Mübarek Ramazan Ayı’nı oruçlarımızla taçlandırdıktan sonra, bugün bayram yapıyoruz. Aslında Müslümanların bayramı Ramazan ayıdır. Lakin, insanoğlu asıl bayramları unutarak, kendine göre bayram günleri icat etmeye başladı. Her halükarda bayramlarımız, dinimizin gerektirdiği farzların sonucunda elbette ortaya çıkacaktır.
Pandemi yüzünden sevinçlerimizi içimizde saklayarak, buruk bir mutluluk içinde, sabahın erken saatlerinde mahalle camisinde kılınan Bayram Namazı sonrası, insanın içine bir hüzün çöküyor. Her ne kadar mahalle sakinleri ile bayramlaşsak da, evde kimsenin olmaması, kimsenin ziyaretine gelmemesi ve ziyarete gidememek, çocuklardan yoksun, sevdiklerinden uzak bir bayramı; Allah’a kalben yakın olmakla geçiriyoruz. Aslında hüzünlenmemek lazım. Lakin insan hüzünleniyor işte.
Allah, “Ben size Şah Damarınız kadar yakınım” demesine rağmen, “Ben her daim sizinleyim” demesine rağmen, “Yalnızlık Allah’a mahsus” diyerek, ille de yanımızda birilerinin olmasını arzu ediyoruz. Oysa Allah’a tevekkül ederek, O’nun varlığı ile hayatımızı idame ettirsek, bize yeter de artar bile. Ama biz doymayan ve hiçbir şeyi yeterli görmeyen mahlukatız.
Pandemi, son iki yıldır hayatımızı derinden etkiliyor. Koronavirüs ile yatıp, koronavirüs ile kalkıyoruz. Hal böyle olunca da, gelenek ve göreneklerimizin arasında ayrı bir yeri olan Ramazan Bayramı ne yazık ki, eskisi gibi tat vermiyor. Çocuklar uzakta, Anne baba yok. Eski bayramları film şeridi gibi gözlerimizin önüne getirerek, düşünmek ve hüzünlenmekten başka bir şey gelmiyor elimizden.
Bu melun virüs yüzünden; daha dün konuşup, sohbet ettiğimiz can dostları kaybettik. Pek çok dost ve ahbabın yataklara düştüğünü öğrendik. Bir acı telefon sesi ile huzur duyduğumuz dostlarımızın çok kısa sürede hastalanıp gitmesi, elbette bize çok şeyler anlatıyor. Sağlığın önemi, dikkat etmenin önemi ve en önemlisi de Allah’ın bahşettiği vücudumuzu, kendimizi korumamızın şart olduğunu öğretiyor. Gidenlere Allah Rahmet eylesin. Elbet bir gün, huzur-u mahşerde buluşacağız.
Bayramlarda en çok üzüldüğüm konuların başında, gelecek kuşaklara kültürümüzün bir parçası olan bayramları, eğlenceleri anlatamamak. Onların sosyal medya ile sınırlı dünyalarını aralayarak; gerçek hayattan kesitleri sunamamak geliyor. Oysa, geleceğimiz olan gençlerimizin sınırlı dünya yerine, gerçeklerle dolu sınırsız hayal dünyalarını aralamak isterdim. Bugüne kadar yaşadığım mutlu bayramları anlatmak, onların da mutlu olmasın isterdim.
Bu pandemi ve virüs belası, bizi pek çok şeyden mahrum bırakıyor. Gençlerimizi eğitmekten, kültürümüzü, örf ve anenelerimizi onlara aktarmaktan mahrum bırakıyor. Büyüklerimiz ile bayramlaşmamızı, hal hatır sormamızdan mahrum bırakıyor.
Olsun…
Dünya’da hçbir şeyin sonsuz olmadığı gibi, virüs belasının da kalıcı olmadığını biliyorum. Elbet bir gün bu virüs belası da bitecek. İşte o zamanlar, büyüklerimizle, çoluk, çocuğumuzla yine eskisi gibi sarılıp, hal hatır soracağız. Onlarla birlikte mutlu günler geçireceğiz.
Bir bayram sabahı, hüzün kaplayan kalbimle, içimden geçenleri sizinle paylaşmak istedim. Ama siz, benim yazdıklarıma aldırmayın. Mutlu olmaya, küçük sevinç kırıntılarını büyük mutluluğa dönüştürün. Bu vesile ile herkesin Mübarek Ramazan Bayramlarını kutluyorum. Sevgi ve Saygılar Sunuyorum.
Esen kalın…