Türkiye'de insanlar, siyaseti değil siyasi magazini seviyorlar.
Siyaset sosyolojisi, siyaset felsefesi, siyasal düşünceler tarihi, siyasi tarih ya da son orman yangınları dolayısıyla ekolojik denge ve çevre hukuku üzerinde kafa yormak, devlet bürokrasisinin hantallığı üzerine fikir alışverişinde bulunmak, kamu yönetimi açısından yönetim zaafiyetlerini tartışmak yerine gündelik işlerin hengamesi içinde basitlik ve ucuzculuğa kaçarak kasaba filozofu edasıyla her konuda ahkâm kesmeyi tercih ediyorlar.
Diyeceksiniz ki halk bu bilimselliğe nasıl ulaşsın?
Ben de onu anlatmaya çalışıyorum. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamayacağını söylemek istiyorum.
Maşallah, ortalık sosyal medya dedikodularından ve bilgi kirliliğinden geçilmiyor. Çağın hastalığı bu olsa gerek.
Kur'an, çağdaş insanı uyarıyor:
"Bırak onları, kendilerine vaat edilen günlerine kavuşuncaya değin dalıp gitsinler; oynayıp oyalansınlar!" (Zuhruf, 83)
Kızmak yok; ben sadece hatırlatıyorum, gerisini siz bilirsiniz. Kalın sağlıcakla.