Yaşını başını almış adamların dünyalık hırslar içinde yanıp tutuşmalarına şaşmamalı. Çünkü bunlar heves fakiridirler!
Menfaati için dokuz takla atanlara da hayret etmemeli. Çünkü bunlar da nefislerine secde eden menfaatperestlerdir!
Bacak bacak üstüne atıp kahvelerini yudumlarken ortalık süt liman, güllük gülistanlıktır. İşleri tıkırında, keyifleri gayet yerindedir. Ama yanılıp yenilip bu heves fakirlerine “ne var ne yok?” diye soracak olursanız, “Eh işte!” diye cevap verirler. “Eh işte, idare edip gidiyoruz.” diyen bu şükür yoksunları; kenar mahalle entrikalarına karışmış siyasî manipülasyonlarla gelecek yılın baharına hazırlanıyorlar!
Şeytanın avenesi, “Bak ne güzel geçinip gidiyoruz. Ne diye ortalığı karıştırıyorlar? Huzur bozmanın ne âlemi var?” diye serzenişte bulunuyor. Sonra yüzsüz yüzsüz ortalıkta dolaşıp “haklıları” suçlamaya ve birer ikişer onları ekarte etmeye çabalıyorlar. Soran, sorgulayan, düşünen, irdeleyen, tartışan, dinleyen, devletin ve milletin menfaatine çalışan ne kadar vatansever varsa, hepsine düşman kesiliyorlar.
Siz bakmayın onların muhafazakâr muhitlerde çalım sattıklarına… Dün FETÖ’ye yaltaklanıyorlardı bugün başka bir güç olarak sermayeye yaslanıyorlar. Plan, tertip, oyun, strateji ve taktik; dünyalık menfaat ve iktidar kavgası üstüne kurulmuş. Temennaya durdukları saltanatın bozulmasını tabi ki istemezler.
Her dönemin adamı olan bu takiyecilerin dünya görüşü ve topluma saygısı yoktur! İltimas ve menfaat baş tacı ettikleri değerlerdir. Kibir, onları bir Acem şalı gibi sarıp sarmalamıştır. Burunları Kaf Dağı’ndadır ve kendilerini masal kahramanı zannederler. Yürüyüşleri bir tuhaf, konuşmaları bencil ve ukaladır. İnsanlara tepeden bakmak ruhlarına işlemiştir. Korkak, kıskanç ve kindardırlar.
Bunu söylediğim zaman bana kızıyorlar. Ticarette “eh işte”, siyasette “eh işte”, bilimde “eh işte, sanatta “eh işte” diyen maskaralardan bu ülkede bir şey olmaz! Bunu bir kenara yazın! ”İddiasız, ısrarsız, teslimiyetçi bir ömrün gölgesinde” eh iştelerle vaktini geçirenlerin şimdi farklı rollere soyunmaları doğrusu pek manidardır. Gölgesi silik bu “cam kırığı” adamların satmayacağı değer, ihanet etmeyeceği kutsal yoktur!
Vefa bilmez, tarih bilmez, diplomasi bilmezler; ama kendilerine sorarsanız her bir şeyi bilir ve her şeyin farkındadırlar! Ayak oyunlarının ustası, kaypaklığın hastasıdırlar. Laf taşımada ve adam kışkırtmada üstlerine yoktur. Yalanı büyük bir maharetle söylerler. Yedi yaylanın pınarından su içmiş, dokuz mahallenin “yoğurdunu” yemişlerdir. Şimdi derinden derine iç çekmektedirler. Bu takiyecileri yakından tanıyanlar zihinlerinin derinliklerinde şu cümlenin yankılandığını söylerler: “Ah önümüzdeki bahar şu son pazarlamayı da bir gerçekleştirebilseydik; o zaman kim tutar bizi?” Her zaman olduğu gibi külfeti başkalarına, nimeti yine kendilerine pay etmişlerdir.
Herkes önümüzdeki günlerde bir seçim yapmak zorunda kalacak. Akılını, vicdanını, irfanını, görgüsünü, bilgisini bir ölçü olarak kullanacak ve geleceğin Türkiye’si için iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini, dostla düşmanı birbirinden ayıracaktır. Son dönemde yaşanmış bunca toplumsal tecrübeye rağmen, hâlâ oğlan evlenecek, kız gelin olacak diye küçük menfaatlerin peşine düşenler, eğer bu ülkenin önümüzdeki dönem siyasî şekillenmesinde ana kitleyi oluşturacak olurlarsa; torpil ve iltimasın haksızlığını konuşmaktan öteye, geleceği emperyalistlerce ipotek altına alınmış bir ülkenin bağımsızlık problemini konuşuyor olmaktan korkarım. Olmaz, olmaz demeyin! 15 Temmuz’dan önce bunu FETÖ ile denemediler mi? Binlerce kişi bu ihanet çetesine, küçük menfaatleri uğruna kapılanmadı mı? Şimdi de tövbe ferahlığı ile ortalıkta dolaşmıyorlar mı?
Dünden bugüne bu ülkede iyi ile kötünün, Hak ile batılın savaşı yaşanıyor. Melese, mahallî veya millî temelde haktan yana mısınız yoksa batıldan yana mı? Herkes bunun tercihini yapacak. Bu hususta aldanmaktan ve aldatılmaktan Allah’a sığınırım. İşte bütün mesele bu.