Koronavirüs hayatımıza girmeden önce bazı şeyler gerçekten güzel seyrediyormuş. Bunun yakın zamana kadar bilmiyordum. Çeşitli arkadaşlarım ile sohbetlerim sonrasında öğrendim ki, kamu malı iken özelleştirilen ve hayatımıza tam manasıyla yön veren bazı işletmeler, artık Türk insanına güvenmiyorlar. Hal böyle olunca “Vatandaşın beyanı esastır” manasındaki Anayasa ve kanun maddesi de havada kalmış oluyor.
Bu tür olayları zaten halen yaşıyoruz.
İnsanlar farkında olmadan yaşıyor. Bazen mecbur kalınca yaşıyor. Yaşamak zorunda, çünkü sosyal hayatımızın temel taşları onlara göre ayarlanmış durumda. Efendim;
İnternet ve elektrik gibi, artık hayatımızda “Olmazsa, olmazlarımız” arasına girenlerden bahsediyorum. Elbette banka işlemlerini buna katmıyorum. Zira kredi kartlarına yüklenen insanlar, bankalardan bu dönemde daha çok mağdur oldular. Özellikle Mobil bankacılık olaylarını bilmeyen, beceremeyen insanlarımız daha çok mağdur oldular.
Hatırlarmısınız? Hükümet, pandemi kısıtlamalarının uzadığı dönemlerde, hatırladığım kadarı ile iki kez faturaların ertelenmesi, bu erteleme ve ödeyememe yüzünden hizmetlerin kesilmemesi konusunda genelge yayınlamıştı. Son tam kapanma sürecinde bu yönde bir genelge maddesi de vardı. Hizmetler kesilmeyecek, ödemeler ötelenecekti. Ama hiçbir kurum buna uymadı.
Koronavirüs hayatımıza girmeden önce; iki ay hizmeti kesmeyen, üçüncü ayın faturası geldiğinde “hizmeti durdurma” mesajı atan internet sağlayıcıları, Elektriği bir ay kesmeyen, ikinci fatura geldiğinde “Kesme uyarısı” gönderen elektrik sağlayıcıları, Aylarca suyu kesmeyen, ancak pandemi ile birlikte “uyarı mesajları” atan belediye su işleri, üç ay kredi kartı borcu ödenmediğinde işlemlere “uyarılar” ile başlayan bankalar, pandemi ile birlikte bu süreyi kısalttılar ve iki ay kredi kartını ödemeyen insanları kara listeye almaya başladılar. Ve bu hususta Cimer dahil, tüketici hakemliğine ve diğer yetkili kurumlara şikayetçi olan insanların, bu şikayetlerine hiçbir kurumun geri dönmediği ve karşı tarafa işlem yapılmadığı ileri sürülüyor.
Nedendir bilmem, güven konusunda sadece siyasetin olduğunu sandığım bu dönemde; galiba dolandırıcı insanların “milyon dolarlar ile” yurt dışına kaçmalarından olsa gerek, bütün hizmet kurumlarımızda insanlara karşı bir güvensizliğin olduğu ortaya çıkıyor.
Daha iki yıl öncesine kadar, üç ay interneti kesmeyen hizmet kurumu; ne değişti de bu süreyi bir aya indirdi merak ediyorum. Acaba, “insanlar koronavirüsten ölür de, paramızı tahsil edemeyiz” diye mi düşünüyor? Elektrik dağıtım şirketleri de öyle.
Elektrikler kesildiğinde “bozulan beyaz eşyalar” konusunda halkımıza kayıtsız kalan, insanların hak aramaya yönelik çalışmalarını bile umursamayan şirketler, elektrik faturalarının ödenmesine sıra gelince, kesme ile tehdit etmeye başlıyorlar. Diğerlerini yazmaya gerek yok. Zira hayatımıza giren, “mecburen” kullanmak zorunda kaldığımız pek çok hizmetin sağlayıcı firmaları hep halkımızı bir köşeden sıkıştırıyorlar.
Son “Tam Kapanma” sürecinde faturaların öteleneceğini iktidar genelge ile belirtmesine rağmen, bankalar, internet sağlayıcıları ve elektrik şirketleri bunu dikkate almadılar. Kapanma sürecine rast gelen dönemde ödenecek olan faturalar ödenmeyince, peş peşe uyarı mesajları gelmeye başladı. Şükür, 10 gün geçti de, kısıtlama kalkınca ödeyebildik. Yoksa, tam kapanma süreci içerisinde su faturalarını kesen belediye bile, faturalarda öteleme yapmadı. Eğer yapsaydı, fatura üzerinde belli olurdu.
Özün sözü; insanlara güvenmeyen şirketlerimiz, galiba iktidarın genelgelerine uymama konusunda da ağız birliği etmişçesine hareket ettiler. Fatura yine hükümete çıktı.
Allah sonumuzu hayır eylesin. Zam üstüne zam gelen mecburi hizmetler artık pahalı olmaya başlayınca bizde kara kara düşünmeye başladık.
Saygılar sunuyorum.
Esen kalınız..