Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Allah için bir araya gelinen hayır meclisleri adeta gül bahçeleri gibidir. Böyle yerler insanı içine daldığı gafletten çıkarır, Allah'a yakınlaştırır, hayırlara teşvik eder. Mesela zikrin konu edildiği bir sohbete katılan kimse o meclisten Allah'ı zikretme arzusuyla ayrılır. Yahut hizmet için toplanılan yerde kalpler hizmet sevgisiyle dolar. Sohbetlere devam etmek işte bu nedenle çok mühimdir. Zira böyle meclisler kişiye Rabbi'ni ve kulluk görevlerini hatırlatır; onu günahlarından tövbe etmeye, haramlardan uzak durmaya yöneltir.
NİYETLER BOZULDUĞUNDA
Ancak ne yazık ki bazen tam tersinin yaşandığı durumlar da vardır. Allah için bir araya gelinen bazı meclisler insanı güzele sevkedeceğine, daha kötü hallere sokar. Bu durumun sebebi ise o mecliste bulunanların ya niyetlerinin salih olmamasıdır ya da zamanla bozulmasıdır. Niyeti salih olmayan bir kişi bulunduğu meclise Allah rızası dışında farklı amaçlar ya da çıkarlar için gidiyor demektir. Niyeti bozulan kimseler ise başta niyeti Allah rızası olan ancak zamanla bu niyetten sapma gösteren kimselerdir. İşte hayır meclislerine devam eden kişileri en çok bu durum tehdit etmektedir. Zira niyeti halis bir biçimde ilk adımı atmak kolay, devamını istikamet üzere getirmek zordur.
GIYBET EN BÜYÜK TEHLİKE
Hayır meclislerinin bereketini kaçıran, insanların niyetini bozan en büyük tehlikelerden biri gıybettir. Yüce Rabbimiz "...Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah'a karşı gelmekten sakının..." (Hucurat, 12) buyurarak bizi gıybetten sakındırmıştır. Bir insan Allah'ın bu emrine karşı gelip, aynı güzel niyetle bir araya geldiği yol arkadaşının gıybetini yaptığında bulunduğu ortama en büyük zararı vermiş demektir. Zira gıybet hem amelleri götürür, hem de insanların arasındaki muhabbeti. Aramızdaki muhabbetin zarar görmemesi için gıybet etmemeye son derece dikkat etmeliyiz.
TECESSÜSTEN UZAK DURULMALI
Gıybetten sakındığımız gibi insanı gıybete götüren tecesssüsten de uzak durmalıyız. Başkalarının kusurlarını araştırma, üzerine vazife olmayan konuları merak etme anlamına gelen tecessüs insanı pek çok yanlışa sevkeder. Tasavvuf ehli bu yüzden başkalarına değil kendine bakmalıdır. Başkalarıyla meşgul olan kişi kendi hatalarını göremeyip kemalat yolunda geri kaldığı gibi, başkalarının hatalarını araştırmakla da çok büyük bir yanlışa düşmüş olur. Zira tecessüs kardeşinin görünmeyen kusurlarını açığa çıkarmak için çabalamak demektir. Kimseyle paylaşılmasa, gıybete dönüşmese bile kardeşinin hatasını araştırmak, öğrenmek önce araştıran kişinin kalbini karıştırır; hatalı olan kişiye muhabbetini azaltır.
HATALARI AÇMAK DEĞİL ÖRTMEK GEREK
Oysa bir mümine yakışan, bırakın tecessüs etmeyi, gıybet yapmayı; görünen kusurları bile örtmektir, yapılan gıybetin önüne geçmektir. Ancak bu şekilde gerçek bir kardeşlikten ve Müslüman ahlakından bahsedilebilir. Ayrıca Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) "Affedin ki, affedilesiniz" hadisi de bizlere bu konuda önemli bir gerçeği gösterir. Biz başkalarının hatalarını örtmezken hangi yüzle Rabbimiz'den bağışlanmayı dileriz? Saydığımız tüm bu hatalar ister akraba ortamı olsun, ister iş, ister okul, ister hizmet, insanın bulunduğu meclisi karıştırır, muhabbeti götürür, fitne fesada kapı açar. Bunların hiç yakışmadığı yerler ise hayır meclisleridir. Bu yüzden sohbet yahut hizmet için bir araya gelen kimselerin söz konusu tehlikelere karşı uyanık olmaları gerekir. Allah'ın nimeti olan bu gül bahçelerine sahip çıkmaları gerekir ki üzerlerine zulmet değil rahmet yağsın. "Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir." (Hucurat, 12). Allah CC selamı bereketi Rahmeti üzerinize olsun.