun olarak Karacaoğlan da genelde aşk ve sevgi şiirleri yazmıştır. Genelde Tanrısal aşk değil insanî aşk ve insanî sevgi şiirleri okumuştur. Bundan dolayı da Karacaoğlan aşk ve sevgi ozanıdır, denmektedir.
Karacaoğlan, söyleyeceklerini en kısa ve en kestirme yoldan, sade ve açık bir dille, konuşma rahatlığı içinde söylemiştir. Süse ve gösterişe kaçmamıştır. İçinde yaşadığı Yörük-Türkmen boylarının gelenek ve göreneklerine ve yaşam tarzlarına sıkı sıkıya bağlıdır. Birçok şiirinde bunları görmek mümkündür.
O, güzeli ve güzellikleri seven bir halk ozanıdır. Hayalci değil, gerçekçidir. Duygu ve düşüncelerini apaçık ortaya koymuştur. Acılar, ayrılıklar ve ölüm düşüncesi ile arası pek iyi değildir. Halkın zevklerini, halkın düşüncesini iyi bilen, şiirlerinde bunu yansıtan iyi bir ozandır. Gereğinde öz için şekilden vazgeçen bir sanatçıdır.
Yaşama sevinci ile doludur. Gönül kapısı bütün güzellere ve güzelliklere açıktır. Bu yüzden kafalardan çok, gönüllere seslenmiş ve halk arasında gönüllerin ozanı ve gönüllerin sultanı olmuştur.
Şiirlerinde genellikle aşkı ve sevgiyi konu eden Karacaoğlan, her ozan gibi zamanından da şikayet eden şiirler söylemiş. Yiğitliği, güzelleri ve güzelliği övmüş, insanlara öğütlerde bulunmuş ve dağlara seslenmiştir. Ama bir gönül adamı olarak yaşamıştır.
Şiirlerini sade, yalın, açık, berrak, sıcak, samimi, arı duru ve herkesin anlayabileceği bir Türkçe ile söylemiştir. Yabancı kelime pek az kullanmıştır. Şiirlerini diğer halk ozanları gibi 11’li ve 8’li hece ölçüsüyle söylemiştir.
Dadaloğlu, Âşık Ömer, âşık Hasan, Gevherî, Ruhsatî, Deli Boran gibi kendisinden sonra yaşayan birçok ozan ve şairi etkilemiştir. Kendi yazdığı veya yazdırdığı bir şiir kitabı yoktur. Elimizdeki şiirleri, onun ölümünden yıllar sonra, halkın hafızasından derlenen şiirlerdir. Yapılan araştırmalara göre beş yüze yakın şiiri olduğu tespit edilmiştir. Bu şiirlerin önemli bir kısmı da türkü haline getirilmiş, günümüzde radyo ve televizyonlarda okunmaktadır.