Geçtiğimiz günlerde MHP il başkanı Yasin Öztürk, AKP milletvekili Mehmet Yüksel hakkında sert, zehir zemberek bir açıklama yaptı. Seçim atmosferinde bu tür atışmaların normal olduğunu biliyorum. Lakin uslübun bu denli yersiz, sert ve kırıcı olmasını anlamıyorum.
İkincisi; Mehmet Yüksel milletvekilidir, TBMM Plan Bütçe Komisyonu üyesidir. O’nun muhatabı burada il başkanı değil, vekil Emin Haluk Ayhan veya Cafer Birtürk olmalıydı. Seçim arenasında yarışan iki milletvekili adayının birbirleri ile atışmaları normal olurda, il başkanının son zamanlarda dozunu ve haddini aşan açıklamaları ortamı germekten öteye geçmez. Zaten yeterince gergin olan zeminin, ilerde telafisi mümkün olmayacak şekilde çığırından çıkarılması kimseye fayda getirmez.
Ama unutulmamalıdır ki; bugün MHP içersinde siyaset yapan bazı kimseler, “Ülkücülük partiler üstüdür. MHP kalmamıştır” gibilerinden geçmişlerde siyaset yapmışlar, ülküdaşlarını kırmışlar; genel merkezden gelen parti yöneticilerini görünce ön saflarda resim çektirmek için adeta yarışmışlardır. Ve bunlar, yıllarca başkalarının değirmenine su taşımışlardır. Gittikleri partilerde yüzlerine bakan olmayınca, MHP’ye “çaresiz” dönüş yapmışlardır. Ve bu insanlar, şimdilerde de “MHP içersindeki Truva Atı” olarak lanse edilmektedir.
Mehmet Yüksel ise; 12 Eylül öncesindeki MHP Gençlik Kolları başkanlığı görevi yapmıştır. İlimizdeki ülkücü gençlerin değer verdiği bir ağabey konumundadır. Bu görevi bırakmasının ardından başka siyasi partilerde görev almasına rağmen, ülkücülere karşı tek bir kötü söz etmeyen nadir insanlardandır. Üstelik O, AKP’li diğer vekillerin aksine Ülkücü kökenli insanların –varsa- işlerini yapmıştır, yardımcı olmuştur. O kesinlikle Ülkücü olduğunu unutmamış ve unutturmamıştır.
12 Eylül sonrası bazı “ülkücü” geçinenler, Bağbuğ Alpaslan Türkeş hakkında ağza alınmayacak küfürler edip, “Biz bu ihtiyar yüzünden işkenceler çektik” derken; Mehmet Yüksel 1985 yılında Başbuğu evinde ağırlama nezaketi göstermiştir. O’nun dizinin dibinde yetişen ender ağabeylerimizdendir.
Böyle olunca, aldığı siyasi terbiye gereği “Ülkücü camiaya, Ülkücülere” kem söz söyleyenleri bile susturan, karşılığını veren, MHP dışında da ülkücü insanların olduğunu, bu insanların aktif siyaset yapmadan köşelerinde Milliyetçi fikirleri ile destek verdiklerini kavramış, bundan dolayı da konuşmalarında ve sohbetlerinde kendisine soru sorulmadan Ülkücü kesim hakkında konuşmayan birisidir.
Mehmet Yüksel, her şartta Türk milliyetçilerine karşı sevgini ve nezaketini korumuştur.
Kısacası, Kendisini dev aynalarında görenler; sırça köşkte yaşayanlar, başkalarının camlarına taş atmamalıdır. Herkes haddini bilmeli; kimin kiminle muhatap, kimin kiminle karşılıklı diyalog içersinde olması gerektiğini bilmelidir.
Hani Derler ya; “İmanın şartı beştir. Altıncısı ise haddini bilmektir”
Bu meselede böyle bir meseledir.
Bu yazıyı kaleme alırken kimsenin ne önünde, ne arkasındayım. Bir ülkücü olarak, Ülkücünün ahlaklı tavrını ortaya koymaya çalıştım. Herkes taşıdığı makamın sorumluluğunu ve ağırlığını bilmelidir.