Küçük entrikacılar, günü birlik menfaatlerin peşinde koşan arsız-yüzsüz adamlardır. Bitmez tükenmez ayak oyunları ve akla hayale gelmeyecek peşrevleriyle ortalığı karıştırır dururlar. Boşboğaz ve sırnaşık adamlardır. Onlar anlık değişmelerin küçük bukalemunları, menfaat için dokuz takla atan zamane köstebekleridir.
İkiyüzlü, arsızlar için “yarın” diye bir şey yoktur; olacaksa her şey “bugün” olmalı, gerçekleşecekse beklenen “bugün” gerçekleşmelidir. İnsanlık yeni bir güne merhaba demeye hazırlanırken, hokkabazlar günün ilk saatlerinden itibaren, ilk temennalarına başlarlar. Dünkü onursuzluklarını ise çoktan unutmuşlardır. Küçük, basit, zırva tiplerdir. Koğuculuk yapmanın musibet adamlardır. İtibar edilecek bir yönleri de yoktur. Oldum olası bu dolap çeviricilerden hiç haz almamışımdır. Mümkün oldukça bu çalı kakıcılardan uzak durmak gerek.
Fakat son yıllarda ticarette, siyasette, bürokraside, akademik dünyada, basında velhasıl günlük hayatımızda güç ve iktidar merkezlerini sarıp sarmalayan, laf ebelikleriyle ortalığı kasıp kavuran bir dalkavuklar resmi geçidini izliyoruz.
Dün de vardı bu yağdanlıklar, maalesef bugün de var. Ne hazindir ki, eskiden parmakla gösterilecek kadar az olan sayıları, bugün sayılamayacak kadar çoğaldı! Yine ne hazindir ki, güç ve iktidar merkezleri etraflarındaki dalkavukların laf ebeliklerine itibar etmeye başladılar. Sadece siyasette değil; bilimde, sanatta, bürokraside ortalığı liyakatsiz ve niteliksiz adamlar kaplamaya başladı.
Bunların kim olduklarını bana sormayın; lütfen etrafınıza bakın, en az birkaç tanesini göreceksiniz. Temenna, dalkavuğun baş peşrevidir. Onlar için efendilerini her gün övmek bir zorunluluktur. Mutlaka o gün güzel sözler söylemeli, mübalağada sınır tanımamalıdırlar. Yoksa üzüntülerinden kahrolur, görevlerini yapmadıkları vehmine kapılarak o gece uyuyamazlar!
Siz hiç, gündüz söyleyemediklerini gecenin karanlığında telefonda söyleyen kapıkulları tanıdınız mı? “Utanmıyor musun?” denildiğinde; “Ne yapayım, ben siyasetin ……….suyum.” diyecek kadar bayağılaşan soytarılar gördünüz mü?
Dalkavuk aslında, huzursuz adamdır; çünkü kendine yalandan bir dünya kurmuştur. Bu netameli kişilik bozukluğu, işler yolunda gittiği sürece onu rahatsız etmez. Arsızlığı hayat biçimi haline getirmiş o zavallıyı, hangi vicdan rahatsız eder ki? Hangi ulvi düşünce, bu sırnaşıklığı riya balçığından çekip çıkarabilir ki? O, mirası düşmeyecek ölüye ağlamayan adamdır. Çünkü hokkabazın ta kendisidir.
Bir zamanlar, memleketin müzmin eğitim problemlerini, “gelin birlikte çözelim” teklifine sıcak bakmayan boşboğazlar, işi makam pazarlığı ve halk dalkavukluğuna dönüştürmüştü. “Eğitim seferberliği başlatalım” diyen gönüllüyü, “lise”ye değil de, “meslek” lisesine pasif bir görevle atamışlardı. Hem de bunu “o adamı kontrol etmek” amacıyla yapmışlardı!
Zaman, tavan aralarında gergef işleyerek gelip geçti. Her güzel proje gibi o “eğitim seferberliğini” de baltalayanlar çıktı. Kıskananlar, engelleyenler, bu işin dedikodusunu yapanlar hep vardı. Olmadı… Geriye dalkavukların gün ışığına çıkmış ihanetleri, bir de zamana yenik düşmüş kadüklerin “keşke”lere karışmış serzenişleri kaldı.
O gün, o idealist adamın memleket sevdasını anlamadılar. Aradan bunca yıl geçmesine rağmen, eğitimsiz bırakılan memleket çocuklarının dünden kalma feryatlarını, zamane dalkavukları yine anlamayacak, yine duymayacaklar! Çünkü:
Anlamaz, yazısız pulsuz dilekçem,
Anlamaz, ruhuma geçti bilekçem.