İktidar, yıllardan beri kendisine “kumpas” kurduğu ve kandırdığı için, bir zamanlar sırt sırta verdiği insanlara “paralel” örgüt ismi takarak mücadele etmeye başladı. Hatta “inlerine girilecek” denilerek amansız bir savaşı bütün kesimlere yaydı.
Bu yüzden iki tane gazete, iki tane televizyon karartıldı. –Belki de- hiç haberi olmayan bazı masum insanlar kelepçe takılarak adliyelere taşındılar. Masum insanlar diyorum. Çünkü aralarında gençlere burs veren ihtiyar insanlar da vardı.Polis teşkilatı neredeyse dağıtıldı. Kamu kurum ve kuruluşları hallaç pamuğu gibi atılarak amansız bir insan avı başlatıldı.
Bu olaylar, toplum da öylesine derin yaralar bıraktı ki, kimisi cemaati suçladı, kimisi ise cemaatin yanında yer almaya başladı. Anlayacağınız, ülkemizde bolca bulunun din simsarları bu konuyu bile kendilerine göre yorumlayarak insanları ikiye bölmeye çalıştı.
Ama benim anlayamadığım bir olay var. O’da –özel okullar ve dershaneler hariç- eğitim camiasında bu paralel yapı konusunda herhangi bir olayın olmayışı, cemaatcı kabul edilen veya yaftalanan eğitimcilerin sendikalar arasında cirit atmaları.
Bilindiği gibi geçtiğimiz yıllarda Aktif Sen adı altında bir sendika kurulmuş, Cemaatçı denilen eğitimciler bu sendika bünyesinde kurulan Aktif Eğitim Sen’e üye olmuşlardı. Yani cemaate yakın insanlar Aktif Sen bünyesinde toplanmışlardı. Hal böyle olunca, iktidar yanlısı sendika olduğu ileri sürülen Eğitim Bir Sen’in üye sayısında düşüş olmuştu.
Sonrasında Cemaat Gurubu iktidar tarafından “paralelci” yaftası ile suçlanmaya başlanınca, bu sendika çalışmalarına ara vermişti. Ve üyeleri tekrar Eğitim Bir Sen bünyesine katılmaya başlamışlardı.
Son zamanlarda Aktif Eğitim Sen üyesi eğitimcilerin yine Eğitim Bir Sen bünyesine geçtikleri söylenmeye başlandı.
Şimdi…
İktidarın paralel yapı ismi altında mücadele ettiği, suçladığı bu insanlar aktif Sen bünyesinde iken suçlu oluyor da, Eğitim Bir Sen bünyesine geçince suçları ortadan kalkıp, aklanıyorlar mı?
Yani, “Paralelci” diyerek suçlu ilan edilen insanlardan eğitim camiasında görev alanlar, iktidara yakın sendikaya üye olunca suçlarından temizlenip paklanıyorlar mı?
Ben bunu anlayamadım.
Bir insan ya suçludur, ya da masumdur. Suçlu insanlar nereye giderlerse gitsinler suçludurlar. Yok bu insanların suçları yoksa, Eğitim Bir Sen bünyesine geçmeden önce neden suçlanıyorlardı?
Bu olayın altında acaba Eğitim Bir Sen’i ya da iktidar yanlısı bir sendikayı güçlendirme olayı mı yatmaktadır?
Burada kimseyi suçlamak istemiyorum.
Kimseye karşı herhangi bir art niyetim yok. Ancak gördüğüm olaylar karşısında aklımın almadığı şeyler olduğundan dolayı bu yazıyı karalıyorum.
İnsanlara korku salarak, kendi bünyelerindeki sendika, dernek veya başka kuruluşlara üye olmaya zorlayarak gücü artırmak için yapılan hareketlerin demokrasi ve insan hakları ilkeleri ile bağdaşan yanı var mıdır? Anlayamadım.
Ve şimdi çok merak ediyorum.
Milli Eğitim Müdürlüğü, Eğitim Bir Sen bünyesine katılan bu cemaatçı denilen eğitimcilere üst görevler verecek mi acaba? Çünkü, müdürlerin görevden alınma sürecinde; iktidara yakın bu sendikaya bağlı eğitimciler görevlere getirilmişlerdi.
Bu olayı yakından takip edeceğim.
İktidar tarafından suçlu ilan edilen bir guruba mensup kişi, her ne olursa olsun; iktidara yakın konumdaki kuruluşa üye olunca görev alması, suçlu ise suçunu örtbas etmeye yeterli olmamalıdır. Zira suç, suçtur…
İktidarı destekleyince suçlar affedilemez!!!