“Yandı ha, yandı. Yürekler yandı; Yağan Kar ile sönmez” dizeleri, Başbuğ Alparslan Türkeş’in vefatı üzerine bestelenen muhteşem bir ağıdın sözlerinden. Nisan ayının ortalarında Ankara’ya kar yağmış, çoğu ülkücü kar ile abdestini aldıktan sonra, Başbuğ’a son vefasını göstermişti. Yürekler ağlıyordu adeta ve Ankara yolları Ülkücü seline dönüşmüştü.
Aynı duyguları, bugün toprağa verilen kadim dost, Ülkücü kardeşim, cesur ve kararlı mücadelesi ile dikkat çeken Türk Sağlık Sen Denizli Şube Başkanı ve Türk Kamu Sen temsilcisi Rayif Kurşunoğlu için Çal ilçesi Ortaköy mahallesinde yaşadım. Hüzün ve göz yaşı bu durumu anlatmaya kifayet etmez. Çünkü o henüz çok genç, çok yapacak işleri olan birisiydi. Covid-19 sebebiyle bir ay içerisinde aramızdan ayrılmasına, Allah’a yürümesine bir türlü inanamadım. Hala derin bir üzüntü ve acı içerisindeyim.
O’nu 25 yıl önce, henüz sendikacılığa başlamadan önce Sosyal Hizmetler il Müdürlüğü bünyesinde Çocuk yuvasında uzman olarak çalışırken tanıdım. Hemşerim olması bakımında da aramızda çok güzel bir diyalog oluştu. Abi kardeş misali paylaştığımız çok proje vardı.
Ardından sendikacılık günleri başladı. Çok şeyler anlatıyordu. 1992 yılında memur sendikalarının kurulması ile Türk Sağlık Sen sendikasının ilk kurucuları arasında yer aldı. Daracık bir oda da başlayan mücadele, temsilcilik derken; neredeyse 15 yılı bulan Türk Sağlık Sen ve Türkiye Kamu Sen İl temsilciliği görevlerini layıkı ile yerine getirmek. Milliyetçi camianın sendikal alandaki beklentilerini karşılamak için mücadele etti. Denizli bazında sağlıkçı tüm memurlar kendisine çok inanıyor ve güveniyordu. Ankara genel merkez yönetimi de seviyor ve O’nun mücadelesini taktir ediyordu.
Boş kaldığım zamanlarda telefon ile arar, sohbet etmek için yanına hemen hemen her hafta Cumartesi günü giderdim. Bir saatlik sohbet derken; saatlerce sohbet ederdik. Sevecen ve güleç yüzü, konulara ve olaylara hakim oluşu kendisini yüceltiyordu. Kızgınlıklarını, sinirlenmesini üyelerine göstermez, yönetimdeki arkadaşlarına sonradan söylerdi. Şakalara karşılık verir, hiçbir şakaya, ağır bile olsa karşılık vermezdi.
Yine böyle bir Cumartesi aradım kendisini.
Bana “Korona virüs sebebiyle evde karantinada olduğunu, bir sonraki Cuma günü karantinanın biteceğini” söylemişti. Sonra tekrar aradım. Sesi iyi gelmiyordu. “Tedavim sürüyor” dedi. Yüreğime bir acı oturdu. Ben belli etmesem de, Covid-19 sürecini ağır geçireceğini kendisi de hissetmişti. Sonra Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığını ve ardından entübe bir şekilde PAÜ Hastanesine kaldırıldığını arkadaşlarından öğrendiğimdi çok ama çok üzüldüm.
Ve o günden sonra 22 gün boyunca kaldığı yoğun bakım süreci boyunca iki günde bir sağlığı konusunda bilgi almaya çalıştım. Dualarım onunlaydı. Sonra dün sabah saatlerinde acı haberi alınca; ne yapacağımı bilemedim. Yüreğime oturan acı o kadar katmerleşti ki, aramızdan zamansız ayrılan kadim dostun yasını tuttum.
“Olmadı Başkan, bu hiç olmadı” desem de, ilahi kaderin önüne geçilmiyor. Rabbim, güzel insanları al yeleli atlarla aramızdan alıyordu. İsmail Maral başkanın ardından, Koca Reis’de böyle gitti aramızdan. Hafızalarda yaptığı güzel ve kararlı çalışmaları, güleç yüzü ve hızlı konuşması ile kaldı.
“Yandı yürekler yandı, kar ile sönmez” dedik ardından Rayif Başkan. Ruhun şad olsun koca yürekli Başkan. Mekanın Cennet olsun. Rabbim seni Cennet-i alasında Hz. Peygamber (sav) e komşu eylesin. Acımı kelimelerle tarif edemiyorum.
Geride kalanlara başsağlığı diliyorum..