Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
Alemlerin rabbi olan, bizi dininde kardeş kılan ve bizi yeryüzünde şanlı zaferlerle şereflendiren Allah'a hamdolsun. Salat ve Selam, Rahmet ve Savaş peygamberi olan mücahitlerin önderinin; Cesur ashabının ve tertemiz ailesinin üzerine olsun.
انا فتحنا لك فتح مبينا
(Biz sana apaçık bir fetih verdik. Fetih Suresi /Ayet.1)
Bu gün bilindiği üzere Malazgirt zaferinin yıldönümü...
Tabi tarihimizde olan hemen her olay gibi bu zafer içinde herkes kendi profilini çiziyor ve ağzı olan konuşuyor!
Bu zaferin biz Müslümanlara öğretecek çok şeyi vardır. Bu zafer yalnızca Selçukluların, Rumlara karşı zaferi değil; İmanın küfre, hakkın batıla, izzetin zillete galebesidir. Şu halde gelin bundan yaklaşık bir milenyum öncesine gidelim:
Selçuklular Abbasileri, Şii istilasından henüz kurtarmış ve ümmet için en büyük bir fitne olan İsmaili-Fâtımi devletini ortadan kaldırmak üzere Irak'ta sefer hazırlıkları yapıyorlardı. Sultan Alparslan(r.aleyh), batınî fitnesnin başını koparmaya kararlıydı, bu iş için 27 bin kişilik bir ordu hazırlamıştı.
Sefer hazırlıkları sürerken Bizans, Ani şehrinin de kaybetmiş olmanın etkisiyle ve Sultan'ın Suriyede bulunmasını fırsat bilerek Selçuklulara saldırma kararı aldı ve 200 bin kişilik bir ordu toparladı Selçuklu diyarına yürüdü.
Sultan Alparslan ise Bizans’ın saldırılar düzenleyeceğini biliyordu ama bu kadar büyük bir ordu beklemiyordu. Derhal yönünü Anadoluya çevirdi, bu sırada Abbasi halifesi cihad ilan etmiş ve Diyarbakır'da hüküm süren Mervani devleti, Selçuklulara 10 bin atlı ile destek birlik göndermişti. Cihat ilanında etkisiyle çevredeki Müslümanların katılımı oldu ve Selçuklu ordusunun sayısı 50 bini buldu.
Malazgirt ovasında iki ordu karşı karşıya geldi, 26 ağustos Cuma günü Sultan Alparslan taaruz kararı aldı.Taaruzdan evvel beyaz elbiseler giydi, Cuma namazının ardından secdeye kapanarak şu duayı etti:
"Yarabbi Seni kendime vekil yapıyor azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin yolunda cihad ediyorum. Ey Allahım niyetim halistir bana yardım et. Sözlerimde hilaf varsa beni kahret", sonra ordusuna dönerek "Burada Allahtan başka bir sultan yoktur, emir ve kader tamamiyle onun elindedir. Bu sebeple benimle birlikte savaşmakta veya savaşmamak için uzaklaşmakta serbestsiniz." dedi ancak Mücahidler asla Sultanlarını yalnız bırakmayacaklarını ve beraber Allah yolunda savaşacaklarını bir uğultu halinde söylediler.
Malazgirt meydanı çok büyük bir manevi atmosfere bürünmüştü. Sultan, komutanları ve askerleri helalleştiler bu fasıldan sonra Sultan, "Ey askerlerim eğer şehid olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır. Melikşah’ı yerime tahta çıkarınız ve ona bağlı kalınız. Zaferi kazanırsak önümüzde çok hayırlı günler olacaktır." dedi ve gerçekten dediği gibi oldu. Zira sadece iki sene sonra Sultan Alparslan, 100 binden fazla askerle Türkistan seferine çıkacaktı!
Alparslan, askerlerinin gözü önünde atının kuyruğunu bağladı, okunu ve yayını bırakarak, kılıç ve gürzünü aldı. Açıkça ön saflara savaşacağını gösterdi ve atını düşman üzerine sürdü!
Bir saati bulmayan kısa bir çarpışmanın ardından Sultan geri çekilmeye başladı, ancak bu sahte bir geri çekilmeydi! Bizans ordusu, Selçukluyu yendiği vehmi ile düzensiz bir şekilde ilerliyor ve hatta Diojen denen kafir "Tek bir Müslümanı bile sağ komayın" diye emir veriyordu!
Ancak bu ricat sahteydi, bir anda Sultan dönüp Alparslan düzensiz olan Bizans ordusunza saldırdı. Ardından savaş alanında saklanan diğer askerlerde Küffar ordusunu kuşattı, buna birde paralı peçenek askerlerinin taraf değiştirmesi eklenince Bizans ordusu bozguna uğradı ve Bizans İmparatoru esir düştü!
Bu kıssadan çıkarmamız gereken hisseler:
1. Sultan Alparslan, Şii-Fatımi devletini, Bizans’a öncelemiştir. Hatta, Malazgirt zaferinden sonra dahi Romen Diojen ile musalaha yapıp, Mısır üzerine yürüme niyetindeydi ancak Romen Diojenin öldürülmesi sonrası, Amcaoğlu Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Anadolu’yu fethetmiş kendisi Fatımi sorunu ile ilgilenmeye devam etmiştir. Bu bize açıkça Ümmetin iç sorunlarının, dış tehditlerden öncelenmesi gerektiğine en azından bu büyük İslam komutanının böyle yaptığını gösterir.
2. Sultan Alparslan -her ne kadar kevni tedbirleri alsa da zaferi yalnız Allahtan beklemiş, sadece onun rızası için savaşmış, niyetini ise, "Sözlerimde hilaf varsa beni kahret" diyebilecek kadar halis tutmuştur. Hüsnüzannımız odur ki bu halis niyetinin neticesinde Allah ona Malzagirtte büyük bir fetih nasip etmiştir.
3. Sultan Alparslan, şehid olmayı göze alarak askerinin önüne geçerek savaşmış ve düşmanın içine dalmıştır. Bu ise askerlerine ciddi bir moral kazandırmıştır, Sultanlarının düşmanın üzerine atıldığını gören askerleri daha bir gayrete gelmiştir. Bu günde lider konumunda olanlar ilk elini taşın altına koyanlar olmalıdır.
4. Allah kendi yolunda düşman üzerine korkusuzca at süren Sultana yardım etmiş, müminlerin kalplerini ona karşı yumuşatmıştır. Öyle ki 27 bin kişi ile yürüyüşe geçmişken çevredeki Müslümanların katılımı ve Mervanilerin desteği ile neredeyse ordusu ikiye katlanmıştır! Bu günde topraklarımza saldıran kafirlere karşı aynı ihlas ve cesaretle karşı durursak Allah, müminlerin kalplerini bize yumuşatacak ve nihayetinde bize bir fetih nasib edecektir.
5. Mervan-i Kürtleri, Sultan Alparslan'ın mağlubiyeti çok daha kuvvetle muhtemel olmasına rağmen Sultan Alparslan'a destek vermiş ve Bizans’tan korkmamıştır. Böylece Türklere altın harflerle yazılan bu büyük savaş, Anadolu’nun kapısı açılmış oldu. Bu yenilgi Bizanlılara asla unutturulmayacak. Unutulmayacak.Biz onlara örnek olduk. Belki onlar, almadılar…Malazgirrt Meydan savaşı tekrar mubarek olsun.. Şehitlerimize Allah CC Rahmet eylesin.