Bilindiği gibi 19 Haziran 2016 tarihinde Balgat yönetiminin Muhalifler dediği; MHP’nin tabanını temsil eden ülkücüler, “partimize sahip çıkıyoruz” diyerek gerekeni yaptılar. Ham Balgat yönetimine cevap verdiler, hem de “ülkücü hareket engellenemez” diyerek, dosta düşmana meydan okudular.
Birilerinin kulaktan dolma “Salon bomboştu” söylemlerine rağmen, ülkücü hareketin evlatları Başbuğ Alparslan Türkeş’in dönemindeki gibi solandan taştı. İçeriye giremeyenler yakındaki okulun kapalıspor salonuna kurulan büyük ekran televizyon kanalından kongreyi izlediler.
Bütün olumsuzluklara rağmen, sıcak Ramazan gününde, oruçlu iken böyle bir kongrenin yapılması, Balgat yönetiminin söylemlerinin aksine güzel bir ortamda gerçekleştirilmesi ülkücü tabanın kararlılığını ortaya koymuştur. Yıllardır yenilgi üzerine yenilgi alan, vekil adaylıklarında tabanın sesine kulak vermeyen, il ve ilçe teşkilatlarını keyfi görevden alan, birilerinin gammazlaması ile kara listeye alınan teşkilatların sahibi ülkücüler; kendilerine yada parti tabanını “posa” yerine koyanların hezimete uğradığı bu kongre ile “Mevzubahis olan Vatansa, gerisi tefarruattır” dediler.
Peki, ülkücü tabanın bu anlamlı karşı çıkışına saygı duymak yerine, Balgat yönetimi ne dedi? “Densizler, paralelci, dönekler, vs.” aklınıza ne gelirse söylediler. Aşağıladılar. Halbuki aynı delegeler kendilerine o koltukları “emanet” etmişlerdi. “Bilge Lider” demişlerdi. Sonuçta ne oldu? Bugünlere geldik. Başbuğ’un ebediyete intikal ettiği gün yüzde 18 olan oy oranı düştü geldi yüzde 11’e. Bu başarısızlığa kimse, hele hele Ülkücü kimse tahammül edemezdi.
Muharrem Şemşek gibi nişanesini üzerinde taşıyan Ülkü Devi insanların kongre salonunda olması, bu kongreyi kabullenmeyen insanlara aslında kapak olmalı. Kötü gidişata “dur” demek isteyen insanların bu denli kötülendiği, aşağılandığı başka bir kongre var mıdır? Kendi kardeşini bu denli rencide eden, saygı duymak yerine parça parça eden başka bir zihniyet var mıdır?
Üstelik, hem ağzına geleni söyleyeceksin, hem aşağılayacaksın; sonra da “ülkücü delege kardeşim” diyeceksin. Böyle bir zihniyet MHP gibi köklü ve vatanın sigortası olmuş parti üst düzey yönetimine yakışır mı?
Taban da yakıştıramadı ve gereken cevabı verdi.
Asıl olan ise, bundan sonraki süreçtir.
10 Temmuz kongresine günler kala genel başkan adayları şimdi ülkücülere verdikleri sözü tutma zamanına geldiler. Madem ki, mevcut yönetimle olmuyor, o halde seçilecek olan kişinin etrafında kenetlenmek; MHP’yi layık olduğu yere taşımak için el birliği içinde olmalıdırlar. Güçlü adayın etrafından birleşerek “kimseyi üzmeden” ve “tabanı şahlandıracak” bir tutum içerisine girmelidirler. 19 Haziran kongresi işte o zaman gerçek değerini bulmuş olacaktır.
10 Temmuz kongresi işte bu yüzden Ülkücü camia için bir milattır. Yeniden şahlanışın, ülkemizin içinde bulunduğu vahim durumun gevşeyen sigortalarını sıkmak, vatanı satanların ve toprak bağışlayanların, daha da ötesinde vatanı bölmek isteyenlerin yüzüne tokatı vurmak miladıdır. Ülkücü hareket bunun için akıllı ve metanetli davranmalı; dost ve düşmanlar bile taktir etmelidir.
Gayri söz teşkilatların ve delgelerindir. Hayırlı uğurlu olsun…