Siz, hiç kalbiniz ağrırken, yüreğiniz acı içinde kıvranırken bir köşe yazısı yazdınız mı? Siz, vefat eden babanızın ardından, sevecen, güleç yüzlü, esprileri ile her daim mutlu olmayı bilen ve en önemlisi de birlikte çalıştığı insanlara ağabeyliğin ötesinde, babalık yapan bir insanın ardından göz yaşları içerisinde bir ağıt yazdınız mı?
Ama ben, hem meslektaşım, hem babam, hem ağabeyim gibi olan ve tahminen 10 yıl birlikte çalışıp, 35 yıllık dostluğu sürdürdüğüm duayen gazeteci Mustafa Kemal Sağlam; nam-ı değer basın camiasının “Kemal Amcası’nın” ardından, bu satırları yazarken yüreğim acı içinde, gözlerim yaşlı bir şekilde yazıyorum.
1979 yılında, siyasetin en cafcaflı, en yoğun ayrımlarının yaşandığı dönemde tanıdım onu. İlimizin milliyetçi insanları tarafından kurulan Hizmet Gazetesi bünyesinde birlikte çalıştık, birlikte siyaset yaptık. Yılmaz mücadelesi, Denizli’nin sorunlarına parmak basan köşe yazıları ile tanıdım O’nu. “Şu Bizim Denizli” isimli köşe yazısı ile ilimizde binlerin sesi oldu. 12 Eylül demedi, baskı demedi, Vali, Belediye Başkanı demedi. Nerede bir sorun varsa, neşter vurmak için yazdı, çizdi. Hatta üzerinde durduğu konuyu tamamen irdelemek ve perde arkalarını gösterebilmek için daire müdürleri ile mücadele etti.
Bizimle birlikte mücadele verdiği Hizmet Gazetesi’ne sol görüşlüler tarafından yapılan silahlı baskınlarda panik yapmamızı önledi. Başbuğ Alpaslan Türkeş’in gazetemizi ziyareti sırasında “Çocuklar, Başbuğ her yerde fazla oturmaz. Ama bizim acı kahvemizi içecek. Ona göre hazırlanın” diyerek, motive ettiğinde; Başbuğ’a heyecandan soramadığımız soruları soran bir değer idi.
Espirütel yaklaşımı vardı. Türkü ve Türk Sanat müziği eserlerini seslendirmeyi severdi. Gazeteden içeri girerken dilinde bir şarkı ile girer. Sonra selamını verir. Ardından bir fıkra yada hatırasını anlatarak motive olmamızı ve o güne sevinçle başlamamızı sağlardı. O, gür sesi ile gazetenin bulunduğu iş yerini çınlatırdı.
Tren seyahatini çok severdi. Ankara’ya gidecek bile olsa, tercihi tren olurdu. Ve bunu gazetedeki köşesinde mutlu olmuş bir yolcu olarak anlatır, Demiryolu taşımacılığının önemli olduğunu vurgulardı. İlimizde sanayi ihracat mallarının demiryolu ile taşınması fikri, ilk Kemal Sağlam tarafından dile getirilmiştir. Velhasılı O, bizim olduğu kadar Denizli’nin de kalkınması, yükselmesi konusunda çalışmalar yaptı. Kitaplar yazdı.
Kendisi ile radyoların meşhur olduğu dönemde “Flash FM” radyosunu kurarak, Denizli’nin en çok dinlenen radyosu olmasını sağladık. Çalışmaktan bıkmaz, gençlere hep yol gösterirdi.
Hizmet Gazetesi’nin satılmasının sonrasında “Yeni Haber” gazetesi bünyesinde “Şu Bizim Denizli” köşesini sürdürmesini istedim. Kırmadı geldi. Ama Hizmet haricinde başka bir yerde bu köşeyi yazmayı içine sindiremedi ve birkaç yazı sonrası bıraktı. Hizmet Gazetesi onun için bir ekoldü..
Vefatına yakın zamana kadar iletişimimiz sürdü. Her hafta ya o, ya ben arardık birbirimizi. Eşini kaybetmenin ızdırabı, özlemi içinde oldu hep. O travmayı atlatamadı..
Pazartesi günü oğlu Şahin vefat ettiğini söyleyince, inanamadım. Kabul edemedim. Ziyaretimiz sırasında durumu iyiydi. Ama demek ki, geçici bir rahatlama imiş.
Şimdi ben, babam gibi sevdiğim, sesini duymak istediğim Kemal Amcamsız ne yaparım? Bundan sonra gazete koridorlarında “İmam, yeğenim” diyen gür sesi nasıl unutacağım. Gerçi ölümler hemen unutuluyor ama, sanıyorum sevdiklerimizin acısını unutmayacağız. Yüreğimize oturan acının tarifi olmaksızın yaşamayı öğreneceğiz.
Allah rahmet eylesin. Mekanı Cennet olsun.
Huzur içinde uyu Kemal Amca..
Umarım bir gün; huzur-u mahşerde o gür sesinle bana seslenmeni duyarım..
Yüreğim kan ağlıyor, duygularım perişan..
Saygılar sunuyorum
Esen kalın…
Denizlİ büyük bir değerini kaybetti.Allah rahmet eylesin.Babadağ,Denizli kültürünü bütün Türkiye,ye hatta dünyaya tanıttı.Şimdi Denizli,ye,Babadağ,a düşen ,o gönül adamının adını yaşatmak için sokak veya caddelere,park veya bahçelere veya kültür merkezine verilmesi uygun olur.