Geçtiğimiz seçimler döneminde “Mankurtlar” diye bir yazı yazmış, “Mankurt” olmanın ne demek olduğunu da o yazımda açıklamıştım. (Dileyen o yazımdan öğrenebilir). Günümüz şartlarında ise; Ülkü ve İdeallerini menfaat karşılığında satan, dik durmasını beceremeyerek; Kul karşısında eğilen, biat eden insanlara “Mankurt” deniliyor.
Merhum Başbuğ Alpaslan Türkeş’in 9 dava arkadaşı ile çıktığı yolda, taputluklarda çektiği işkence ve zulümle perçinleşen, çelikleşen ülkücülük Davası, çelik gibi kalplerin İman ve Türklük davasını perçinleştirmesiyle insanların gönüllerinde, fikir dünyalarında büyüdü.. Gelişti…
“Kanımız aksa da Zafer İslam’ın” ve “Türklük Gurur ve Şuuru, İslam Ahlak ve Fazileti” diye başlayan Ülkücü davanın yılmaz erleri, nice çilelere rağmen yollarından dönmediler. ABD ve Avrupa ülkelerinin masonik ajanlarının bile çözemediği sımsıkı dava kardeşliği, yoldaşlığı; ne yazık ki 12 Eylül ihtilali ile budandı. Yine yılmadı, kırılmadı, solmadı…
Ancak…
Bu davanın neferi gibi içimize girenler, 12 Eylül sonrasında ceplerini doldurmak, menfaat elde etmek ve Ülkücü oldukları için kazandıkları payenin kendilerine verdiği gurur ile, kendilerini başka siyasi pazarlarda yok pahasına sattılar.
Gün geldi, Başbuğ’a küfür ettiler.
Gün geldi, Ülkücü kardeşine sırt çevirip, görmezden geldiler.
Gün geldi, “Ülkücülük MHP’lilerin tekelinde değildir. Ülkücülük partiler üstüdür” diyerek, üç kuruşluk dünya menfaati için bu milletin başına olmadık insanları bela ettiler. Sonra da, nemalanamadıkları için çaresiz MHP’ye geri döndüler. Ülkücüler, geçmiş dönemdeki hizmetlerinden dolayı onlara kucak açarken, onlar bu kez Ülkücü davanın kalbine hançer saplamak için fırsat kolladılar.
İlk önce, Ülkü ocaklarındaki “Türklük Gurur ve Şuuru, İslam Ahlak ve Fazileti “ gibi sloganlarımızı sildiler, yasakladılar.
Sonra…
Kimisi, hamamların göbek taşlarında karı oynattı;
Kimisi, birileri ile içki sofralarında ülkücü değerleri yerle yeksan etti.
Kimisi, milletvekili seçimlerinde ülkücü kardeşinden bedel (para) istedi.
Kimisi, Falan kişi partide olduğu müddetçe oy vermem dedi..
Kimisi, “şunun adamı, bunun adamı” diye partideki birlik ve beraberliği “adamın adamı” konumuna getirdi.
Kimisi, 12 Eylül sonrası Ülkücü Ocakları terbiyesi almadan, tepeden inme “Reis” oldu. O kadar çok “reis” var ki, er bulmakta zorlandık.
Kimisi, delegeleri satın almaya, hatta ilçe başkanlarına “bana oy verecek insanları seçim” demeye başladı.
Kimisi, kalbinde bırakın ülkücü olmayı, “Faşist” diyerek, ülkücüleri küçümseyenleri MHP çatısı altına üye ve delege yazmaya başladı.
Kimisi, dolandırıcı, kimisi ahlaksız, kimisi terbiyesiz çıktı..
Bütün bunlara rağmen, 47 yıldır Türk Milliyetçiliği davasını savunan Ülkücüler; MHP çatısı altındaki her insanı Ülkücü kabul ederek sustular, açık vermediler ve yüreklerine taş basarak “dava arkadaşım” dediler. Kenetlenme bu davanın ilelebet sürmesi uğruna baldıran zehiri içerek yutkunmak anlamına gelmektedir.
İşte bütün mesele bu iken, Balgat Yönetimi koltuklara öylesine sarıldı ki, il ve ilçe yönetimlerine de kendileri gibi insanları atadılar. Ve bunlar da, ağababalarına özenerek görevli bulundukları yerlerde “Astığı astık, kestiği kestik” iş yapmaya başladılar. Ve bugünlere geldik…
40 yıldır muhalefette olan, partilerinin iktidar olması için çabalayan ülkücüler, tek bir kalemle yuvadan uzaklaştırılmaya, ihraç edilerek itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor.
Sorun bakalım, o ihraç ettiğiniz insanlar; (bugün partinin yönetiminde bulunan insanlar gibi) MHP dışında hangi siyasi oluşumun çöplüğünde bulunmuşlar? Kendilerine, başka partilerden “ikbal” sunulmasına rağmen, elinin tersiyle iten bu insanların MHP’nin güçlenmesi ve iktidar olmasından başka düşünceleri ve emelleri var mıdır sorun bakalım.
İçim yanıyor, kalbim sızlıyor.. Bir ideoloji ve Dava partisi olan MHP’nin “ülkücülükten nasibini almayanlar tarafından” getirildikleri noktaya bakar mısınız? Bu hallere düşecek ne yaptık biz? Baba bile evladını her şeye rağmen silip atamaz, sever… Bizim başımızdaki babalar, siz kime çektiniz? Bu davayı satarak giden ve “Ülkücülük partiler üstüdür” diyenlere; “bu adam başımızda iken oy vermem” diyenlere zemin hazırladınız. Bugün AKP ve diğer siyasi oluşumlara oy veren, oralarda görev yapan sözde ülkücü eskilerinin “Biz size dedik, bizi dinlemediniz” diye pis pis sırıtarak bizi adeta aşağılamalarına zemin hazırladınız.
İşte MHP yönetimlerini ele geçiren Mankurtların koskoca Ülkücü Dava partisini nerelere getirdiğini görünüz. Mankurt dışarda değil, içerdeymiş de….
Hani ne diyorduk biz ? “Kurtlar sofrasında Çakalların işi ne?”
Ama az kaldı… Bozkurt’un sabrı engin ve büyüktür, derindir.
Ancak sabır tükendi mi, Altaylardaki demir dağların dayanamadığını bilesiniz, hissedesiniz, gözlerinizi çaresizlik kapladığında artık “aman” dilemeyiniz…
Ne Mutlu Türk’ün diyene….