Ak Parti’nin kademe kademe Türk siyasi hareketini iki odaklı siyasi parti hareketine dönüştürdüğü 24 Haziran seçimlerinden bu yana, siyasi partilerimiz ister istemez “ittifak” adı altında birbirlerine yanaşmaya ve birliktelik kurmaya başladılar.
Öyle sanıyorum ki, 31 Mart yerel seçimlerinden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önce dediği gibi, “Belediye başkanları ile Valilerin görevleri çakışıyor. Belediye başkanlarının da atama ile getirilmesi konusunu gündeme getirmeliyiz” düşüncesi; TBMM Başkanı Binali Yıldırım’ın meclis başkanlığından istifa etmeden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olması ile –zannımca- özel statü ile yönetilecek olan İstanbul modelinin Türkiye geneline yayılacak olmasından endişeliyim. Zira Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerindeki Kayyum atanan belediyelerin sorunsuzca görev yapmaları bu anlayışı yani “Eyalet” sisteminin alt yapısını hazırlıyor gibi düşünüyorum.
İşte bu aşamada, Devletin Beka’sı anlayışının kırmızı çizgi olmaktan çıktığını, “Önemli olan Vatansa, gerisi teferruattır” diyenlerin birilerine payanda olarak seçimlere girmeleri ve Türkiye genelinde güçlü oldukları yerlerden değil de, destek verdikleri siyasi oluşumun minnetlerine bırakılan ve muhalefetin güçlü olduğu bölgelerden aday gösterilmeleri oldukça dikkat çekicidir. Yani erimesi ve hatta yok olması için kendi eliyle mezarını kazıyor konuma getirilmesi çok manidardır. Üstelik bu siyasi oluşumun tabanı da yüreklerindeki büyük yangın ile gelişen olayları sadece seyretmektedir. Çaresizlik ve tecrübesizlik bu olsa gerek.
Yıllardan beri Ülkücü hareketin siyaseten önünün kendi içindeki evlatları tarafından kesildiğini yazıp çizip durdum. Koskoca bir ideoloji partisinin Denizli gibi bir büyük şehirde tek kişinin tekelinde olmasını eleştirdim. Değişen bir şey olmadı. Ama ben haklı çıktım ve bugün MHP’nin geldiği nokta bellidir.
“Ak Parti, MHP’yi bünyesinde eritiyor”, “İktidar ortağı olundu, Hükümeti MHP yönetiyor” vs. gibi söylemlerin sadece bir avuntudan öteye geçmediğini artık hepimiz biliyoruz. Uzun süredir Cumhur ittifakının devam etmesine rağmen, MHP kanadından hiçbir görevlinin, genel müdür veya amirin yönetim kadrolarına getirildiğini görmedik. Sadece ittifakın adı var, yansıması yok. AKP’liler bundan memnun olabilir ama, ben memnun değilim. Hiçbir ülkücünün memnun olduğunu sanmıyorum.
Durum böyle olunca, ülkücü taban “Ülkücülük MHP’den olur” anlayışının düsturunda hareket etmeye mecbur bırakıldı. Cennet Mekan Başbuğ’un söylemleri, yıllarca unutulduktan sonra şimdi ittifak meselesinde MHP küçültülünce ortaya atılmaya başlandı. Ama ben ülkücülerin artık bu söylemleri yuttuğunu sanmıyorum. Ve seçimlerde göreceğiz…
Türkiye’nin en köklü partilerinden, -güya- Cumhuriyeti kuran Cumhuriyet Halk Partisi ise, tek partili dönemden çok partili siyasi hayata geçtikten sonra birkaç küçük deneme haricinde iktidara gelemeyişini sorgulamak yerine, kendi içlerindeki çekişmeler her seçim öncesinde yeniden sahneye konularak eritilmektedir.
Dün belediye başkanlıkları için birçok adayın yarışmaya hazır olduğu, belediye meclis üyeliklerinde büyük çekişmelerin yaşandığı CHP’de, bugün ne yazık ki yine karamsarlık hakim. Sosyal Medya ortamında partilerine etmedik lafı bırakmayanlar, özeleştiri yapmak yerine yeniden yöneticileri hedef tahtasına oturtmayı başardılar. Üstelik, Millet ittifakı bünyesinde İyi Parti’ye verilen, ama CHP’nin adayı olan kişilerin aday gösterilmesini alkışlamak yerine, yanlış tutum içine girerek teşkilatçılık göstergelerinin “hizipçilik” olduğunu gösterdiler.
Algı operasyonları öylesine büyük geliyor ki, dalgalar hep CHP’yi buluyor. Niye? Çünkü CHP’liler hemen kanıyorlar, aldanıyorlar. Savunma mekanizmalarını kendi yöneticilerine çevirdikleri için, algı operasyonlarını yapanların basın ve medya pencerelerinden kendilerine güldüklerini görmüyorlar. İşte bu yüzden CHP, AKP’nin oyunlarına hep gelecektir. Onların algı operasyonlarını hep diri tutacaklardır. Bu da kendilerinin bırakın iktidar olmayı, ittifak bünyesindeki olumlu gelişmeleri bile idrak edemeyeceklerini göstermektedir.
Sahi, bunca önemli gelişmelerin olduğu siyasi arenada CHP, İYİ Parti, MHP hep ortada oluyor da, AKP neden olmuyor? Neden bu algı operasyonlarından hiç etkilenmiyor hiç düşündünüz mü?
Biraz düşünseniz, zaten bu yanlışlara düşmezdiniz.