Türkiye, 12 Eylül’den sonra, sistematik olarak yürütülen toplumsal değişimin sosyo-ekonomik sancılarını yaşamaktadır. Toplumun bütün katmanları, 35 seneden beri, bu hızlı değişime ayak uydurmaya çabalıyor.Oysa vahşi kapitalizme “merhaba” diyen Türk toplumu, kendisine sunulan bu cazibeli hayatın içine gizlenmiş asimetrik tehditlerin hâlâ farkına varamadı.
12 Eylül öncesinde, sağ ve sol eğilimli fikir, sanat ve edebiyat dergileri yayımlanırdı.Bizim nesil bu dergilerin tiryakisiydi. 12 Eylül sonrasında ise, magazin ve dedikodu sayfalarına dönüşmüş, kuşe kâğıtlara basılan fantastik dergiler ortalığı kaplamaya başladı.Sanki görünmeyen bir el, fikir hayatımızı dibinden budamıştı.
İzmir Fuarı’nın meşhur açıkhava gazinoları kapanmış, sahnelerden Emel Sayın ve Zeki Müren çekilmişti.Arabeskten pop müziğe evirilen eğlence hayatımız, kendini bu yeni formata çabucak uyarlamıştı. Şarkılar ve türküler, aslında yeni hayatımızı anlatıyordu. “Oynama şıkıdım şıkıdım / Aaa… yanar döner bir acayipsin…” ya da “bandıra bandıra ye beni…” şarkıları,listelerin en revaçta olanlarıydı.
Görüyorsunuz değil mi? Otuz beş yılda ne kadar çok mesafe almışlar. Bugün düşünmeyen, daha doğrusu düşünemeyen bir toplum haline geldik. Suriye’de savaş var. Irak işgal altında. Amerikan emperyalizmi ülkemizi ve devletimizi tehdit ediyor. DEAŞ, PKK, PYD, YPG’ye ihale edilmiş vekâlet savaşları yaşanıyor! Kimin omurunda?“ Oynama şıkıdım şıkıdım! Oynama şıkıdım şıkıdım!”
Oysa küresel emperyalizmin ateşi kapımıza kadar dayandı. MİT tırlarını deşifre etmeye kalkan Can Dündar’ı hararetle destekleyenler; Amerika, 300 tır dolusu silahı PYD’ye gönderirken neden hiç seslerini çıkarmazlar? Can Dündar’ın serbest bırakılması için kampanya yürütenler nerede şimdi? Artistler, sanatçılar, aktivistler neden kamuoyu oluşturmuyorlar, neden protesto mitingleri düzenlemiyorlar? Aynı kampanyayı Zaman gazetesi genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı için de yapmışlardı. Sonra ne oldu? Her ikisi de yurt dışına kaçtı!
Fox TV haber müdürü Ercan Gün’de bylock çıkmış!.. İki telefondan 2521 görüşme yaptığı söyleniyor. 71 bylockçu ile görüşmüş. Savcılar, bugünlerde adı geçen bu gazeteciyi tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edebilir; buna karşılık, birileri de ortalığı velveleye verip “Ercan Gün kampanyası” düzenleyebilirler! Benden söylemesi,sakın şaşmayın! Çünkü bizde sahte kahraman oluşturma eğilimi her zaman vardır.
“Ama efendim, adam gazeteci, herkesle görüşebilir.” diyorlar. Görüşebilir; bunda bir sakınca yok; fakat gazetecinin telefonundan bylock çıkmaz! Bylock ile irtibat sağlamak, gazetecinin haber alma özgürlüğü değildir!
Kaplumbağa gibi kafasını her çıkardığında Batı’yı gören bizdeki Tanzimat kafalı mukallitler, 15 Temmuz ihanetinden sonra, Türkiye’nin Batı’dan ve özellikle NATO’dan uzaklaşmaya başlamasından oldukça rahatsız olmuşa benziyorlar. Ne gariptir, bu durumdan ağababaları da büyük rahatsızlık duyuyorlar.
Bugünlerde birileri “Eyvah, Türkiye’de irtica hortladı!” diye yeniden tozu dumana katmaya kalkışırsa, bilin ki yeni bir kampanya başlamış demektir.Çünkü olaylara hâlâ siyasî körlük içinde bakmaya devam eden bu “siyasî mürteciler”, 2019 öncesinde, toplumu bir tef derisi gibi germeye hazırlanıyorlar. Toplumu sokak çatışmalarına çağıran belediye başkanlarının zurna peşrevlerini (pardon zırva peşrevlerini) başka türlü nasıl açıklayabilirsiniz ki?
Hani yakın zamanda bizde “yolsuzluk operasyonları” vardı. Hatırladınız mı? İşte o film, bugünlerde Suudi Arabistan’da da oynatılmaya başlandı. Yalan, Batı’nın algı operasyonlarında kullandığı propaganda aracıdır. “Yolsuzlukla mücadele” adı altında yürütülen manipülasyonların nasıl bir siyasî operasyona dönüştürülebileceğini, bize Suudi Arabistan’daki tutuklamalar gösterdi.
Batı, çıkarlarından asla vazgeçmez! İftira, sahte belge, yanıltma, aldatmaca ve yalanla süslenmiş algı operasyonları onlar için ayıp değildir. İngiltere’nin eski başbakanı T. Blair: “Saddam’ın nükleer füzeleri yoktu. Biz, Irak’ın işgalinden önce bunu biliyorduk.” diyor. Irak’ı işgal etmeden önce dünyada öyle bir kamuoyu oluşturdular ki; bizim analarımız ve babalarımız bile Saddam düşmanı olmuştu.
15 Temmuz’da FETÖ marifetiyle bizde de bir askerî kalkışma denediler; fakat başaramadılar! Fırsat buldukça yine deneyecekler. Biz ise hâlâ gündelik işlerin telaşıyla çelik çomak oynamaya devam ediyoruz.
Bugün 10 Kasım… Emperyalizme karşı büyük mücadele veren Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 79. yıldönümünde, rahmetle ve saygıyla yâd ediyorum.
Hoşça kalın.