Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
“O gün RAB Avram'la antlaşma yaparak ona şöyle dedi: "Mısır Irmağı'ndan(Nil) büyük Fırat Irmağı'na kadar uzanan bu toprakları, Kenliler'in, Kenizliler'in, Kadmonlular'ın, Hititler'in, Perizliler'in, Refalılar'ın, Amorlular'ın, Kenanlılar'ın, Girgaşlılar'ın, Yevuslular'ın topraklarını senin soyuna vereceğim."[13] “Ayak basacağınız her yer sizin olacak. Sınırlarınız çölden Lübnan'a, Fırat Irmağı'ndan Akdeniz'e kadar uzanacak.”
HZ.MUHAMMED (s.a.v.) tarafından Melhame-i Kübra olarak adlandırılan bu büyük savaş, Yahudi ve Hıristiyan kaynaklarında Armagedon olarak ifade edilmektedir.
Eski Ahit’e göre, kıyametten bir süre önce, Hz. İsa Mesih’in (a.s.) gelişiyle birlikte ona tabi olan Yahudiler ve onların düşmanları arasında büyük bir savaş yaşanacaktır. Eski Ahit’te, Yahudilerin büyük kayıplar verecekleri, buna rağmen bu savaşı kazanacakları kehaneti yer almaktadır: “Yeryüzünün cennet olması için önce üzerindeki kötü insanlar ortadan kaldırılmalıdır. [Mezmur 37:38] Bu, kötülüğe son verme amacı güden Tanrı’nın Armagedon savaşında yapılacak. Ondan sonra Şeytan 1.000 yıl boyunca hapsedilecek. Bu, kötülerin dünyayı bozmasına izin verilmeyeceği anlamına gelir. Hayatta kalanlar yalnızca Tanrı’nın kavmi olacak.” [Vahiy 16:14, 16; 20:1-3]
“ABD’nin etkin gruplarından olan bir çok bürokrat, istihbaratçı ve uzmanın yanısıra, eski ABD Başkanlarından Ronald Reagan ve Bush’un da mensubu olduğu Evanjelikler de, Armagedon’un çok yakın olduğunu, bu büyük savaşın içinde bulunduğumuz insan nesli tarafından görüleceğine inanırlar. Onlara göre, bugünkü İsrail ordusu, yakında Armagedon’da “goyim” ile (yahudi olmayanlarla) savaşacak olan ordudur. Dolayısıyla İsrail’in askeri gücünü artırmak ve korumak için ellerinden geldiği kadar çalışırlar.” [Bkz. Beytullah Demircioğlu, Altınoluk, 2006, Haziran, Sayı: 244, Sayfa: 043]
illuminati ve Armageddon
Üç semavi dinde de bahsedilen savaş olma olasılığı yüksek, büyük İsrail’i kurabilmek adına, siyonistler tarafından başlatılması olağan olan savaştır. Hristiyanların Armageddon, Yahudilerin Arz-ı Mevud, Müslümanların Melhame-i Kübra olarak adlandırdıkları Dünya’yı yerinden oynatacak, insanların büyük çoğunluğunun yok olacağı büyük yıkım. İslami kaynaklarda belirtilen alametlere göre çok yakın bir zaman da gerçekleşmesi muhtemel görünüyor.
Eski Ahit’e göre, kıyametten bir süre önce, Mesih’in gelişiyle birlikte Mesih’e tabi olan Yahudiler ve onların düşmanları arasında büyük bir savaş yaşanacaktır. Eski Ahit’te, Yahudilerin büyük kayıplar verecekleri buna rağmen bu savaşı kazanacakları kehaneti yer almaktadır.
Yeryüzünün cennet olması için önce üzerindeki kötü insanlar ortadan kaldırılmalıdır. (Mezmur 37:38) Bu, kötülüğe son verme amacı güden Tanrı’nın Armagedon savaşında yapılacak. Ondan sonra Şeytan 1.000 yıl boyunca hapsedilecek. Bu, kötülerin dünyayı bozmasına izin verilmeyeceği anlamına gelir. Hayatta kalanlar yalnızca Tanrı’nın kavmi olacak. Vahiy 16:14, 16; 20:1-3.
“Armagedon’un çok yakın olduğunu, bu büyük savaşın içinde bulunduğumuz insan nesli tarafından görüleceğine inanırlar. Onlara göre, bugünkü İsrail ordusu, yakında Armagedon’da “goyim” (yahudi olmayanlar) ile savaşacak olan ordudur. Dolayısıyla İsrail’in askeri gücünü artırmak ve korumak için ellerinden geldiği kadar çalışırlar.”
Bu anlayışa göre Evanjelikler, Allah kelamı olarak Kitabı Mukaddesin edebi manasına inanıyor ve Kitabı Mukaddes’te geçen belli bazı bölümleri İsrail’deki Megiddo ovasında yapılacak olan son büyük savaşı önceden bildirdiği şeklinde yorumluyorlar.
Bu son savaş, Kitabı Mukaddes’te İbranice Armagedon diye geçiyor. Armagedon ‘Megiddo tepesi’ anlamına geliyor. Yani bu savaşın İsrail’deki Megiddo ovasında gerçekleşeceği iddia ediliyor.
Bu inanışa göre:
Armagedon, ancak ve ancak Yahudilerin bir millet olarak “Eretz İsrail” (Vaat edilmiş toprakları kapsayan büyük İsrail)de yeniden bir araya gelmelerinden sonra gerçekleşecektir
Evanjelikler, Yahudilerin Tanrı’nın tek seçilmiş kulları olduğuna ve onlara Tanrı’nın dünyevi iyilik, kendilerine ise uhrevi saadet vaat ettiklerine inanıyorlar. Tanrı kendilerine uhrevi saadet vaat ettiği için bu Hıristiyan siyonist gruplara mensup olanlar kendilerini Yeniden Doğmuş Hıristiyan olarak tanımlamakta ve Armagedon’u görmeyeceklerine, ve bu dönemdeki acıların hiçbirini çekmeyeceklerine inanıyorlar. Çünkü onlar kendilerinin Tanrı tarafından gökyüzüne yükseltileceklerine inanıyorlar. Aynı zamanda bu Hıristiyan gruplar kendilerini Armagedon savaşı öncesinde, o zamandaki felaket ve acılardan ayrı tuttukları, kendilerinin muaf tutulduklarına inandıkları için onlara Türkçe’de “muafiyetçi” denilmesi uygun görülüyor..
1. Yahudiliğin Bakış Açısı
Tevrat'ta açıkça "Armagedon Savaşı" veya "Kıyamet Savaşı" gibi bir savaştan bahsetmez. Ancak Tevrat'ta gerçekte olmamış bir çok savaştan bahsedilmekte ve bunların bazılarını Hıristiyan ve Yahudiler kıyamete yakın savaşlara yorumlarlar. Bunlardan en önemlisi Tevrat- Hezekiel 38-39'da geçen Magog ülkesinin önderi Gog'un İsrail halkına saldırısıdır.[1]
Yahudi inanışına göre kendi kutsal metinlerinde kıyametin yaklaştığı sırada Yahudi hakimiyetinin bütün dünyada kurulacağı, Yahudiler'e karşı olan diğer kavimlerin toprak altı zenginliklerinin de (yani petrolün) Yahudilere intikal edeceği, Yahudiler'in eline geçeceği yazılıdır. Örneğin Tevrat Tekvin, 15/18 de Allah'ın Mısır ırmağından yani Nil Nehrinden büyük ırmağa yani Fırat Nehri'ne kadar olan diyarın onların zürriyetine verdiğinin yazılı olduğunu iddia ederler.
Bir Yahudi, buna inanmak zorundadır; yoksa Tevrat'ı dolayısıyla dinini reddetmiş olur. Elbette sadece inanmakla kalmayacak, gerektiğinde uygulamasına da katılacaktır.
Yahudi inanışına göre Armageddon Savaşı, Magedon Tepesi etrafında gerçekleşecek; savaş, Müslüman ordusunun İsmailoğulları'na saldırmasıyla çıkacaktır. Ancak Siyonistler, tüm bu inançlara ilave yaparak Hz. İsa'nın tekrar geldiğinde ilk olarak Süleyman Tapınağı'na beyaz atıyla gireceğini, bu yüzden de Tapınağın mutlaka yeniden inşa edilmesi gerektiğini Hıristiyanlara empoze etmişlerdir.
İyi ama bunu gerçekleşmesi, yani tapınağın yeniden inşa edilebilmesi için Müslümanların üç Harem-i Şerifi, yani üç kutsal camisinden birisi ve eski kıblesi olan, Hz. Muhammed'in Miraca çıktığına inanılan Mescid-i Aksa'nın yıkılması gerekmektedir. Sonuçta Müslümanları etkisiz hale getirmeden Tapınak yapılamıyor, Tapınak yapılamayınca da Hz. İsa gelemiyor. Böylece Haçlı fundamentalizmi ve zihniyeti, Armegeddon Savaşı'nda İsrail'in desteklemesi gerektiği sonucuna varmıştır. Zaten Hz. İsa da "İsrail Arslanı" olarak dünyaya gelmiştir ...
Yahudiler, Müslümanlar'a karşı Armageddon Savaşı'nı kazanmadıkça, Hz. İsa tekrar yeryüzüne dönmeyecek. Hz. İsa'nın dönmesi için savaşın çıkması ve kazanılması şart, bu savaşı önce Hz. İsa olmadan Yahudiler'in kazanması gerekiyor. Onun için de İsrail ile sıkı bir işbirliği dini nedenlerden dolayı zorunludur sonucuna varıyor Haçlı zihniyeti.[2]
Yahudiler, bu savaşı bekledikleri kurtarıcı Mesih öncesi olacak savaşa yorumlar. ABD'li yazar Robert H. William'ın ele geçirdiği Yahudi Prof. Michael Higger tarafından yazılan "Yahudi Ütopyası" isimli eserinden dinleyelim:
[1] «Sonuç olarak İsrail ve diğer adil milletler, Gog ve Magog'un yönetimi altındaki kötülerin ve adil olmayanların ittifak kuvvetlerine karşı mücadele edeceklerdir. Filistin ve Kudüs'te adil milletlere yapılacak bir saldırı için bir araya toplanan «Adil olmayanlar» (yani saldırganlar) büyük bir yenilgiye uğrayacak ve Siyon, o andan itibaren Tanrı'nın krallığının merkezi olacak » [3]
Bu tanıma göre Yahudilere göre bu savaş, Hıristiyanların Armagedon Savaşı'nın karşılığıdır. Her ikisi için de bu savaşlar Mesih öncesi olacak savaşlardır.[1]
Richard Ben Cramer, "İsrail Nasıl Kaybetti" adlı kitabında, İsrail'in öneminin reel politika içinde faydacı sebeplerle açıklanamayacağını, asıl sebepin, ABD'deki Hıristiyan sağın tıpkı Yahudiler gibi dinsel bir doktrine sıkı sıkıya bağlanarak, İsa'nın ikinci gelişinin Yahudilerin Zion'da toplanışıyla geleceğine inanmaları olduğunu söyler.
Cramer'e göre bu toplanma, Armagedon'u getirecek ve İsa'nın dönüşünü müjdeleyecektir. İsrail, bu görüşü kendi yararına değerlendirerek, lehinde makaleler ve analizler yazılması için milyonlarca dolar harcamış ve 1949'da BM'nin ateşkes ilanından hemen sonra İsrail'i dünyaya açmak için propaganda amaçlı tur ve gezilere başlamıştır.
2. Hıristiyanlığın Bakış Açısı
Armagedon, Hıristiyanlarca, kıyametin kopuşundan az önce Hz. İsa'ya inananlarla inanmayanlar arasında vuku bulacağına inanılan büyük savaştır.[5][6] Bu savaş, Armagedon denilen yerde olacaktır (Vahiy 16:12-16) ve İncil'de (Vahiy 9:16) geçen "altı borazan" ile meydana gelen iki yüz milyonluk ordu konusuna denk gelmektedir.[7]
Armagedon ismi, Yunanca bir kelimedir ve İncil'in Vahiy bölümünde geçer: [1]
«Bunlar, doğaüstü belirtiler gerçekleştiren cinlerin ruhlarıdır. Her Şeye Gücü Yeten Tanrı'nın büyük gününde olacak savaş için bütün dünyanın krallarını toplamaya gidiyorlar. İşte hırsız gibi geliyorum! Çıplak dolaşmamak ve utanç içinde kalmamak için uyanık durup giysilerini üstünde bulundurana ne mutlu! Üç kötü ruh, kralları İbranice Armagedon denilen yere topladılar.” (Vahiy 16:14-16) [8]
Armagedon VadisiKelimenin aslı, İbranice "Megiddo Tepesi" manâsına gelen "Har Megido"dan (הר מגידו) gelmektedir. Megiddo, Arz–ı Mukaddes'te yer alan ve üzerinde eski zamanlarda büyük savaşların cereyan ettiği derin bir ovanın ismidir.[9]
Megiddo, Filistin'deki tarihi bir kasabadır. Bugünkü İsrail'in en verimli ve en büyük vadisi olan Jezreel (Ha'emek)'de bulunmaktadır. Megiddo, Kudüs'ün 88.5 km. kuzeyinde ve Akdeniz'den 24 km. içeridedir. İşte iyiler ve kötülere ait ordular burada toplanacaktır.
Megiddo, tarihin ilk devirlerinde, İskenderiye ve Şam arasındaki askeri ve kervan yollarını üzerinde kurulmuş stratejik bir şehir iken pek çok kanlı savaşa sahne olmuştur. Bazı Hıristiyan tarihçilere göre dünyada, savaşların buradan daha çok cereyan ettiği ikinci bir yer yoktur. İşte bu bölgede Hıristiyan aleminden çok büyük bir grup, dünyanın sonu ile ilgili alametleri heyecanla beklemektedir. Kitâb-ı Mukaddes'i kelimesi kelimesine açıklamaya çalışıp, kıtlık, savaş ve deprem gibi dünyada olup bitecek her olayı tahmin edebileceklerine inanmaktadırlar.
Onlara göre yedi kere üflenecek Sûr'un (borazanın) sonuncusunda Mesih dünyaya gelecektir. Bu arada Fırat'ın suyu kuruyacak, onun yatağından ordular geçecektir. Şeytân'a yakın kavimlerle iyiler harp edecek, yenilenecek ateş gölüne atılacaktır. Böylece iyilerin sonsuza kadar sürecek mutlu saltanatları başlayacaktır. Tabi bunların hepsi “uzun yıllar sürgün hayatı yaşamış Tanrı'nın en çok sevdiği (!) seçkin (!) kulları” İsraillilerin ülkesinde geçecektir.[10][11]
Bu savaşlardan biri, 2. Krallar, 23'te anlatıldığına göre, Mısırlılarla İsrailîler arasında cereyan etmiştir (M.Ö. 609). Savaşı İsrailîler kaybetmiş ve putperestliği kaldırıp, Şeriat'a dayalı Yahudi devletini yenilemek için istikbal ve potansiyel vaat eden henüz 30'larının sonundaki kral Yoşiya öldürülmüştür. Davut Hanedanı idaresinin yükselişte olduğu bir dönemde gelen bu ölüm, Babil esareti öncesinde bu hanedanın çöküşünün habercisi olduğu gibi, bir gün gelip Megiddo'da meydana gelecek bir savaşta Davut krallığının dirileceği inancına kaynaklık etmiştir.[9]
Hıristiyan eskatolojisinde “Mesih'in İkinci Gelişi”nin ve “Kıyamet Savaşı”nın özel bir yeri vardır. Bu inanca göre, Hz. İsa'nın "İkinci Gelişi"yle birlikte Hıristiyanlar, Kıyamet Savaşı'nda İsrail'deki Megiddo Ovası'nda Mesih-Karşıtı olan “Gog ve Magog ( Yecüc ve Mecüc) Ordusu”nu yok edecektir. Kimi Hıristiyanlar, bu savaşın ardından yeryüzünde 1000 yıllık bir Mesih Krallığı kurulacağına ve yeryüzünde kendilerini “Tanrı'nın Ailesi” olarak gören Hıristiyanların egemen olacağına inanırlar. Bu 1000 yıllık döneme “Milenyum” adı verilmektedir.[41] Pat Robinson, Rusya'nın İsrail'e saldırarak Armagedon savaşını başlatacağını öne sürmüştür.[12]
Hıristiyan inancında Mesih'in gelişi, olağanüstü bir hadisedir. Yuhanna'ya atfedilen Vahy kitabı'nda, Pavlus'un mektuplarında ve İncillerde dünyanın son dönemlerine ait açıklama ve kehanetler vardır, Mesih'in gelişi bunlar arasında yer alır: “O zaman İnsanoğlu'nun bulutlar içinde büyük güç ve ihtişamla geldiğini göreceklerdir.” Zamanın sonunda Mesih'in gelişi, Deccal'ın çıkışı ve Armagedon denen yerde vuku bulacak savaş bu çerçevede geliştirilmiş bir kehanettir (Yuhanna, 16:16; 4: 25-7.) Matta (25: 31-35) [9]
Evanjelik inancına göre Armagedon'un başlangıcının ilk adımı, büyük bir "Müslüman-Yahudi savaşı"dır. Bu savaş, şimdiye kadar gördüğümüz İsrail-Filistin çatışmalarından çok öte ve çok kanlı bir şekilde anlatılır ve o şekilde planlanır. Tevrat'ın Hezekiel bölümünde anlatılan Gog Magog (Yecuc ve Mecuc) savaşı, Müslüman-Yahudi savaşı olarak yorumlanır ve Evanjelik inançta temel kavramlardan biridir. Bu inanca göre “Hezekiel 38 senaryosu” olarak anılan Musevi-Müslüman savaşının ardından sahte Mesih, yani Deccal çıkacaktır.
Deccal, İsrail ile Filistin (ya da bütün Müslümanlar) arasında barış anlaşması imzalanmasına vesile olan kişi olacaktır.[13] Yine Evanjelistlere göre Kıyamet kopmadan Hz. İsa ikinci kez yeryüzüne inecek; İsa'nın başına geçeceği İyiler Ordusu ile bütün ötekilerin dahil olacağı Kötüler Ordusu arasında bir Kıyamet Savaşı (Armagedon) yapılacak; İyiler Ordusu savaştan galip çıkacak, yeryüzünde kırk (bazı versiyonlarında, bin) yıl gibi bir süre mutlu ve huzurlu bir çağ yaşanacak, sonra da dünya hayatı sona erecektir.[14] Hz. İsa'nın dönebilmesi ise yeryüzünde sahnenin hazırlanmasına bağlıdır.[15]
Yahudilerde “arz–ı mev'ud” inancı ne ise, Evangelistlerde de “Armagedon savaşı inancı” o derece köklüdür. Evangelistlerdeki bu temel akide, “arz–ı mev'ud inancı” ile birebir ilintilidir. Bu bağlamda Evangelistlere, Siyonist Hristiyan da denmektedir. Irak'ı işgal sürecinde özellikle Kuzey Irak'ta önemli misyonerlik çalışmaları yapmıştır, yapmaktadır.
Büyük Ortadoğu Projesi de bu mantık etrafında şekillendirilmektedir. NATO'nun yeni rotası da bu inançla oluşturulmuştur. BOP planı da, NATO konsepti de, bölgemizdeki işgaller de Evangelistlerin “Armageddon inancı” doğrultusunda oluşturulmuş Haçlı projesidir. Evangelistlere göre, Armagedon savaşı, Kudüs yakınlarındaki Magedon ovasındaki tepelikte olacak bir Deccal savaşıdır. Bu savaşın öncesinde ise İsrail'in, “arz–ı mev'ud” inancında belirtilen VE TÜRKİYE TOPRAKLARINI DA İÇİNE ALAN sınırlara kadar genişleyerek “Büyük İsrail” olması şarttır.[16]
Diğer Hıristiyan mezhepleri gibi, Mormonlar da eskatoloji ile ilgili öğretilere büyük önem atfederler. Bu anlamda ahir zamanda meydana gelecek ve adına Armagedon savaşı denilen büyük bir savaşın ardından Tanrının Krallığının tesis edileceğine ve İsrail oğullarının vaat edilmiş topraklarda bir araya toplanacağına inanılmaktadır. Bu sebeple Mormonlar, gelecekle ilgili siyasal, kültürel ve ekonomik plan ve projelerini bu savaşa göre bina ederler. Mormon inancına göre, vaat edilmiş topraklar (Sion), Amerika'da inşa edilecektir. Dolayısıyla Amerika, onlar için vaat edilmiş toprak hükmündedir. Bu anlamda Mormonların Amerika'ya dini teolojik bir rol isnâd ettikleri anlaşılmaktadır.[17][18]
Yehova Şahitleri inancına göre, sadık ve basiretli kölenin talimatlarını Tanrı'nın sesini izler gibi izlemek gerekmektedir. Teşkilata karşı isyan etmek Tanrı'ya karşı isyan etmekle eş değerdedir. Teşkilata karşı gelmek, reddetmek veya onu eleştirmek sonsuz yaşam ödülünden yoksun kalmak ve yakında gerçekleşecek olan “Armegedon/Armagedon Savaşı”nda tamamen helâk olmak demektir.[6] Yehova Şahitlerine göre Hıristiyan Kutsal Kitabının en önemli doktrini, Tanrı'nın Krallığıdır. Bu konuda ilk yorumlar,
Russell'e ait olup sonrakiler tarafından geliştirilmiştir: 1914 de, milletlerin sonu gelmiş, Hz. İsa, gökte Tanrı'nın Krallığını haşlatmış, şeytan ve yardımcılarını yenerek dünyaya atmıştır. Yukarıda verilen tarihten 70 veya 80 yıl sonra İsa ve emrindeki 144,.000 "ruhi İsrailli" yeryüzünde şeytanın emrindeki bütün milletler ve hükümetlere-devletlere karşı Armagedon (Har-magedon) savaşını kazanacak ve 1000 yıllık bir eğitim devresini başlatacaktır.
Armagedon' dan sağ kurtulabilecek Yehova Şahitleri ile onlara tabi olanlar yanında yeniden diriltilecek ölüler 1000 yıllık sürede Tanrı'nın Krallığını müşahede edecekler, şeytan ve avenesi cinler bağlanıp çukura atılacaktır. 1000 yıllık süredeki eğitim sonunda şeytan ve cinleri, yeniden kısa bir zaman için salıverilecek, onların tahrikine kapılanlar, ikinci ölüme, ateş gölüne, ebedi helâke düşecekler, diğerleri de yeryüzünde ebedi saadete ulaşacaklardır.[19]
Yehova Şahitleri'ne göre Armagedon, şeytanın toplayacağı yeryüzü kralları ile Tanrı tarafından tayin edilmiş kral İsa arasında meydana gelecek bir savaştır. Yuhanna'nın Vahyi, Fırat ırmağının sularının çekileceği zamana tevafuk edecek böyle büyük bir savaştan Kadir-i Mutlak Tanrı Yehova'nın büyük gününün savaşı olarak bahseder (16:14) ve Kuzu'nun (Mesih) kralları yeneceğini söyler. Yehova Şahitleri, iki milyon efradı bulunan bir ordunun dar bir ovada bir araya gelemeyeceğinden de hareketle, Megiddo'nun Tanrı'ya karşı savaş için sembolik bir toplanma yeri olduğu düşüncesindedirler. Hezekiel kitabı 38'inci ve 39'uncu bölümlerde, uzak kuzeydeki Magog ülkesinden İsrail üzerine kasırga gibi gelecek, burada bulut gibi toplanacak kral Gog'un ordularından bahsedilir.
Çıkacak savaşta herkes birbirine kılıç çekecek ve neticede Rab, o orduları salgın hastalıkla, kanla cezalandıracak, Gog'un, ordusunun ve ondan yana olan birçok ulusun üzerine sağanak yağmur, dolu, ateşli kükürt yağdıracak, Gog, orduları ve ondan yana olan uluslar İsrail dağlarına serilecek ve kurda kuşa yem olacaklardır. Onların silahlarını toplayan İsrail halkı ise, 7 yıl bu silahları yakarak ısınacaktır.[9]
Hıristiyan Yazar Carlos Madrigal'e göre Vahiy bölümünde geçen "Altıncı tas", dünyanın son savaşıyla sonuçlanacak olaylar zincirini başlatır ve olay, Fırat Nehri'nin kuruması ile başlar: [7]
«Altıncı melek, tasını büyük Fırat Nehri üzerine boşalttı. Gündoğusundan gelen kralların yolu açılsın diye ırmağın suları kurudu.» (Vahiy, 16) [8]
Madrigal'a göre, Altıncı tasla ilgili âyetlerde aslında bu olayı körükleyen gerçek kaynak gösterilir. Bu da dünya krallarının aklını çelen kötü ruhlardır ve bu ruhlar, direkt savaşa girmezler.[7]
İncil'e göre aslında bu savaşın, dünyanın sonu olan kıyametle bir ilgisi yok. Çünkü bu savaştan sonra, dünya üzerinde en az bin yıl daha yaşam devam edecek. Ama bu savaş zihinlerde, Kıyamet Savaşı olarak yer etmiştir. Bu savaşa bütün dünya kralları (devletleri) katılacağı için büyük bir dünya savaşı olacaktır.[1] ABD'deki Hıristiyanların 1'i, dünyanın Armagedon Savaşıyla son bulacağına ve bunların önemli bir kısmı da kendi yaşamları esnasında bu olayların gerçekleşeceğine inanmaktadır.[20]
Modern dünya fiilen materyalist hayat biçimlerinin ağır ve derin etkisi altına girdikçe dünya hayatına, güce, başarıya, bedensel zevklere ve zenginliğe tapar hale geliyor, nefsinin istek ve tutkularının esiri olan insan ölmek istemiyor; Mesih'in gelişiyle ölümsüzlüğe ulaşabileceği beklentisi içinde yaşıyor. Son zamanlarda daha çok aktüel hale gelen Armagedon savaşı ve “Tanrı'nın kıyamete zorlanması” inancının bununla belli bir ilişkisinin olduğunu söylemek mümkündür.[9]
Görüldüğü üzere kendilerini dindar ve muhafazakâr olarak tanımlayan dinî hareketler, beslendikleri dinî metinlerden esinlenerek inançları doğrultusunda kutsallaştırdıkları coğrafyayı geleceğe hazırlamak için yeniden şekillendirmek arzusuyla kendilerini görevli saymaktadır. Nitekim bu düşünceye sahip olan ABD başkanları ve üst düzey yönetici durumundaki inanlıların, devletin gücünü de arkasına alarak geliştirdikleri dinî, fikri, kültürel, sosyal ve politik stratejilerle kurguladıkları Ortadoğu'nun dinî jeopolitiği, uluslararası ilişkiler boyutunda dünya'yı bir çıkmaza sokarak Samuel Huntington'un ifadesiyle medeniyetler çatışmasına doğru sürüklemektedir. Bu kurumsallaşmış düşünce ve kurguların yeni başkan Obama döneminde de Amerikan dış politikasını etkileyeceği muhakkaktır.[20]
3. İslam'ın Bakış Açısı
Melhame-i Uzma (Hermeciddun)
Yahudi ve Hıristiyan kaynaklarında "Armagedon", İslam kaynaklarında ise "Melhame-i Uzma", "melhame-i kübrâ" ya da "Hermeciddun" olarak adlandırılan büyük savaş, âhirzamanda Mehdi ve Hz. İsa önderliğindeki Müslümanlar ile Mesih-i Deccal önderliğindeki Yahudiler arasında yaşanacaktır.[21][22]
Şu anlamda hadisler vardır: «Müslümanlarla Yahudiler harbetmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. O harpte Müslümanlar (gâlip gelerek) Yahudileri öldürecekler. Öyle ki, Yahudi, taşın ve ağacın arkasına saklanacak da, taş veya ağaç; 'Ey Müslüman, Ey Allah'ın kulu, şu arkamdaki Yahudi'dir, hemen gel de öldür onu!' diyecektir.» [23]
Hz. Cabir (r.a.) anlatıyor: Resûlullah, buyurdular ki: «Ümmetimden bir grup, hak için muzaffer şekilde mücadeleye kıyamet gününe kadar devam edecektir. O zaman İsa İbn-u Meryem de iner. Bu Müslümanların reisi: "Gel bize namaz kıldır!" der. Fakat Hz. İsa: "Hayır! der, Allah'ın bu ümmete bir ikramı olarak siz birbirinize emîrsiniz!» [24]
Hâdis, kıyâmete kadar, yeryüzünde İslâm'ın devam edeceğini, hem de açıktan açığa mücadele edecek bir güç ve kuvvete sahip olarak devam edeceğini ifâde eder. Bu ifade İslam'a karşı olan güçlerin devam edeceğini de ifade eder. Ancak, İslam'ın kesin bir mağlubiyetle her tarafta sindirilmiş, gizlilik içinde, gayr-ı müessir, mahdud ferdler arasında devamı suretinde değil, muzafferâne, açıktan açığa mücadelesini yapabilen bir haşmet içerisinde devam edeceğini ihbar etmektedir.
Bu ihbar-ı nebevî, mü'minlerin gelecek hakkında ye'si atmaları için yeterli bir müjdedir. Tarih boyu Müslümanlar çeşitli işkence, hakaret, muhaceret, mağlubiyet vs. zilletleri tatmışlarsa da, hiçbir zaman kesin bir yenilgiyle yok edilememişlerdir. Aleyhissalâtu vesselâm, bu halin kıyamete kadar devam edeceğini, yeryüzünün bazı bölgelerinde sindirilmiş olsalar bile, diğer bir kısım bölgelerinde tevhid bayrağının dalgalanacağını haber vermektedir.
Peygamber Efendimiz, kıyamete kadar gelecek bütün günleri -Allah'ın izniyle- hiç şüphesiz görmüştür ve haber vermiştir. Verdiği haberler de zamanı geldiğinde sabah güneşi gibi çıkmıştır veya çıkmaya namzettir. Fakat gelecek haberleri olduğundan teklif sırrını incitmemek için perdeli haber vermesi gerekiyordu. O da perdeli haber verdi. Kıyamet haberleri bunlardandır.
Allah Resûlü , bu hadislerinde, Müslümanların kıyamete yakın zamanlarda, İman zaafına düşeceklerini, İyiliği emredip, kötülükten sakındırma işini ihmal edeceklerini,İman zaafından dolayı yer yer iç kargaşaya ve iç kavgalara sürükleneceklerini,Kötülerin ve zâlimlerin mâsûmlar üzerinde hâkimiyet kuracaklarını,Dünyada kötülerin ve şerirlerin şiddetli rahatsızlık unsuru olacaklarını
haber vermiştir. [23]
Bundan yıllar önce gazetecilerin, İsrail Devleti'nin o günkü başbakanı Şimon Perez'e “Kurân-ı Kerîm, sizin devletinizin yıkılacağından haber veriyor.” diye hatırlattıklarında, Şimon Perez, şu cevabı vermişti: “Kurân'ın bahsettiği Müslümanlar gelsin, düşünürüz.” [25]
Arkad (Garkad) Ağacı, Yahudiler ve Büyük Savaş
Peygamber Efendimiz, buyuruyor: «Müslümanlar, Yahudilerle harp etmedikçe kıyamet kopmayacak. Harp olacak ve Müslümanlar onları yenip öldürecekler. Öyle ki, Yahudiler ağaç ve taşların arkasına saklanacaklar, o ağaç ve taşlar konuşarak, 'Ey Müslüman, ey Allah'ın kulu, arkamda bir Yahudi var, gel onu öldür.' diyecek. Sadece (g)arkad ağacı haber vermeyecek, çünkü bu ağaç, onların ağacıdır.» [26]
Hadiste adı geçen "(g)arkad ağacı", Kâmus'ta “Sincan dikeni” veya “Yahudi ağacı” olarak belirtilir.
Anadolu'nun muhtelif bölgelerinde ise "Karaçalı", "Karadiken", "Kunar", "Çalıtohumu", "Çalıdikeni", "Çeşmizen" ve "Hz. İsa dikeni" gibi çeşitli isimler altında tanınır. Boyu 2-3 metre olan bu ağacın Lâtince ismi “PALIURUS SPINA CHRISTI”tir. Tehlikeli dikenlere sahip olan bu ağaç, Filistin havalisinde Yahudiler tarafından hâlen çok yaygın bir şekilde dikilmektedir.[27]
Âyetlerin müteşâbihatı olduğu gibi hadislerin de müteşâbihatı var. Yani bazı derin hakikatleri teşbih ve benzetmelerle ifâde etme söz konusudur. İşte bu müteşabih hâdislerden birisi de yukarıda bahsedilen hadistir. Allâh-u âlem (En doğrusunu Allah bilir), bir tâbiri şu olabilir. Âhirzamanda Yahudilerin fesadı ve tahribatı o kadar fazlalaşacak ve şımarıklık ve isyanları o kadar artacak ki, Müslümanlar ve Hıristiyanların birleşmesine ve beraber hareket etmesine sebep olacaktır.
Bu beraberlikten sonra Yahudilerin karşısında bir tek kuvvet olup onları perişân edeceklerdir. Tüm dünyada Yahudilere karşı ciddî bir antipati oluşacağından; herkes, her türlü yayın – basın araçlarıyla Yahudileri eleverip haber verecek ve ortadan kaldırmaya çalışacaktır. İşte bu durumun ifrât derecede oluşunu Peygamber Efendimiz, "...taşlar ve ağaçlar bile haber verecek." diye ifade buyurmuşlardır. [23]
Bilindiği gibi hicrî 656 tarihinde Bağdat, bir kez de Hülâgu tarafından yakılıp yıkılmıştır. Böylece Benî Kantûrâ'nın yorumu çıkmıştır. Fakat günümüzde Yahudilerle dirsek teması bulunan Amerika ve İngiltere'nin Bağdat'ı ve Basra'yı yeniden yakıp yıkması, Benî Kantûrâ zulmünü, bu defa Yahûdîlere destek veren Garkad Ağacı teşbihiyle birlikte, bir defa daha gündeme getirmiştir.
لَا يُقَاتِلُونَكُمْ جَمِيعاً إِلَّا فِي قُرًى مُّحَصَّنَةٍ أَوْ مِن وَرَاء جُدُرٍ بَأْسُهُمْ بَيْنَهُمْ شَدِيدٌ تَحْسَبُهُمْ جَمِيعاً وَقُلُوبُهُمْ شَتَّى ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لَّا يَعْقِلُونَ
«Onlar (Yahudiler), müstahkem kaleler içinde veya duvarlar arkasında olmadan sizinle toplu halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın. Halbuki kalpleri darmadağınıktır. Bu, onların akılları ermez bir topluluk olmalarındandır.» (Haşr Sûresi 14) [28]
Hadislerde Müslümanların Yahudilerle savaşacakları açık bir dil ile bildirilmiştir. Bu savaşta Müslümanların "saldırgan taraf" olmayacağını da hadîslerin metninden anlamak mümkündür. Müslümanlar, dâvâlarında haklı bulunacaklardır.
Bundan dolayı Müslümanlar; Müslüman olsun gayrimüslim olsun dünya kamuoyunu arkalarına alacaklardır. Hadiste taş ve ağacın konuşması, insanlığın ortak vicdanına, yani dünya halklarının ortak sesine teşbihtir. Demek ki dünya kamuoyu, Yahudileri (onların Müslümanlara karşı uyguladığı insanlıkdışı soykırımları artık) tasvip etmeyecektir.
Ancak Yahudileri saldırganlıklarında tasvip eden, onlara destek veren, onları koruyan ve kollayan ve onlar adına savaşan bir kavim de olacaktır. İşte bu kavim, istikbâli çok net gören Peygamber Efendimiz tarafından “Garkad Ağacı” olarak tasvir ve teşbih edilmiştir.[27]
Bu hadisi, Müslümanları Yahudilere yönelik bir soykırım çağrısı olarak değil, onlara karşı bir uyarı olarak görmek gerekir.
Peygamberimiz, bu sözleriyle Yahudileri zulüm ve şer odağı olmaktan sakındırmaktadır. Nitekim bu sözlerin sahibi olan Peygamberimiz, Medine'de oturmakta olan Yahudi kabileleriyle anlaşma imzalamış, onlar anlaşmalarını bozuncaya kadar onlarla birlikte yaşamıştır. Hayber Yahudileri ile de anlaşma yapılmış, onlar da uzun süre Müslümanların egemenliğinde yaşamışlardır. Ondan sonra da Yahudilerle insani ilişkiler devam etmiştir.
Ancak Müslümanlar, düşmanlarına karşı güç kullanmak durumunda kaldıklarında bu hadisin haber verdiği şartlar gerçekleşecektir, diye düşünüyoruz. Nitekim son dönemlerde Yahudilerin yaptıkları dengesiz ve haksız güç kullanımı, onların kendi bindikleri dalı kesmeleri demek olup onlara destek çıkanları uyandırmakta ve onları küresel yalnızlığa doğru sürüklemektedir.
Hadisin zahirî yorumuna göre taş ve ağaçların konuşması kıyamet alametlerindendir. Kur'ân bize hayvanların dilinden bahsettiği gibi, yerlerin ve göklerin konuşmalarından da bahseder. Nitekim bugün bilim de eşyanın dilinden bahsetmekte ve bu konuda araştırmalar sürmektedir. Hadiste Yahudileri arkasında gizleyecek olan ağacın dikeni olması, dikenlerinin sık olması; saklayacağı Yahudilerin zararlı ve işlerinin son derece ketûm olmalarına işaret ediyor da olabilir.
Öte yandan hadis, Yahudileri saklayan ağaç ve taş ile onlara kol kanat geren, onlara destek çıkan kimi taş kalpli -odun kafalı güçlerin bile, Yahudilerin acımasızlıklarına tanık olup onlara destek çıkmaktan vazgeçeceğini, geriye onları destekleyen tek bir gücün kalacağı, onun desteğinin de uzun vadede bir şey ifade etmeyeceğine işaret ediyor gibidir. Zira gelişen teknolojik imkânlarla bugün taşların ve ağaçların ardına saklanmış bulunan küçücük canlıların bile tespiti zor olmamaktadır.[29]
Hadiste geçen "taşların ve ağaçların konuşması" olayına müteşabih /alegori olarak bakmayanların görüşleri ise şöyledir:
«Taşlar ve ağaçların kafirleri haber vermesi hakikattir, bazılarının dediği gibi mecaz değildir.[30] Eğer âhirzamânda cansız varlıklar konuşacaksa, öyleyse bu hadisteki taş ve ağaçların konuşmasının da mecaz anlamda olduğunu iddia edemeyiz. Fakat bazı alimler bunu iddia etmektedirler. Ayrıca hadisteki olayı mecaz anlamda anlamaya dair bir delilde yoktur. Oysa cansız varlıkların konuşması Kurân'daki âyetlerde dahi vardır:
“Derilerine: Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz? derler. Onlarda: “Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu...derler.” (Fussilet: 21)
“..O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz, onların tesbihini anlayamazsınız.”(İsrâ: 44)
Ğarkad ağacının Yahudilerden olması ve arkasındaki Yahudiyi haber vermemesi ve bunun ayrı tutulması, cansızların konuşmasının gerçek anlamda olduğunu gösterir. Eğer bu konuşma mecazi anlamda olsaydı Ğarkad ağacı bundan ayrı tutulmazdı.
Eğer cansız varlıkların konuşmasını mecâzî anlamda kabul edersek, ahir zamanda Yahudilerle savaşta harikulade olaylar olmaz ve Müslümanların onları öldürmeleri, diğer kafirleri öldürmeleri gibi olur. Oysa diğer savaşlarda cansız varlıkların konuşması yoktur. Gördüğümüz gibi hadiste garip bir olay var, bu da ahir zamanda olacak kıyamet alametidir. Yine bu konuşmanın, mecâzî anlamda değil de gerçek anlamda olduğunu gösteren bir şey, Yahudilerin Müslümanlar önünde kendilerini saklayamayacakları, her nerede olursalar ortaya çıkacaklarıdır. Doğrusunu Allah bilir.» [1]
Koray Çetinol'un internette yer alan "En çok hangi ağacı dikiyorlar: bunun sebebi nedir biliyor musunuz" başlıklı yazısında bu konudan şöyle bahsedilir:
Ortadoğu'daki gelişmeleri yakından izleyen, başta İsrail olmak üzere bölge ülkelerine sık sık gelip giden ve bu coğrafyanın tarihsel sürecine ilişkin çok ayıda yayını bulunan tarih profesörü bir dostum, bana önceki gün; "Yahudiler İsrail'de en çok hangi ağacı dikiyorlar ve bunun sebebi nedir biliyor musunuz?" diye sordu. Kendisine, "Özellikle tarım konusunda İsraillilerin dünyanın en önemli araştırmalarına imza attıklarını biliyorum ama bir ağaca karşı özel ilgileri olup olmadığı konusunda bilgi sahibi değilim." dedim.
İsrail'e de şimdiye kadar hiç gitmediğimi söyledim. Kısacası sorunun cevabı bende yoktu. Verdiği cevap çok ilginç oldu. Yahudilerin İsrail'de en çok diktikleri ağacın "gargat ağacı" olduğunu, bunun nedeninin ise bir hadis- i şeriften kaynaklandığını söyledi. "Yahudiler hadis-i şeriflere itibar ediyorlar mı ki" dedim. "Etmiyorlar; ama yine de içleri rahat değil. Tedbiren de olsa yine de bu ağacı dikmekten geri kalmıyorlar." dedi. Sonra Peygamber Efendimizin konuyla ilgili bir hadis-i şerifini okudu.» [31]
Bu kadar yalın bir gerçeklikle ifade edilen hadis-i şerif üzerinde ayrıca bir yorumda bulunma ihtiyacı duymuyorum. Her şey gayet açık ortada... Fakat izniniz olursa Gazze'de yaşanan son vahşet görüntülerinden de yola çıkarak hadis-i şerifin son cümlesinin altını bir kez daha çizmek istiyorum. Ne buyuruyor Peygamber Efendimiz; "Ağaç ve taş dile gelerek, Ey Müslüman, gel, bak benim arkamda Yahudi var, buraya gizlendi, benim arkamda, gel onu cezalandır" diyecek."
Öyle görünüyor ki, Yahudiler, haddi iyice aştıkları zaman böyle bir cezaya çarptırılacaklar. Fakat Peygamberimize inanmadıklarını söyleyen Yahudilerin başlarına geleceklerden korkmaları, hiç de şaşırtıcı değil, çünkü buna benzer cezalardan Tevrat'ta da söz edilmektedir.
Konuyla İlgili Hadisler
Ömer ibn-i Hamza, şöyle bildirmiştir: Resûlullah (s.a.v.), buyurdular ki: «Sizler, Yahûdîlerle muhakkak savaşacaksınız! Harp, o kadar şiddetli olacaktır ki, hattâ taş: ‘Ey Müslüman! Şu arkamdaki bir Yahûdî'dir! Gel de onu öldür!' diyecektir.» [32]
Abdullah bin Ömer, bildirmiştir ki: Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.), şöyle buyurdu:
«Yahûdîler, sizinle savaşacaktır! Fakat netîcede siz, onlara musallat kılınacaksınız! Öldürme o kadar şiddetli olacak ki, bir kaya parçası: ‘Ey Müslüman! Şu arkamda duran kişi bir Yahûdî'dir. Onu öldür!' diye haber verecektir.» [33]
Ebû Hüreyre, şöyle bildirmiştir: Resûl-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtu Vesselâm şöyle buyurdu: «Müslümanlarla Yahudiler harbetmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. O harpte Müslümanlar (gâlip gelerek) Yahudileri öldürecekler. Öyle ki, Yahudi, taşın ve ağacın arkasına saklanacak da, taş veya ağaç; ‘Ey Müslüman, Ey Allah'ın kulu, şu arkamdaki Yahudi'dir, gel de onu öldür!' diye haber verecektir. Sadece Garkad ağacı müstesna, çünkü o, Yahudilerin ağaçlarındandır.» [34][35]
Ebu Ümâme el-Bahilî (ra) şöyle demiştir: “Rasulullah(sav) bize bir hutbe verdi. Hutbesinde en çok Deccal'den bahsetti ve bizi ona karşı uyardı. Onun çıkışını ve İsa(as)'ın inerek onu öldürmesini şöyle anlattı: “İsa(as): “Kapıyı açın” der ve kapı açılır. Arkasında, ellerinde kılıçlar elbiselere bürünmüş yetmiş bin yahudi ile birlikte Deccal'i bulur. Deccal İsa(as)'ı görünce, tuzun suda eridiği gibi erimeye başlar ve kaçarak gider. İsa(as): “ Benim sana bir vuruşum olacak, ondan önce benden kaçamazsın” der. Bu olay, Babu'l-Ludd'da olur ve İsa(as) Deccal'i orada öldürür, Allah da yahudileri yenilgiye uğratır. Allah u Teâla'nın yaratıp da arkasında yahudi saklanan taş, ağaç, duvar ve hayvan gibi her şey onu haber verir. Sadece Ğarkad ağacı haber vermez, çünkü o yahudi ağacıdır.” [36]
Muaz İbnu Cebel, şöyle rivâyet ediyor: «Resûlullah (s.a.v.) (birgün): "Beytu'l-Makdis'in imarı, Yesrib'in harabıdır. Yesrib'in harabı, melhamenin (savaşın) çıkmasıdır. Melhame, İstanbul'un fethidir, İstanbul'un fethi, Deccal'in çıkmasıdır!" buyurdular. Sonra elini (Resûlullah), konuşmakta olduğu kimsenin (yani Hz. Muaz'ın) dizine vurdular ve: "Bu söylediğim, kesinlikle hakikattir. Tıpkı senin burada oturman hak olduğu gibi." buyurdular.» [37]
Abdullah İbnu Büşr, şöyle rivâyet ediyor: Resûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: «Melhame ile Medine'nin fethi arasında altı yıl vardır. Yedinci yılda da Mesih Deccal çıkar.» [38]
«Ahir zaman'ın harbi cihan harbidir. Çok kimselerin öldürüldüğü iki büyük harpten sonra bir üçüncüsü daha olacak. İkinci cihan harbinin ateşini yakan (başlamasına sebep olan) “Büyük Reis” künyesinde bir adamdır...» [39][40]
«Mirâc'a çıkarıldığım gece İbrâhîm, Mûsâ ve İsâ aleyhimusselam ile buluştum. Kıyâmet hakkında konuşuyorlardı. Durumu İbrahim'e bıraktılar. O: “Bu konuda bende bilgi yok” dedi. Mûsâ'ya yöneldiler, o da: “Bu Konuda benim bilgim yok” diye cevap verdi.
Nihâyet Îsâ'ya yöneldiler ve ondan cevap beklediler, O da şöyle dedi: “Onun vaktine gelince; onu Allah'tan başka hiç kimse bilmez. Rabbimin bana verdiği söz, muhakkak Deccal'in çıkacağıdır. Benim elimde iki kılıç olacak. Beni görünce kurşunun eridiği gibi eriyecek. Beni görünce, Allah onu helak edecektir. O kadar ki; taş ve ağaç: “Ey Müslüman, benim altımda bir kâfir var, gel ve onu öldür” diyecek ve Allah onları helak edecek.
Sonra insanlar, memleketlerine ve vatanlarına dönecekler. Bu esnada Ye'cûc ve Me'cûc çıkacak. Onlar yüksek yerlerden süratle inecekler ve onların memleketlerini çiğneyecekler. Neye rastlarlarsa helak edecekler, uğradıkları her suyu içecekler. Sonra insanlar onlardan şikâyet etmek üzere bana gelecekler; ben de onların aleyhine Allah'a dua edeceğim ve Yüce Allah onları helak edip öldürecek.
Neticede yeryüzü, onların pis kokularıyla kokacak. Yüce Allah bir yağmur indirecek ve onların cesetlerini sürükleyip denize atacak. Rabbimin bana verdiği söz şöyledir; bütün bunlar, kıyâmet gününün, günü dolmuş olup ailesinin gece mi, gündüz mü ne zaman birdenbire doğuruverecek diye beklediği bir hâmile kadın gibi olduğu sırada vuku' bulacaktır.» [30]
Sonuç
Muhbir-i Sâdık, böyle haber vermiştir. Önünde sonunda, gerçekleşecektir. Şimdilerde, nihâî sonlarına kavuşacakları mahall-i Mev'ûd'da toplanmaya devam ededursunlar, insanlık vicdan-ı âmmesinde, yiyecekleri nihâî tokadın fetvasını verdirecek zulümlerine devam ededursunlar. Taş ve ağacın konuşmasıyla teşbih edilen insanlık vicdan-ı âmmesinin aleyhlerine dönme vetiresi tamamlanıncaya kadar, mazlumun âhı hedefine varacak, mazlûm vicdânlarda çoktan verilmiş olan hükmün infazı için, gerekli maddî imkanlar da sağlanmış olacaktır.[23]
Günümüzde Yahudi fitnesinin Orta Doğu'yu ne derece ateş cehennemine çevirdiği malûmdur. Hadislerden anlaşılan odur ki, Yahudiler bozguna uğratılıncaya kadar bu savaş, âhirzamanın acı bir musîbeti olarak devam edecektir.[27]. Allah CC selamı bereketi Rahmeti üzerinize olsun.
MELHAME-İ KÜBRA - Megiddo Tepesi ve Armagedon Savaşı
Arz-ı Mev'ud (Vaad Edilmiş Topraklar)
(Melhame-i Uzma) (Hermeciddun)
Arkad (Garkad) AĞACI
Kaynaklar
[1] http://www.armagedonsavasi.com/.../armagedon-kiyamet.../...
[2] http://www.frmtr.com/.../3467539-israil-ve-armageddon.html
[3] Dr. Michael Higger, "Yahudi Ütopyası", Ozan Yayınevi, İstanbul 2006, ISBN: 9757891975.
[4] Selma Şevkli, "İsrail Nasıl Kaybetti: Ortadoğu Sorununa İlişkin 4 Soru", Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK), http://www.usak.org.tr/.../grAEHGv7JAapkrB8le96N2taJ7Sc4Z...
[5] bkz. Mankind's Search for God, Watch Tower Bible and Tract Society of New York, Inc., New York, 1990, ss.371-372; Kingdom Come, Watch Tower Bible and Tract Society of New York, Inc., New York, 1981, ss.162-173.
[6] Yrd. Doç. Dr. Hakkı Şah Yadsıman, "Yehova Şahitlerinin Teşkilat Yapısı ve Türkiye'deki Faaliyetleri", D.E.Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı XXI, İzmir 2005, s.193-221.
[7] Carlos Madrigal, "İncil'in Vahiy Bölümü'nün Yorumu - Kıyamet Günü", Yeni Yaşam Yayınları, ISBN: 975-8318-08-X, İstanbul 2000, s.204.
[8] "Kutsal Kitap Eski ve Yeni Antlaşma", Kitab-ı Mukaddes Şirketi, 1. Baskı, İstanbul, Ağustos 2001, ISBN: 975-462-046-6.
[10] M. Hilmi Gül, "Armageddon Üzerine", İslam Dergisi, Şubat Ayı 1985, s.19
[11] http://www.ikinci abdulhamid.com/.../armageddon-uzerine...
[12] Yrd. Doç. Dr. Cengiz Batuk (Rize Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Anabilim Dalı), "Apokaliptik Tarihçe Denemesi", Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2008/2, c. 7, sayı: 14
[13] us1.harunyahya.com/ [14] Araştırmacı Yazar Dr. Mustafa Acar, "Radikal Selefi Zihniyete Bir Reddiye", Muhafazakâr Düşünce, Yıl 2, Sayı 6, Güz 2005, s.163-196
[15] Mücahit Armağan, "Ortadoğu Barış Sürecinde Ürdün'ün Rolü" (yüksek lisans tezi), Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Isparta 2006.
[16] http://www.frmtr.com/.../835869-amerikanin-armageddon...
[17] Yasin Aktay, “Mormonluk: Amerika'nın Ahir Zamanının Dini ve Azizleri”, Milel ve Nihal (İnanç, Kültür, Mitoloji Araştırmaları Dergisi), Yıl 1, Sayıl 2, Haziran 2004, s.105.
[18] Dr. Ramazan Işık (Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi), "Mormonluk ve Mormon Kilisesi Üzerine Bir Araştırma", Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Haziran 2006, cilt X/1, s.165-190.
[19] Dç. Dr. Günay Tümer, "Yehova Şahitlerinin Mahiyeti ve Ülkemizdeki Mer'i Hukuk Karşısındaki Durumu", dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/731/9315.pdf
[20] Yrd.Doç.Dr. Davut Kılıç (Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Dinler Tarihi Bilimdalı),
"ORTADOĞU'NUN DİNÎ JEOPOLİTİĞİ VE GÜNÜMÜZE YANSIMALARI ÜZERİNE BİR DENEME"